YEŞİLÇAM’IN BABACAN AKTÖRÜ 06 Kasım 2016
300’e yakın
filmde oynayarak dünya ölçeğinde bir rekora imza atan, Yeşilçam’ın pos bıyıklı
babacan oyuncusu Hulusi Kentmen şöyle diyordu: “Yıllarca hep zengin, fabrikatör
baba rolünü oynadım. İşin en acıklı kısmı ise bütün gün zengin baba rolünü
oynayıp çekim bitiminde eve gitmek için soğukta, köşedeki durakta dolmuş
beklemem olmuştur.”
Yeşilçam filmlerinin sevimli olduğu kadar babacan aktörü Hulusi Kentmen’i,
birçok filmde baba ve dede rolünde izledik. Salon komedilerinin, melodramların
babacan zengin fabrikatörü olarak kazındı belleklerimize. Birçoğumuz izlerken
öyle bir babamız/dedemiz olsa özlemiyle iç çekmişizdir.
Yarattığı
imajın simgesi pos bıyıkları, şen kahkahaları, güleç yüzü, muzip halleri ile
oynadığı her role oturan Hulusi Kentmen, Yeşilçam filmlerinin en sevilen
oyuncularından biri oldu. Hem komediye hem drama yatkındır, yalnız kötü adam
oynayamaz.
1912 yılında Bulgaristan’ın Tırnova kentinde doğar Hulusi Kentmen. Balkan Harbi
başladığında oradan kaçarak İstanbul’a gelirler. İlkokul’a İstanbul’da başlar,
sonra İzmit’e yerleşirler.
İlkokul
yıllarında tiyatroya merak sarar. Gelecekte sinemamızın unutulmaz aktörlerinden
olan Atıf Kaptan da aynı okulda, üst sınıflardadır. İzmit Akçakoca İlkokulu’nda
okuyorlardır ve okulun tiyatro sahnesi vardır. Atıf Kaptan tiyatro kolundadır
ve piyeslerin sahnelenmesine öncülük eder. Hulusi Kentmen de birkaç kez sahneye
çıkar orada. Sahne tozu yutmuş, tiyatro virüsü bulaşmıştır bir kez.
İzmit’te
körfezde yaşıyor olmanın başka özendirici yanları da vardır. Yavuz Zırhlısı
körfezdedir. Okul bahçesinden her baktıklarında denizi ve Yavuz’u
görüyorlardır. Öğrencilerin çoğu denizci olmaya özenir. Bahriyelilerin afili
kıyafetleri de bu özenmeyi çoğaltır.
Hulusi
Kentmen’in deniz tutkusu İzmit’te, körfezde oturmalarından geliyordur.
Babasının kayığı vardır, birlikte balığa çıkarlar. Denize ve yosun kokusuna
tutkundur. O da arkadaşları gibi bahriyeli olmak istiyordur. Ortaokul
yıllarında İstanbul’a gidip deniz astsubay okulunda okumaya başlar. Bir
tutkusunu gerçekleştirmiştir, bahriyeli olur; 34 yıl denizcilik yapar.
1940’lı yıllardır. Kara göreviyle Kasımpaşa dikimevine tayini çıkar. Dikimevi öğle saatlerinde kapanıyordur. Yaz günleri yapacak iş şoktur. Kadıköy’de oturuyorlardır. Eski mahalle arkadaşları Halkevi tiyatro koluna gidiyordur. Boşlukta canı sıkılan Hulusi Kentmen onlarla Halkevine gider, provalarını izler.
1940’lı yıllardır. Kara göreviyle Kasımpaşa dikimevine tayini çıkar. Dikimevi öğle saatlerinde kapanıyordur. Yaz günleri yapacak iş şoktur. Kadıköy’de oturuyorlardır. Eski mahalle arkadaşları Halkevi tiyatro koluna gidiyordur. Boşlukta canı sıkılan Hulusi Kentmen onlarla Halkevine gider, provalarını izler.
İbn-ür Refik
Ahmet Nuri Bey’in Hisse-i Şayia adlı oyunu sahnelenecektir fakat bir oyuncu
eksiği vardır. Yönetmen Reşit Baran, “Hulusi Bey gelip provaları seyrediyor,
oldukça da ilgili. Teklif etsek acaba kabul eder mi, oynar mı?” der. Teklif
ederler. Önce bir tereddüt yaşar Hulusi Kentmen. “Olmaz, ben askerim, nasıl
olacak? Görev yaptığım yer devlet dairesi” der. Sonra gözünü karartıp, ne
olacaksa olsun diye düşünür ve kabul eder.
İlkokulda bulaşan sahne tozu ve tiyatro virüsü baskın çıkmıştır ve sahneye
çıkar Hulusi Kentmen. Bir tutkusunu, düşünü daha gerçekleştirecektir. Avni
Dilligil Ses Tiyatrosu’nu kurmuştur ve kadroda Hulusi Kentmen de vardır.
1942 yılında
yine bir tesadüf sonrası Adolf Körner’in yazıp yönettiği Sürtük filmiyle
sinemaya geçer. Sonrası gelir. 1943 yılında Şadan Kamil’in yönettiği On üç
Kahraman, 1945 yılında Mümtaz Ener’in Refik Kemal Arduman’la birlikte yönettiği
Köroğlu filminde oynar. Şansı yaver gidiyordur. Tesadüfler de yolunu açık
tutar. 1946 yılında oyuncu, yönetmen ve dublaj sanatçısı Ferdi Tayfur,
İpekçilere Senede Bir Gün filmini çekecektir. Ses Tiyatrosu’ndan tanıdığı
Hulusi Kentmen’i de oynatır. Filmin başrol oyuncusu Cahide Sonku’dur.
1960’lı
yıllara gelindiğinde setten sete koşuyordur Hulusi Kentmen. Bazı yıllara 8-10
film sığdırır. Salon komedilerinin aranan, vazgeçilmez oyuncusu olmuştur. Bir
dönem Ayşecik’li, bir dönem Tarık Akan’lı, bir dönem Öztürk Serengil’li, Vahi
Öz’lü filmlerde görürüz. Tatlı sert babadır, beybabadır, dededir,
fabrikatördür, komiserdir, ağadır, beydir, efedir, çavuştur, kaymakamdır,
zabıta memuru, albay, kolej sahibi, kaptandır… Bütün bunların toplamında
sevimli, pos bıyıklı Hulusi Kentmen amcamız, babamız, dedemizdir. Bizden
biridir, mahalle komşumuz gibidir.
Bazı
filmlerde Vahi Öz’le bazılarında, Mürüvvet Sim’le unutulmaz ikililer
oluştururlar. Osman Seden, Ülkü Erakalın gibi bazı Yeşilçam yönetmenlerinin
filmleri Yeşilçam yüzleri (oyuncuları) resmigeçidi gibidir. Kimi ararsanız
vardır filmde. Bazen filmde yoksa da jenerik takdiminde yer alır. Hulusi
Kentmen, Vahi Öz, Mualla Sürer, Mürüvvet Sim o Yeşilçam filmlerinin muhteşem
dörtlüsü olarak belleklerimize kazınmıştır.
Hulusi
Kentmen’in deniz, sinema, tiyatro kadar sevdiği bir başka tutkusu da kemandır.
Uzun yıllar keman çalar. Keman konçertolarını çok sever. Özellikle de
Beethoven’ın keman konçertosunu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder