24 Mart 2020 Salı

NECDET MAHFİ AYRAL


 O ÇINAR HİÇ DEVRİLMEDİ 21 Ağustos 2016
 “Aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır. Yok olunca da sesimiz bu hoş kubbede bir hoş seda olarak kalır. (…) Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır durur sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır. Perdeee!”
Yüzlerce oyunda oynamıştı Necdet Mahfi Ayral. Onlarca sinema filminde... Sahnede geçen yetmiş küsur yıl… Tiyatronun ve sinemanın asırlık çınarıydı o ve o çınar hiç devrilmedi; çünkü “Ağaçlar ayakta ölür.” 
Birçok sanatçı arkadaşı gibi, o da kırgın ayrıldı aramızdan. Kırgındı, çünkü oturacak evi bile yoktu. İnsanların fakir ama onurlu olduğu günlerden miras sanatçılara yakışan, bedeli ağır bir duruştu bu. Acıydı elbette fakat bu yaşanan dram Necdet Mahfi Ayral’ın değil, bu ülkenin dramıydı. Necdet Mahfi Ayral, hayatı boyunca vakur ve sade yaşadı. Cenaze töreninde konuşan tiyatro sanatçısı arkadaşı İhsan Devrim’in söylediği gibi “Tiyatroda çok para kazanılmaz, ancak geçinilir. O bu sahneye en büyük sevdalılardan biriydi.” Yoksa Necdet Mahfi Ayral da çok iyi konuştuğu Fransızcasıyla iyi para kazanma şansına sahipti. Fakat o, zor koşullarda sahneyi tercih etmişti.
‘TİYATRO, TİYATRO İSTERİM’
1908 doğumluydu Necdet Mahfi Ayral. Bulgar göçmeni babası Mehmet Mahfi Paşa, askerliğinin yanı sıra Kuleli Askeri Lisesinde ve Harbiye’de edebiyat öğretmenliği de yapar. Anne Mesadet Hanım’ın kökleri baba tarafından 3. Ahmet’e kadar uzanır. Mesadet Hanım anne tarafından İzzet Paşa’nın da akrabasıdır. Aile uzun yıllar Ayazpaşadaki İzzet Paşa Sokağında bulunan konakta yaşar. Mesadet Hanım, ilk gençliğinden itibaren Boğaz’da, Paşabahçe’de yaşamaya başlar. Oradaki araziler dedesine Abdülmecit tarafından armağan edilmiş. Halk arasında o yıllarda Paşabahçe’nin adı Paşa Bahçesi. Mesadet Hanım’ın asker olan abisi Ali Bey, tanıyıp çok sevdiği Mehmet Mahfi ile 1895 yılında evlenmelerini sağlar. Necdet Mahfi Ayral, “Paşa Bahçesi”nde doğup büyür. Beş kardeşin üçü yaşanan hastalıklar ve talihsiz bir kazayla çok küçük yaşlarda ayrılırlar bu dünyadan. Nimet ablasıyla kalır Necdet Mahfi. Bu ölümlerin ardından anne Mesadet Hanım daha çok düşer çocuklarının üstüne. Mesadet Hanım’ın içi tiyatro sevgisiyle doludur. O yıllarda çevresinde oynanan hiçbir oyunu kaçırmaz neredeyse. Tiyatrolarda özel locası vardır. Gittiği oyunlara küçük Necdet Mahfi Ayral’ı da götürüyordur yanında. “Sünnet eğlencesi ne istersin?” diye soran babasını, “Tiyatro. Tiyatro isterim” diye yanıtlar. Daha önce annesiyle izledikleri Salim Bey Kumpanyası’nın oyunları ve kantoları unutamadığı anıları arasında yer alır böylece.
Daha iyi eğitim alması için yazdırıldığı Avusturya Lisesi’ndeki öğrenciliği uzun sürmez. Birinci Dünya Savaşı başlamıştır, okul kapatılır. Necdet Mahfi Ayral, mahalle arkadaşlarından iyi derecede Rumca öğrenir. Babası Mehmet Mahfi Paşa, askeri okula gitmesini ister. Bütün amacı oğlunun iyi bir eğitim almasıdır. Mesadet hanımın itirazları sonunda Necdet Mahfi Ayral’ı, Galatasaray Sultanisi’ne yatılı verirler. Okul yıllarında futbola merak salar. Tiyatroyla ilgisi yoktur. Hatta bir defasında oynanacak bir piyese “Sen beceremezsin” diye almazlar Necdet Mahfi Ayral’ı. 1923 yılının 10 Kasımında vefat eden babasının ardından, aile geçim sıkıntısına düşer. Anne Mesadet Hanım, okulun 80 altınlık ücretini ödeyemez. Necdet Mahfi Ayral bu nedenle Galatasaray’ı da bırakmak zorunda kalır. Aile de oturdukları ev satılınca Beşiktaş’a taşınır. 
71 YIL SÜREN YOLCULUK
30 lira aylıkla Deutsche Orient Bank’a muhasebe servisine girer Ayral. Mesai arkadaşı genç becerikli ve güzel bir Rum kızı olan Eleni’ye aşık olur, görür görmez. Aile dostlarının yardımıyla, 100 lira maaşla başka bir iş bulmuştur. Eleni’ye evlenme teklif eder. Eleni’nin ailesi bu evliliğe karşı çıkar. Eleni “iki torba eşyasıyla” kaçar Necdet Mahfi Ayral’a. 52 yıl süren birliktelik böyle başlar. Bu beraberlikten bir kızları olur: Jean Mahfi Ayral (Tözüm). Bir süre işsiz kalan Necdet Mahfi Ayral, İETT’de çalışır. Askere giderken ayrıldığı İETT’ye bu kez eşi Eleni’yi aldırır. Askerde de kendini sevdirir, çalışkanlığı, kültürü, yabancı dil bilgisi ve ciddiyetiyle. Askerler için kültürel etkinlikler düzenler. Tiyatro toplulukları getirir. Bu arada tiyatroya ilgisi de başlamıştır. Askerliği bitirdiğinde “Oğlum Necdet, askerliğin bitince döneceğin bir işin var mı?” diye soran Rüştü Paşa’yı “Var efendim ama siz yardımcı olursanız tiyatroya girmek isterim” diye yanıtlar. Rüştü Paşa’nın Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ’a yazdığı mektup Darülbedayi’ye girmesini sağlar. Muhsin Ertuğrul dinledikten sonra idari işler amirine gönderir Necdet Mahfi Ayral’ı ve tiyatroya alınır. Ertesi gün provalara geldiğinde tarih 24 Eylül 1932’dir. Yetmiş bir yıl sürecek büyük yolculuğun başlangıç tarihi. 
“7 Köyün Zeynebi” oyununda figüran olarak çıkar sahneye ilk kez. Oyunda Hadi Hün, Samiye Hün, Cahide Sonku, Nezihe Becerikli, Ferih Egemen, Müfit Kiper, Kani Kipçak gibi dönemin en ünlü oyuncuları vardır. İkinci oyununda biraz daha iyi bir rolde oynar. İrili ufaklı birçok oyunda yer alarak, iki yılı geride bıraktığında Muhsin Ertuğrul, “Aysel Bataklı Damın Kızı” filminde reji asistanı yapar Necdet Mahfi Ayral’ı. Daha önce de “Cici Berber” ve “Fena Yol” filmlerinde rol vermiştir Muhsin Ertuğrul, Necdet Mahfi Ayral’a. O yıllarda Mümtaz Osman takma adıyla Nâzım Hikmet yazıyordur, Muhsin Ertuğrul’un yönettiği filmlerin senaryolarını. Muhsin Ertuğrul sinemayı da öğretir çalışkanlığını ve ciddiyetini sevdiği Necdet Mahfi Ayral’a.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder