24 Mart 2020 Salı

HÜSEYİN BARADAN


HÜSEYİN BARADAN,  ÇEKİLİN ARADAN  17 Temmuz 2016

Kötü adam olarak ünlenmiştir Hüseyin Baradan. Fakat birçoğumuzun belleğinde dalgacı, matrak bir adam olarak yer alır yine de. Necdet Tosun’lu Vahi Öz’lü, Ayşecik’li Yumurcak’lı filmlerde ve başka filmlerde de sevimli adam ya da ‘kötü adam’ olarak izledik onu. Eşkıya oldu, mafya oldu, köylü kurnazı oldu. Ufacık bir çocukken başladığı fotoğrafçılıktan, foto muhabirliğine, oradan da sinema oyunculuğuna geçerek Yeşilçam’da iz bırakan, sevilen bir oyuncu, hepimizin tanıdığı kaytan bıyıklı, dalgacı Hüseyin Baradan oldu. Film setlerinde de rollerinde olduğu gibi şakacı, matrak sevilen bir insan olduğunu başka oyunculardan da dinledim. Ayrıca başarılarının arasında bir “ilk” de var; Hüseyin Baradan Çekilin Aradan. Yeşilçam’da ilk kez oyuncu adının, film adına taşındığı filmdir.
Türk Sineması’nın önemli filmlerinden Gurbet Kuşları’nda (1964), yönetmen Halit Refiğ, yeni bir yaşama kavuşma hayalleriyle köyden kente göç sorununu ilk kez kapsamlı bir biçimde sinemaya aktarır. Film, memleketinde işleri bozulan Maraşlı bir ailenin İstanbul’a göç edişini ve burada yaşadıklarını anlatır. Aile, İstanbul’a gelişin kapısı olarak simgeleşen Haydarpaşa Garı’nda trenden iner. Filmin başında Baba Tahir Efendi “Allahın izniyle şah olacağız İstanbul’a şah” der şehre ayak basar basmaz. O sırada biletsiz yolculuk yaptığı için trenden yaka paça indirilen köylüyü tanırlar. Vapurda da karşılaşırlar Kayserili köylüyle. Yine kaçak binmiştir vapura. “İş bilenin, kılıç kuşananın” diyen köylüye, ailenin ortanca oğlu Murat (Tanju Gürsu), “İstanbullular senin gibilerine haybeci derler” dediğinde, “Valla yiğenim ne dirlerse disinler, ben onların ağızlarından girer, burunlarından çıkarım” yanıtını alır. Ardından da Haybeci vapurdan İstanbul’a bakarak “Hey taşına toprağına kurban olduğum, ekmeği bol İstanbul hey, len kahpe şehir koru gendini, Haybeci geliyor, sana kral olacak kral!” der. Maraşlı ailenin gönlünde de “aynı ateş” yanıyordur aslında. İstanbul’u fethedip, “Şu kahpe İstanbul’a şah olmaktır amaçladı.” Maraşlı aile İstanbul’da tutunamaz, parçalanır ve Maraş’a geri döner. Önceleri hamallık, otopark kâhyalığı gibi işler yapan Haybeci ise işleri büyütür ve İstanbul’a “kral” olur sonunda.
Bir binanın en tepesine çıkmak için en alttan başlamak gerektiğini düşünen Haybeci, “Ben delinmemiş kabağa girerim, musluklardan su diye akarım, yel gibi eserim, yağmur gibi yağarım. İş bilenin kılıç kuşananın, devran sürenin. Gözünü açmayana, aklını kullanmayana ekmek yok bu dünyada!” der filmin final sahnesinde. Unutulmaz filmlerden Gurbet Kuşları’nda Haybeci rolünü oynayan Hüseyin Baradan’dır. Film aynı zamanda Cüneyt Arkın’ın da ilk filmidir.

GAZETECİLİKTEN OYUNCULUĞA

15 Haziran 1932’de İzmir’de doğan Hüseyin Baradan ilk gençlik yıllarında fotoğrafçılık yapar. Ardından foto muhabiri olarak gazeteciliğe başlar. Sinema oyunculuğuna geçişinin öyküsü ise ilginçtir. Her gün öğle yemeklerini yediği Şükran Lokantası’ndadır. Gerisini kendisinden dinleyelim. “Yemek sırasında karşımda bir adam bana dik dik bakıyor ve beni baştan aşağı süzüyor. Ben bakışlardan bayağı rahatsız olmaya başladım. O arada Şükran Lokantası’nın en kıdemli garsonu Cemal Efendi yanıma gelerek ‘Ağabey, karşıdaki bey seni masasına davet ediyor’ demez mi? Kan beynime sıçradı. Ben adamı cinsi sapık zannettim başta. ‘Git o beye söyle canı isterse o benim masama gelsin’ diye haber yolladım. Şimdi rahmetle andığım Necdet Bükey masama gelerek bana ‘Özür dilerim, beni galiba yanlış anladınız. Ben İzmir Film’in sahibi Necdet Bükey’im. Bir film için sizin tipinizde birine ihtiyacımız var. Acaba kabul eder misiniz?’ deyince varın bendeki şaşkınlığı siz hesap edin.”
Artık sinema oyuncusudur Hüseyin Baradan. Gazetecilikten hiçbir zaman kopmaz. Sinema krize girdiği yıllarda Hulusi Kentmen, Şahin Tek, Sühandan Tek ve Fatoş Kara ile birlikte “Posbıyıklar” grubunu kurup, günlük aktüel esprileri kapsayan müzikal programlar yaparlar. “Hayli sükse, başarı ve para” da kazanırlar. Bir süre tiyatro oyunculuğunu sürdürür.
Hüseyin Baradan gerçek hayatında “haybecilikle” değil ama yaptığı her işi çok sevmesiyle, işine olan saygısıyla en alt basamaklardan kısa zamanda zirveye tırmanır. “Acar” gazeteciyken İzmir’de tesadüfen başlayan sinema oyunculuğunda hemen dikkatleri çeken Baradan, 1958 yılında Güven Film’in sahibi Yuvakim Filmeridis’ten aldığı teklifle İstanbul’a Yeşilçam’a gelir. Artık karşısında fethedilmesi gereken koca kent İstanbul ve zorlu bir yaşam vardır. Günler günleri, filmler filmleri kovalamaya başlar ve Hüseyin Baradan Yeşilçam’da tutunmayı başarır. Üstelik Ahmet Tarık Tekçe’nin, Senin Orkan’ın. Öztürk Serengil’in ünlü olduğu, setten sete koştuğu yıllardır bu yıllar. Artık o da onlarca filmde oynamaya günde üç dört sete gitmeye başlamıştır. 400’e yakın filmde oynar.
İzmir’e yerleştikten sonra, severek çalıştığı Ege-Koop’ta Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak çalışmalarını sürdürür. Hüseyin Baradan, yaşamöyküsünü, gazetecilik ve sinema serüvenini, anılarını “Bu Gözler Neler Gördü” adıyla kitaplaştırır. Hüseyin Baradan’ın çok yönlü, renkli yaşamöyküsünden,  kendi sesi ve kalemiyle aktardığı birkaç “bölük pörçük anı”:
“Hüseyin Baradan-Çekilin Aradan, benim başrol oynadığım filmim, 10.000 lira alıyorum filmden. Yeşilçam dedikodudan çalkalanıyor. ‘Baradan nasıl 10.000 lira alır’ diye. Çünkü Kral Ayhan Işık da 10.000 lira alıyor film başına. Ben de aldım ve belki de Türk sinema tarihinde bir başrol oyuncusu ile aynı parayı alan tek karakter oyuncusu unvanını da kazandım. (…) Film istediğimiz alakayı çekmedi ancak Hüseyin Baradan Çekilin Aradan dillerde bir tekerleme olarak kaldı.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder