FİLMLERİN BIÇKIN DELİKANLISI 03 Temmuz 2016
“Benim en büyük özelliğim sinemayı örgütleyen
adam olmam. Sinema örgütlerinin hepsinin lideriydim. Ben 1978, 5 Kasım’ında
Türk sinemasının sosyal hakları için 3500 kişiyi Ankara’ya yürüten liderim. O
yürüyüş neticesinde biz sosyal haklarımızı, emeklilik haklarımızı
arkadaşlarımıza kazandırdık. Filmciler Derneği’nin kurucusuydum. 12 Eylül’de
kapatıldı bütün dernekler. 1983’te SESAM’ı (Türkiye Sinema Eseri Sahipleri
Meslek Birliği) kurduk. Sonra SODER’i (Sinema Oyuncuları Derneği) kurduk
arkadaşlarla beraber. Hepsinin kurucu üyesiyim, başkanı, genel sekreteri ya da
ikinci başkanıyım. Film-Ko diye bir kooperatif kurduk, ham film getirdik, Türk
sinemasını karaborsacılardan temizledik. FİYAP’ı (Film Yapımcıları Derneği)
kurduk. Bu derneklerin hepsi bugün yürüyor, hepsi gayet güzel işlevlerini de
yerine getiriyor.”
Kendisini
“sinemayı örgütleyen adam” olarak tanımlayan Tanju Gürsu, hiç kimseyi ve hiçbir
şeyi ciddiye almıyormuş edasıyla, dev cüssesi, gür sesiyle yanıtlıyordu
sorularımı. Filmlerindeki bıçkın delikanlı tavrı gündelik hayatına da
yansıyordu. Babacan bir tavrı vardı. Tüm sinemayı kucaklayan, sinemaya yönelik
haklı, haksız hiçbir eleştiriyi kabul etmeyen bir tavırdı bu.
Tanju Gürsu (1938 - 2016) |
Filmlerine de yansıyan bu bıçkın tavrı kişiliğinden mi kaynaklanıyordu? “Daha çok aşk, avantür filmlerinde, bazen de komedilerde oynadım. Belli bir rolün adamı olmadım. Evet, gençliğimde de haksızlığa gelemiyordum. Hemen isyan eden bir adamım. Karadenizlilikten gelen bir şey de var. Bana hep kavgacı bir tip derler ama benim dövüştüğümü de kimse görmemiştir. Bağırırım çağırırım iki dakika sonra da üzülürüm.”
Tanju Gürsu
babacan ve sinemaya kol kanat geren tavrıyla özellikle kendi dönemlerine
yönelik eleştirileri kabul etmiyor, kimi zaman çok sert tepkiler gösteriyordu. Her dönem iyi filmler yapıldığını söylüyorum, kötü filmlerin yanı sıra. Yeni
dönemde de (80’lerden bu yana) çok iyi filmler yapılmıştı. Önemli bir
hareketlenme, bir iyiye gidişten söz ediyorum. “İyiye gidiş var tabii ama
iyiler çok az. Niye sen gidip iyileri sayıyorsun, rezilleri, kötüleri sayalım.
‘Bunlar var, sinema iyiye gidiyor’ diyorsun. Benim söylediklerimi sayarsak
kötüye gidiyor. Genellememek lazım, artık sinema iyiye gidiyor, kötüye gidiyor
yok. Bir iki tane film iş yaptı diye iyiye gidiyor diyemeyiz. Onun yanında beş tane
de yerlerde sürünüyor. Bir sektörde yatırımcı yoksa o sektör kötüye gidiyordur
zaten.”
‘SAĞDA SANAT
NASIL OLUR BİLMİYORUM’
Bir dönem
yapılan filmlere yönelttiği ‘sosyal içerikli, saçma sapan filmler’
eleştirisinin haksız ve ağır olduğunu söylüyorum. Bu konuda birçok usta
yönetmenin örnekse Lütfi Akad, Metin Erksan, Halit Refiğ, Yılmaz Güney’in çok
iyi filmleri olduğunu söylüyorum bu sınıftan sayılabilecek. Yılanların Öcü,
Susuz Yaz, Gurbet Kuşları gibi filmler var... “Bak şimdi sen de yanlış
anlıyorsun. Ben sosyal içerikli film lafını Gurbet Kuşları gibi filmler için
kullanmıyorum. Sol tandanslı filmler olarak da kullanmıyorum. Gurbet Kuşları’nı
1963’te çekmiştik, ilk defa göç sorununa el atıldı. Bugün hâlâ aynı şeyleri
konuşuyorlar. Bir Susuz Yaz falan bunlar ayrı. Tabii ki her filmin mesajı
vardır. Bir de sosyal içerikli film lafı çıktı, saçma sapan şeyler yapıldı.
Sanatın ruhunda sol var. İnsan gibi yaşamak varsa sol olarak düşünmek lazım.
Sağ kanat dediğimiz arkadaşlarımız da film yaptı ama halk ilgi göstermedi
onlara. Ben sağda sanat nasıl olur bilmiyorum.”
Tanju Gürsu
27 Ekim 1938’de Trabzon’da doğmuş. ”Memur bir babanın çocuğuyum, annem ev
kadını. Benden büyük iki ablam var, ben ortadayım sonra iki kız kardeşim var ve
sonra yönetmen Temel Gürsu geliyor en küçük kardeş olarak. İlkokulu Çorum,
Samsun, Giresun gibi şehirlerde okudum. Liseyi Trabzon’da okudum, 1956
mezunuyum. Hukuk Fakültesi’nde okudum. Okurken 59 yılında süvari teğmen olarak
yedek subaylığımı yaptım tekrar fakülteye döndüm. 2. sınıftayken sinemaya
girdim. Acar Film’in sahibi Murat Köseoğlu akrabamdı, annemle amca
çocuklarıydı. Onun teşvikiyle sinemaya geldim.” Bütün kaynaklarda Tanju
Gürsu’nun Artist mecmuasının yarışmasını kazanarak sinemaya girdiği yazıyordu.
“Artist mecmuasında yarışmalar yapılıyordu. Takviye olsun diye ben oradan
seçilmişim gibi lanse edildim. Hâlbuki benim oraya resim falan gönderip de ben
artist olacağım gibi bir müracaatım olmadı, yarışmaya da girmedim. Ben filme
başladıktan hatta filmi bitirdikten sonra ve kendi kendilerine beni birinci
ilan ettiler.”
‘FOSFORLU
OYUNA GELMEZ’ VE SONRASI
İlk filmi
‘Fosforlu Oyuna Gelmez’dir. Sonra arka arkaya filmler gelir. 1963 yılında Özden
Çelik’le Anıt Film’i kurarlar ve Duvarların Ötesi gibi önemli bir filmle
yapımcılığa başlar. “Daha sonra Özden’le ayrıldık. Yapımcılığa ve oyunculuğa
devam ettim. Gürsu Film’e çevirdim firmayı. Sonra Kuzey Film diye de bir firma
kurdum.” Birçok filme yapımcı olarak da imza atan Tanju Gürsu, birkaç filmde
yönetmenliği de dener. Oyunculuğa ilk başladığı yıllarda iyi filmlerin iyi
oyuncusu olarak dikkat çeker, önemli filmlerde oynar. Pişman olduğu, keşke
oynamasaydım dediği film yok gibi.
“Yok,
bilmiyorum şimdi hepsini gözden geçiremem. Ahlaki yönden soruyorsanız yok. Ben
rol ayrımı da yapmam. Mesela ben kötü adamı oynamam demedim. Önemli olan o rolü
iyi oynamak. Vurun Kahpeye filminde bir Rum subayını oynamıştım. İnsanlar o
filmi seyrederken, ‘Allah belanı versin’ diyorlarsa demek ki iyi oynamışım.
Çünkü o karakterin kendisi kötü.” Beğendiği filmler arasında Gurbet Kuşları,
Duvarların Ötesi, Haremde Dört Kadın gibi önemli filmleri var. “Türk
sinemasının klasikleri arasına girmiş çok güzel filmlerim var tabii. Bazı
filmlere de para için gidiyorsun. O zaman senede 10-12 filmde oynuyoruz.
Hepsine de sanatsal açıdan bakamazsın.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder