10 Ocak 2016
“Gülemiyorsun
ya, gülmek/ Bir halk gülüyorsa gülmektir” demişti Edip Cansever Mendilimde Kan
Sesleri adlı şiirinde. “Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar/
Mendilimde kan sesleri.”
Bu yazıyı hazırladığım sırada bir yandan Roboski
katliamının dördüncü yıl anmalarına Ankara’dan, İzmir’den, İstanbul’dan polis
saldırısı haberleri geliyordu, bir yandan da Cizre’den, Silopi’den çocuk ölümü
haberleri. Cizre’de 5 yaşındaki çocuk ensesinden vurularak yaşamını
yitiriyordu. Bu satırları yazarken (28 Aralık 2015) devlet güçlerinin
saldırıları nedeniyle, 15 günde Cizre ve Silopi’de aralarında henüz anne
karnındaki bir bebek ile 3 aylık Miray bebeğin de bulunduğu 36 kişi yaşamını
yitirmişti.
İSTİHBARAT KAZASI DEĞİL KATLİAM
Roboski katliamının dördüncü yılında tek bir
tutuklama, görevden alma olmaz, failler ortaya çıkarılıp yargılanmazken ülkenin
her yanı yaşanan katliamlarla Roboski’ye dönüyordu. Roboskî katliamı üzerinden
tam 4 yıl geçti. 28 Aralık 2011 tarihinde Roboskî’de dünyanın hafızasına
kazınan, Türkiye tarihinin en kanlı katliamlarından biri yaşandı. Şırnak’ın
Uludere ilçesinin Gülyazı (Bujeh) ve Ortasu (Roboski) köylerinden, yaşları
12-41 arasında 34 köylü, sınır ticareti yaptıkları sırada, sınırı geçtikten
hemen sonra savaş uçaklarıyla bombalanarak öldürüldü. Öldürülenler Encü
ailesinden Cemal, Celal, Hüseyin, Serhat, Salih, Muhammet, Selman, Cihan,
Erkan, Erhan, Zeydan, Vedat, Fadıl, Şervan, Şerafettin, Şivan, Savaş, Karker,
Nevzat, Mahsun, Bilal, Hüsnü, Hamza, Aslan, Selam, Bedran ile Seyithan Enç,
Mehmet Ali Tosun, Nadir Alma, Özcan Uysal, Osman Kaplan, Âdem Ant, Yüksel ve
Salih Ürek’di.
28 Aralık 2011 tarihinde saat 21.37 ile 22.24 arasında
Türk savaş uçakları sınır boyundaki bir grubu bombalıyor, 34 kişinin yaşamını
yitirdiği öğreniliyordu. Ana akım medya TV kanalları ve gazeteler saatlerce
sessiz kalıyor, katliamı görmezden geliyordu. Olayın üzerinden 12 saat
geçtikten sonra ve TSK’dan yapılan açıklamanın ardından haber medyada yer
bulabildi.
TSK açıklaması şöyleydi: “Bölgenin teröristler
tarafından sıkça kullanılan bir yer olması ve geceleyin hududumuza doğru bir
hareketin tespit edilmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile ateş altına
alınması gerektiği değerlendirilmiş ve saat 21.37-22.24 arasında hedef ateş
altına alınmıştır.”
Aynı günlerde AKP’li Hüseyin Çelik, “Uludere bir
operasyon kazasıdır” diyordu. Başbakan Erdoğan ise “Bir grubun olması daha önce
Gediktepe ve Hantepe baskınlarında silahlar katırlarla taşınmasını
hatırlatıyor. O zaman da niye bunlara müdahale edilmemişti denilmişti.”
şeklinde açıklama yapıyordu.
ROBOSKİ SÜRÜYOR
7 Ocak 2014’de Askeri Mahkeme, Roboskî’de kovuşturmaya
yer olmadığına karar verdi. Takipsizlik kararının gerekçesi, “TSK personeli
TBMM ve bakanlar kurulu kararları çerçevesinde, Genelkurmay’ın onayıyla hareket
etmiştir… Asker, kaçakçıları terörist sanarak kaçınılmaz hataya düştü ve TBMM
tezkeresinin gereğini yaptı,” biçimindeydi
Roboskî Katliamı’nda ailesinden 11 kişiyi yitiren Ferhat Encü, “Bizi yıldırmak
için cezalar uygulanıyor. İki yıldır Roboskî konusunda vicdanların bu kadar
körelmesini, taşlaşmasını, insanların körleşmesini kabullenemiyorum.” diyordu.
Katliamdan yaralı kurtulan Servet Encü’nün evi kimliği belirsiz kişi veya
kişilerce uzun namlulu silahlarla taranıyor, köylünün katırları katlediliyordu.
Roboski dün Diyarbakır, Adana, Suruç, Ankara, bugün
Sur, Silopi, Cizre katliamlarıyla bütün ülkeyi Roboski’ye çevirerek sürüyor.
AĞLAMA ANNE
Önemli belgesellere imza atan Ümit Kıvanç, Roboski
katliamında hayatını kaybedenler için İnsan Hakları Derneği (İHD) ve İnsan
Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği’nin (MAZLUMDER) desteğiyle “Ağlama
Anne, Güzel Yerdeyim” adlı bir belgesel hazırlamıştı.
Katliamın tanıklarının, ölenlerin yakınlarının konuştuğu belgeselde yaşanan
katliamın acısı tüm gerçekliğiyle aktarılıyor. Dönemin başbakanı ve diğer
yetkililerin katliama ve TSK’ya sahip çıkan açıklamaların da yer aldığı
belgeselde hayatını kaybedenlerin ve yakınlarının yaşam öykülerine, düşlerine
de tanıklık ediyoruz.
Hatun Enç (Seyithan’ın ablası): “Kardeşim bir sene
İstanbul’da kaldı. Fırında çalışıyordu. Kız işçilerde vardı. Sevdiği kız baya
çaba göstermiş, kardeşime teklif açmış. Birbirlerini sevmişler. İki üç yıl
birlikte oldular. Sevdiği kız şu anda Uludere’de yaşıyor. Psikolojisi tamamıyla
sıfıra inmiş. Kız ölümü beyninde gerçekleştirmiş, ölümü istiyor. ‘Ben hayatım
boyunca evlenmeyeceğim, Seyithan olmazsa benim için hayat boştur’ diyor.
Birbirlerini çok seviyorlardı. Seyithan köye gelince biraz da ben babama
bakacağım dedi. Babam yaşlıdır, emekli köy korucusudur. Nüfusumuz
kalabalıktır. Seyithan da diyor, ‘Nasıl geçinebiliriz, ben biraz para kazanayım.
Belki bir evimiz olur, sevdiğim kızı getirebilirim.’ Onun için bu yola
başvurmuş, kaçakçılık yoluna. O da ilk kez gitti, sonra da ölüm haberini aldık.
Baya zordur.”
Nazmi Encü (Şervan’ın Babası: “Allah onu
bağışladığında Roboski karakolundaydık. Orada dünyaya geldi. Bize
zulmediyorlardı. Köyümüz boşaltılmıştı. O büyüyene kadar biz de buraya
yerleştik. Sonra annesi hakkın rahmetine kavuştu. Lisede okuyordu, son
sınıftaydı. Hayali müdür olmaktı. ‘Müdür olmak istiyorum’ derdi. Efendi bir
çocuktu. Okulda çalışkandı. Hayali gözümün önünden hiç kaybolmuyor. Kalktı,
sabah gitti. ‘Yılbaşı için kendime harçlık biriktireceğim’ dedi. Uçakların
sesini duyduk. Öncesinde de askeri araçlar gidip yolları kesmişlerdi. Eskisi
gibi yolu tutup bir saat sonra bırakırlar sandık. Uçakların böyle yapacağını
tahmin edemedik. Katliamın olduğu yere gittiğimde 10-12 yaralı vardı. Kimse
yardımlarına gitmemişti. Oğlumu gördüğümde kolu kopmuştu, başı bedeninde
değildi. Onu ayakkabılarından tanıdım. Bu yaşadığımız kimsenin başına gelmesin.
Bize büyük haksızlık yaptılar. Zulüm ettiler.”
Çok daha fazlasıyla Roboski katliamı… “Ağlama Anne,Güzel Yerdeyim”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder