KÖY
ÖĞRETMENLİĞİNDEN OYUNCULUĞA, FİGÜRANLIKTAN ZİRVEYE 02 Ekim 2016
Köy
öğretmenliğinden oyunculuğa, figüranlıktan zirveye büyülü bir yolculuk.
Yeşilçam’ın unutulmaz oyuncularından Ali Şen’in oğlu Şener Şen. Sinema
tarihimizin son 50 yılına damgasını vuran bir oyunculuk destanı. Hababam
Sınıfı’nın Badi Ekrem’i, Süt Kardeşler’in Kumandan Hüsamettin’i, Tosun Paşa’nın
Tellioğlu Lütfü’sü, Gülen Gözler’in Vecihi’si, Kibar Feyzo’nun Maho Ağa’sı,
Çiçek Abbas’ın Şakir Serengil’i, Şekerpare’nin Ziver’i, Namuslu’nun Mutemet Ali
Rıza’sı, Züğürt Ağa’nın Ağası, Çıplak Vatandaş’ın İbrahim’i, Değirmen’in
Kaymakam Hilmi’si, Milyarder’in Mesudiyeli Mesut’u, Selamsız Bandosu’nun Latif
Şahin’i, Arabesk’in Şener’i, Zengin Mutfağı’nın Lütfü Usta’sı. Gölge Oyunu’nun
Abidin’i, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’nin Haşmet Asilkan’ı, Amerikalı’nın
Şeref’i, Eşkıya’nın Baran’ı, Gönül Yarası’nın Nazım’ı, Kabadayı’nın Ali
Osman’ı, Av Mevsimi’nin Ferman’ı, avcısı… Can verdiği, canlandırdığı unutulmaz
karakterleriyle sinemamızın en önemli ve değerli usta oyuncusu Şener Şen.

1964 yılından
itibaren Hizmetçi Dediğin Böyle Olur, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sözde Kızlar
gibi filmlerde figüranlıkla başlayan sinema serüveninde yeteneği, başarısı onu
daha yan rollerdeyken, ikinci, üçüncü adamı oynarken yıldızlaştırmış, aranan
oyuncu olmasını sağlamıştır. Ertem Eğilmez’in keşfi yıldızını parlatır, yolunu
açar. Sonrasında kendi çabası ve yeteneğiyle başrole tırmanır, yıldızlaşır,
sinema tarihine adını yazdırır ve sinemamızın yarım asrına damgasını vurur.
Sinemamızda, oyunculukta ulaşılması zor bir zirvedir Şener Şen.
Şener Şen’in
hayat hikâyesi 26 Aralık 1941 tarihinde, Adana’da başlar. Babası sonraki
yılların unutulmaz oyuncusu marangoz Ali Şen’dir.1950 yılında İstanbul’a
taşınırlar. Yoksul aile çocuğudur. Zeytinburnu’ya yerleşirler. Gecekonduda
büyür. Baba Ali Şen Adana’da marangozluk yaparken dekor yapmak için gittiği
halkevinde tiyatroyla ilgilenir, sahneye çıkar. Yeteneklidir. İstanbul’a
taşındıktan sonra da hem marangozluk hem de tiyatro devam eder. Adana’dan
tanışıklığı olan Muammer Karaca’nın desteğiyle tiyatro devam ederken sinema
oyunculuğuna da başlar.
Hayat
derdindedir; ekmek parasını kazanmak için şoförlük, pazarlamacılık,
işportacılık gibi birçok iş yapar. Kepirtepe Öğretmen Okulu’nu bitiren Şener
Şen üç yıl kadar öğretmenlik yapar. Gönlünde tiyatro ve oyunculuk vardır.
Sinemayı istemiyordur çünkü babasının yaşam koşullarını, çalışma şartlarını
görüyordur. O yıllarda sinema parasız pulsuz sadece sevgiyle yapılan koşulları
ağır bir iştir. Düzenli gelir düşüncesiyle şehir tiyatrolarına girmek ister.
1967 yılında,
kalabalık sahnelerde arkalarda yer alan figüran olarak başlar İstanbul Şehir
Tiyatrosu’na. Dönemin ünlü oyuncularıyla repliksiz ya da birkaç cümlelik
rollerde oynar. Kısa sürede kendini gösterir Şener Şen ve iyi oyunlarda, iyi
rollerde oynamaya başlar. Başrole tırmanmıştır yeteneğiyle. Yıllar sonra
sinemada da oynayacağı Vasıf Öngören’in Zengin Mutfağı’nda oynar şehir
tiyatrosunda. Tiyatroda da, sinemada da yönetmen Başar Sabuncu’dur.
FİGÜRANLIKTAN
YILDIZLIĞA

1978 yılında
Kartal Tibet’in yönettiği Türkan Şoray’lı, Bulut Aras’lı Sultan filminde
Bakkal Bahtiyar’ı oynadıktan sonra Ertem Eğilmez’in yönettiği Erkek Güzeli
Sefil Bilo’da (1979) İlyas Salman’ın karşısında Maho Ağa’yı canlandırır. 1980
yılında yine Ertem Eğilmez’in yönettiği İlyas Salman’lı Banker Bilo’da Banker
Maho’dur ve unutulmaz bir oyunculuk sergiler. Kartal Tibet’in yönettiği Kemal
Sunal’lı Davaro’da (1981) Süleyman Hıyarto, İlyas Salman’lı Dolap Beygiri’nde
(1982) Banker Yakup, Çiçek Abbas’ta (1982) İlyas Salman’ın karşısında Şakir
Serengil, İlyas Salman’lı Şekerpare’de (1983), Ziver’dir.
Oynadığı bütün bu filmlerde ikinci adam da olsa sergilediği performansla, büyük
kentlerde de, Anadolu’da da seyircinin kalbini fetheder, yıldızlaşır. Artık
seyirci de, filmleri iş yapan yapımcı da, salonları dolan işletmeci de Şener
Şen’li filmler istiyordur. Bu sevgi ve istek Şener Şen’e başrol kapılarını
açar.
BAŞROLDEN
EFSANEYE
1964 yılından
itibaren sinemada olan Şener Şen zoru başarmış başrol oynamadan yıldız
olmuştur. 1984 yılına gelindiğinde bir Ertem Eğilmez filmi olan Namuslu’nun
başrolünde oynar Şener Şen. Bu bir kırılma noktasıdır. Canlandırdığı karakter
Mutemet Ali Rıza’dır. Ali Rıza Bey, bir işyerinde veznedar olarak çalışan,
kendi halinde, az gelirli ama namuslu bir vatandaştır. Namuslu ve dürüst
olmanın karşılığını hor görülerek, itilip kakılarak almaktadır. İşyerindeki
herkes binbir dolap çevirip para kazanırken o dürüstlükten ayrılmaz. Günün
birinde işyerinin büyük miktarda parasını soygunculara kaptırır. Ancak saldırıya
uğradığına ve masum olduğuna bir türlü kimseyi inandıramaz. Çevresindeki
herkes, ailesi bile, onun nihayet gözünün açıldığını ve parayı zimmete
geçirdiğini düşünmektedir. Üstelik bu inançla ona olan itibarları birdenbire
artmıştır.

1985 yılında sinema tarihimizin en ayrıcalıklı, önemli ve sevilen ödüllü filmi
Züğürt Ağa’da oynar. “Haraptar adlı köyün haşmetli ağası (Şener Şen), her gün
yeni bir kan isteyen babası Abdo’yla yaşadığı yörede egemenliğini sürdürürken
her şey tersine gelişir. Yanaşmalarının küçük kızıyla gerdeğe giren baba,
yaşamını yitirir. Köylüler ağanın ürünlerini çalıp satarlar. Kuraklık nedeniyle
topraklarını da baraj yapmak isteyen politikacılara satarak kendini kente atan
ağa, burada da tutunamayacaktır. Karısına varıncaya kadar herkesin terk ettiği
ağaya sadık kalan yalnızca yanaşmanın kızı Kiraz’dır. Filmi Yavuz Turgul’un
senaryosuyla Nesli Çölgeçen yönetir.
Türkiye’de
feodalizmin çöküşünü konu alan filmde Şener Şen Haraptar köyünün ağasıdır.
Yağmur yağmaması ve kuraklığın başlaması üzerine köylüler ağanın ürünlerini
çalıp satar ve İstanbul’a kaçar. Ağa da topraklarını satarak, İstanbul’a göç
eder. Fakat şehir yaşamına ayak uyduramayan ağa elinde, avucunda ne varsa yiyip
tüketir. Karısı da evi terk eder. Sonunda onu yalnız bırakmayan Kiraz ile
yaşamaya başlar ve en iyi bildiği iş olan çiğ köfte yapma işine başlar.
Badi Ekrem’le
başlayan ve oynadığı her filmiyle seyircinin beğeni çıtasının sürekli
yükseldiği Şener Şen, başrol filmleriyle yıldızlaşmakla kalmaz nasıl büyük bir
oyuncu olduğunu da gösterir, efsaneleşir.
Şener Şen bir
söyleşisinde şunları söyler: “İçten olduğumu söyleyebilirim ve bu topraklara
ait bir sentezim. Hani bazı yönetmenler vardır, belli yerlere geldikten sonra
Tarkovski olmak isterler, oyuncusu da De Niro. Ben buraya aidim, Züğürt Ağa’yı
oynayan adamım. Banane De Niro’dan, banane oynadığı rollerden. Ben Şener’im ve
Şener olarak kalmak istiyorum.”
ŞENER ŞEN:
SON 50 YILIN ÖYKÜSÜ
1985’te Âşık
oldum ve Çıplak Vatandaş’ta da oynar. Çıplak Vatandaş’ın İbrahim’i (Şener Şen)
“Dört çocuklu ve beşincisine de karısı hamile olan dar gelirli, limon
satıcılığı, bulaşıkçılık gibi ek işler yapmasına karşılık yine de ailesini
doyuramaz. Yorgunluk ve bunalım giderek ruhi dengesini bozar. Çırılçıplak
kendini sokaklara atar. Olay gazete manşetlerine çıkınca İbrahim büyük reklam
şirketlerinden aldığı tekliflerle yıldız olup çıkar.” Şener Şen 1986 yılında Atıf Yılmaz’ın yönettiği Değirmen ve Kartal Tibet’in
yönettiği Milyarder filmlerinde oynar.
1987 yılında
sinemamızın başyapıtlarından Muhsin Bey’de ve yine önemli bir film olan Selamsız
Bandosu’nda, 1988’de Arabesk ve Zengin Mutfağı’nda oynar. Yıl 1990’dır ve yine
bir başyapıt gelir Şener Şen ve Yavuz Turgul ikilisinden. Bu kez Aşk
Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni filminin Haşmet Asilkan’ıdır. İkilinin 1992
yapımı filmi Gölge Oyunu’nda başrolü Şevket Altuğ ile paylaşır. Mahmut (Şevket
Altuğ) ve Abidin (Şener Şen) bir pavyonda çalışmaktadırlar. Mahmut dürüst bir
gençtir. Abidin ise tersine hırsız, yalancı ve çapkındır.
SEYİRCİ
YENİDEN SİNEMAYLA BULUŞUR
1980-1990
yılları arasında yaşanan bunalımlı dönemin atlatılmaya çalışıldığı 1990’lı
yılların ilk yarısında gerçekleştirilen iyi filmler, seyirciyi salonlarda yerli
filme de yönlendirebilme kaygısındaki filmler seyirciyle sınırlı da olsa ilişki
kurabilmeyi başarır. Yeşilçam dönemiyle kıyaslanamasa da, salonları işgal eden
Amerikan filmlerine rağmen ‘iş yapan’ filmler sinemacıları umutlandırır.
Öncesinde de
gişe yapan filmler olmasına karşın, 1993 yılında Şerif Gören’in yönettiği Şener
Şen’li Amerikalı filmi önemli bir seyirci patlaması oluşturur. Yılın gişe
rekorunu kıran film, sinemacıların uzun süredir hasretini çektiği seyirciyi
salonlara çekmeyi başarır.
1996 yılındaysa hem popüler, ticari sinema hem de yönetmen sineması açısından önemli gelişmelere yol açabilecek, bir dönüşümü sağlayacak başlangıçlar yaşanır. 1980 sonrasının rekor sayılan ilk büyük gişe patlaması, Yavuz Turgul’un 1996 yılında yönettiği Şener Şen’li, Uğur Yücel’li Eşkıya filmiyle gerçekleşir. Seyircisiz yıllarda Muhsin Bey ve Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni gibi önemli filmler yapsa da Eşkıya’yla gişede de büyük bir başarı elde eder Yavuz Turgul.
1996 yılındaysa hem popüler, ticari sinema hem de yönetmen sineması açısından önemli gelişmelere yol açabilecek, bir dönüşümü sağlayacak başlangıçlar yaşanır. 1980 sonrasının rekor sayılan ilk büyük gişe patlaması, Yavuz Turgul’un 1996 yılında yönettiği Şener Şen’li, Uğur Yücel’li Eşkıya filmiyle gerçekleşir. Seyircisiz yıllarda Muhsin Bey ve Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni gibi önemli filmler yapsa da Eşkıya’yla gişede de büyük bir başarı elde eder Yavuz Turgul.
Şener Şen’in
Şener Şen efsanesini sürdürdüğü, ustalık döneminin son filmleri Gönül Yarası
(2004), Kabadayı (2007) ve Av Mevsimi’ydi. (2010)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder