O ÇINAR HİÇ DEVRİLMEDİ 21 Ağustos 2016
“Aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır.
Yok olunca da sesimiz bu hoş kubbede bir hoş seda olarak kalır. (…) Artık
kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır durur
sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır.
Perdeee!”
Yüzlerce
oyunda oynamıştı Necdet Mahfi Ayral. Onlarca sinema filminde... Sahnede geçen
yetmiş küsur yıl… Tiyatronun ve sinemanın asırlık çınarıydı o ve o çınar hiç
devrilmedi; çünkü “Ağaçlar ayakta ölür.”
Birçok
sanatçı arkadaşı gibi, o da kırgın ayrıldı aramızdan. Kırgındı, çünkü oturacak
evi bile yoktu. İnsanların fakir ama onurlu olduğu günlerden miras sanatçılara
yakışan, bedeli ağır bir duruştu bu. Acıydı elbette fakat bu yaşanan dram
Necdet Mahfi Ayral’ın değil, bu ülkenin dramıydı. Necdet Mahfi Ayral, hayatı
boyunca vakur ve sade yaşadı. Cenaze töreninde konuşan tiyatro sanatçısı
arkadaşı İhsan Devrim’in söylediği gibi “Tiyatroda çok para kazanılmaz, ancak
geçinilir. O bu sahneye en büyük sevdalılardan biriydi.” Yoksa Necdet Mahfi
Ayral da çok iyi konuştuğu Fransızcasıyla iyi para kazanma şansına sahipti.
Fakat o, zor koşullarda sahneyi tercih etmişti.
‘TİYATRO, TİYATRO
İSTERİM’
1908
doğumluydu Necdet Mahfi Ayral. Bulgar göçmeni babası Mehmet Mahfi Paşa,
askerliğinin yanı sıra Kuleli Askeri Lisesinde ve Harbiye’de edebiyat
öğretmenliği de yapar. Anne Mesadet Hanım’ın kökleri baba tarafından 3. Ahmet’e
kadar uzanır. Mesadet Hanım anne tarafından İzzet Paşa’nın da akrabasıdır. Aile
uzun yıllar Ayazpaşadaki İzzet Paşa Sokağında bulunan konakta yaşar. Mesadet
Hanım, ilk gençliğinden itibaren Boğaz’da, Paşabahçe’de yaşamaya başlar.
Oradaki araziler dedesine Abdülmecit tarafından armağan edilmiş. Halk arasında
o yıllarda Paşabahçe’nin adı Paşa Bahçesi. Mesadet Hanım’ın asker olan abisi
Ali Bey, tanıyıp çok sevdiği Mehmet Mahfi ile 1895 yılında evlenmelerini
sağlar. Necdet Mahfi Ayral, “Paşa Bahçesi”nde doğup büyür. Beş kardeşin üçü
yaşanan hastalıklar ve talihsiz bir kazayla çok küçük yaşlarda ayrılırlar bu
dünyadan. Nimet ablasıyla kalır Necdet Mahfi. Bu ölümlerin ardından anne
Mesadet Hanım daha çok düşer çocuklarının üstüne. Mesadet Hanım’ın içi tiyatro
sevgisiyle doludur. O yıllarda çevresinde oynanan hiçbir oyunu kaçırmaz
neredeyse. Tiyatrolarda özel locası vardır. Gittiği oyunlara küçük Necdet Mahfi
Ayral’ı da götürüyordur yanında. “Sünnet eğlencesi ne istersin?” diye soran
babasını, “Tiyatro. Tiyatro isterim” diye yanıtlar. Daha önce annesiyle
izledikleri Salim Bey Kumpanyası’nın oyunları ve kantoları unutamadığı anıları
arasında yer alır böylece.
Daha iyi
eğitim alması için yazdırıldığı Avusturya Lisesi’ndeki öğrenciliği uzun sürmez.
Birinci Dünya Savaşı başlamıştır, okul kapatılır. Necdet Mahfi Ayral, mahalle
arkadaşlarından iyi derecede Rumca öğrenir. Babası Mehmet Mahfi Paşa, askeri
okula gitmesini ister. Bütün amacı oğlunun iyi bir eğitim almasıdır. Mesadet
hanımın itirazları sonunda Necdet Mahfi Ayral’ı, Galatasaray Sultanisi’ne yatılı
verirler. Okul yıllarında futbola merak salar. Tiyatroyla ilgisi yoktur. Hatta
bir defasında oynanacak bir piyese “Sen beceremezsin” diye almazlar Necdet
Mahfi Ayral’ı. 1923 yılının 10 Kasımında vefat eden babasının ardından, aile
geçim sıkıntısına düşer. Anne Mesadet Hanım, okulun 80 altınlık ücretini
ödeyemez. Necdet Mahfi Ayral bu nedenle Galatasaray’ı da bırakmak zorunda
kalır. Aile de oturdukları ev satılınca Beşiktaş’a taşınır.
71 YIL SÜREN
YOLCULUK
30 lira
aylıkla Deutsche Orient Bank’a muhasebe servisine girer Ayral. Mesai arkadaşı
genç becerikli ve güzel bir Rum kızı olan Eleni’ye aşık olur, görür görmez.
Aile dostlarının yardımıyla, 100 lira maaşla başka bir iş bulmuştur. Eleni’ye
evlenme teklif eder. Eleni’nin ailesi bu evliliğe karşı çıkar. Eleni “iki torba
eşyasıyla” kaçar Necdet Mahfi Ayral’a. 52 yıl süren birliktelik böyle başlar.
Bu beraberlikten bir kızları olur: Jean Mahfi Ayral (Tözüm). Bir süre işsiz
kalan Necdet Mahfi Ayral, İETT’de çalışır. Askere giderken ayrıldığı İETT’ye bu
kez eşi Eleni’yi aldırır. Askerde de kendini sevdirir, çalışkanlığı, kültürü,
yabancı dil bilgisi ve ciddiyetiyle. Askerler için kültürel etkinlikler
düzenler. Tiyatro toplulukları getirir. Bu arada tiyatroya ilgisi de
başlamıştır. Askerliği bitirdiğinde “Oğlum Necdet, askerliğin bitince döneceğin
bir işin var mı?” diye soran Rüştü Paşa’yı “Var efendim ama siz yardımcı
olursanız tiyatroya girmek isterim” diye yanıtlar. Rüştü Paşa’nın Belediye
Başkanı Muhittin Üstündağ’a yazdığı mektup Darülbedayi’ye girmesini sağlar.
Muhsin Ertuğrul dinledikten sonra idari işler amirine gönderir Necdet Mahfi
Ayral’ı ve tiyatroya alınır. Ertesi gün provalara geldiğinde tarih 24 Eylül
1932’dir. Yetmiş bir yıl sürecek büyük yolculuğun başlangıç tarihi.
“7 Köyün
Zeynebi” oyununda figüran olarak çıkar sahneye ilk kez. Oyunda Hadi Hün, Samiye
Hün, Cahide Sonku, Nezihe Becerikli, Ferih Egemen, Müfit Kiper, Kani Kipçak
gibi dönemin en ünlü oyuncuları vardır. İkinci oyununda biraz daha iyi bir
rolde oynar. İrili ufaklı birçok oyunda yer alarak, iki yılı geride
bıraktığında Muhsin Ertuğrul, “Aysel Bataklı Damın Kızı” filminde reji asistanı
yapar Necdet Mahfi Ayral’ı. Daha önce de “Cici Berber” ve “Fena Yol”
filmlerinde rol vermiştir Muhsin Ertuğrul, Necdet Mahfi Ayral’a. O yıllarda Mümtaz
Osman takma adıyla Nâzım Hikmet yazıyordur, Muhsin Ertuğrul’un yönettiği
filmlerin senaryolarını. Muhsin Ertuğrul sinemayı da öğretir çalışkanlığını ve
ciddiyetini sevdiği Necdet Mahfi Ayral’a.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder