24 Mart 2020 Salı

TANJU GÜRSU


 FİLMLERİN BIÇKIN DELİKANLISI 03 Temmuz 2016
 “Benim en büyük özelliğim sinemayı örgütleyen adam olmam. Sinema örgütlerinin hepsinin lideriydim. Ben 1978, 5 Kasım’ında Türk sinemasının sosyal hakları için 3500 kişiyi Ankara’ya yürüten liderim. O yürüyüş neticesinde biz sosyal haklarımızı, emeklilik haklarımızı arkadaşlarımıza kazandırdık. Filmciler Derneği’nin kurucusuydum. 12 Eylül’de kapatıldı bütün dernekler. 1983’te SESAM’ı (Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği) kurduk. Sonra SODER’i (Sinema Oyuncuları Derneği) kurduk arkadaşlarla beraber. Hepsinin kurucu üyesiyim, başkanı, genel sekreteri ya da ikinci başkanıyım. Film-Ko diye bir kooperatif kurduk, ham film getirdik, Türk sinemasını karaborsacılardan temizledik. FİYAP’ı (Film Yapımcıları Derneği) kurduk. Bu derneklerin hepsi bugün yürüyor, hepsi gayet güzel işlevlerini de yerine getiriyor.”
Kendisini “sinemayı örgütleyen adam” olarak tanımlayan Tanju Gürsu, hiç kimseyi ve hiçbir şeyi ciddiye almıyormuş edasıyla, dev cüssesi, gür sesiyle yanıtlıyordu sorularımı. Filmlerindeki bıçkın delikanlı tavrı gündelik hayatına da yansıyordu. Babacan bir tavrı vardı. Tüm sinemayı kucaklayan, sinemaya yönelik haklı, haksız hiçbir eleştiriyi kabul etmeyen bir tavırdı bu.
Tanju Gürsu (1938 - 2016)

Filmlerine de yansıyan bu bıçkın tavrı kişiliğinden mi kaynaklanıyordu? “Daha çok aşk, avantür filmlerinde, bazen de komedilerde oynadım. Belli bir rolün adamı olmadım. Evet, gençliğimde de haksızlığa gelemiyordum. Hemen isyan eden bir adamım. Karadenizlilikten gelen bir şey de var. Bana hep kavgacı bir tip derler ama benim dövüştüğümü de kimse görmemiştir. Bağırırım çağırırım iki dakika sonra da üzülürüm.”
Tanju Gürsu babacan ve sinemaya kol kanat geren tavrıyla özellikle kendi dönemlerine yönelik eleştirileri kabul etmiyor, kimi zaman çok sert tepkiler gösteriyordu. Her dönem iyi filmler yapıldığını söylüyorum, kötü filmlerin yanı sıra. Yeni dönemde de (80’lerden bu yana) çok iyi filmler yapılmıştı. Önemli bir hareketlenme, bir iyiye gidişten söz ediyorum. “İyiye gidiş var tabii ama iyiler çok az. Niye sen gidip iyileri sayıyorsun, rezilleri, kötüleri sayalım. ‘Bunlar var, sinema iyiye gidiyor’ diyorsun. Benim söylediklerimi sayarsak kötüye gidiyor. Genellememek lazım, artık sinema iyiye gidiyor, kötüye gidiyor yok. Bir iki tane film iş yaptı diye iyiye gidiyor diyemeyiz. Onun yanında beş tane de yerlerde sürünüyor. Bir sektörde yatırımcı yoksa o sektör kötüye gidiyordur zaten.”
‘SAĞDA SANAT NASIL OLUR BİLMİYORUM’
Bir dönem yapılan filmlere yönelttiği ‘sosyal içerikli, saçma sapan filmler’ eleştirisinin haksız ve ağır olduğunu söylüyorum. Bu konuda birçok usta yönetmenin örnekse Lütfi Akad, Metin Erksan, Halit Refiğ, Yılmaz Güney’in çok iyi filmleri olduğunu söylüyorum bu sınıftan sayılabilecek. Yılanların Öcü, Susuz Yaz, Gurbet Kuşları gibi filmler var...  “Bak şimdi sen de yanlış anlıyorsun. Ben sosyal içerikli film lafını Gurbet Kuşları gibi filmler için kullanmıyorum. Sol tandanslı filmler olarak da kullanmıyorum. Gurbet Kuşları’nı 1963’te çekmiştik, ilk defa göç sorununa el atıldı. Bugün hâlâ aynı şeyleri konuşuyorlar. Bir Susuz Yaz falan bunlar ayrı. Tabii ki her filmin mesajı vardır. Bir de sosyal içerikli film lafı çıktı, saçma sapan şeyler yapıldı. Sanatın ruhunda sol var. İnsan gibi yaşamak varsa sol olarak düşünmek lazım. Sağ kanat dediğimiz arkadaşlarımız da film yaptı ama halk ilgi göstermedi onlara. Ben sağda sanat nasıl olur bilmiyorum.”
Tanju Gürsu 27 Ekim 1938’de Trabzon’da doğmuş. ”Memur bir babanın çocuğuyum, annem ev kadını. Benden büyük iki ablam var, ben ortadayım sonra iki kız kardeşim var ve sonra yönetmen Temel Gürsu geliyor en küçük kardeş olarak. İlkokulu Çorum, Samsun, Giresun gibi şehirlerde okudum. Liseyi Trabzon’da okudum, 1956 mezunuyum. Hukuk Fakültesi’nde okudum. Okurken 59 yılında süvari teğmen olarak yedek subaylığımı yaptım tekrar fakülteye döndüm. 2. sınıftayken sinemaya girdim. Acar Film’in sahibi Murat Köseoğlu akrabamdı, annemle amca çocuklarıydı. Onun teşvikiyle sinemaya geldim.” Bütün kaynaklarda Tanju Gürsu’nun Artist mecmuasının yarışmasını kazanarak sinemaya girdiği yazıyordu. “Artist mecmuasında yarışmalar yapılıyordu. Takviye olsun diye ben oradan seçilmişim gibi lanse edildim. Hâlbuki benim oraya resim falan gönderip de ben artist olacağım gibi bir müracaatım olmadı, yarışmaya da girmedim. Ben filme başladıktan hatta filmi bitirdikten sonra ve kendi kendilerine beni birinci ilan ettiler.”
‘FOSFORLU OYUNA GELMEZ’ VE SONRASI
İlk filmi ‘Fosforlu Oyuna Gelmez’dir. Sonra arka arkaya filmler gelir. 1963 yılında Özden Çelik’le Anıt Film’i kurarlar ve Duvarların Ötesi gibi önemli bir filmle yapımcılığa başlar. “Daha sonra Özden’le ayrıldık. Yapımcılığa ve oyunculuğa devam ettim. Gürsu Film’e çevirdim firmayı. Sonra Kuzey Film diye de bir firma kurdum.” Birçok filme yapımcı olarak da imza atan Tanju Gürsu, birkaç filmde yönetmenliği de dener. Oyunculuğa ilk başladığı yıllarda iyi filmlerin iyi oyuncusu olarak dikkat çeker, önemli filmlerde oynar. Pişman olduğu, keşke oynamasaydım dediği film yok gibi.
“Yok, bilmiyorum şimdi hepsini gözden geçiremem. Ahlaki yönden soruyorsanız yok. Ben rol ayrımı da yapmam. Mesela ben kötü adamı oynamam demedim. Önemli olan o rolü iyi oynamak. Vurun Kahpeye filminde bir Rum subayını oynamıştım. İnsanlar o filmi seyrederken, ‘Allah belanı versin’ diyorlarsa demek ki iyi oynamışım. Çünkü o karakterin kendisi kötü.” Beğendiği filmler arasında Gurbet Kuşları, Duvarların Ötesi, Haremde Dört Kadın gibi önemli filmleri var. “Türk sinemasının klasikleri arasına girmiş çok güzel filmlerim var tabii. Bazı filmlere de para için gidiyorsun. O zaman senede 10-12 filmde oynuyoruz. Hepsine de sanatsal açıdan bakamazsın.”  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder