“Bir Millet Uyanıyor adlı bir film ve bu
filmin bir ‘Yahya Kaptan’ı vardı. Milli mücadeleyi konu olarak ele alan bu
filmde, Atıf Terzioğlu adındaki gencin oynadığı ‘Yahya Kaptan’ rolü öylesine
benimsenmişti ki, o zamanın genç oyuncusu soyadını ‘Kaptan’ olarak değiştirmek
zorunda kalmıştı. İşte o günden bu yana Atıf Terzioğlu Atıf Kaptan olarak
bilinir.”
Darülbedayi’nin başarılı oyuncusu Atıf Terzioğlu, “Bir Millet Uyanıyor” filminde, Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Yahya Kaptan rolünü öylesine başarılı oynamıştır ki, sinemadaki “ilk ödülünü” kendisini Yahya Kaptan’la özdeşleştiren halk tarafından böylece almış olur.
Muhsin Ertuğrul’un yönettiği “Bir Millet Uyanıyor”, Atıf Kaptan’ın ikinci
filmidir. İlk filmi 1929 yılında yine Muhsin Ertuğrul’un yönettiği Kaçakçılar’dır.
Tiyatro geçmişi ise 1928 yılına uzanır. Atıf Kaptan, tiyatrocular kuşağındaki
tiyatrovari oyunculuktan ilk filmlerinde de sıyrılarak, tüm sinema hayatı
boyunca abartısız ve sade oyunuyla belleklerde unutulmaz bir yer edinmeyi
başaran önemli aktörlerden, karakter oyuncularından biridir.
Çocukluk yıllarımda izlediğim filmlerinde çoğu zaman hırslı, sert, zalim,
acımasız baba, işadamı, ağa tiplemelerindeki heybetli cüssesi ve sert
bakışlarıyla korkutsa da, her zaman güçlü oyunuyla ayrı bir yeri oldu bende
Atıf Kaptan’ın. Neredeyse her mahallede yazlık sinemanın olduğu yıllardı. Henüz
evlere televizyon girmemişti. O yılların ‘düş bahçeleri’ sinemalarda seyirci,
izlediği büyülü dünyaların içine öylesine girer, hikayenin sahiciliğine
öylesine inanır, kahramanlarla öylesine özdeşleşirdi ki çoğu zaman kendini
tutamaz, heyecanını engelleyemez ve konuya dahil olmaya çalışırdı. Filmin esas
kızına “sen ona inanma kızım, seni kandırıyor” ya da jöne “dikkat, arkanda”,
“kaç oğlum” diye bağırarak öğütler verirler, filmin kötü adamına de hep bir
ağızdan yuh çekerler ve “hain adam”, “kalleş” diye bağırırlardı. O yıllarda
Atıf Kaptan da bu tepkilerden nasibini alan oyunculardandı. Anlatılan anılardan
tanıdığım, eski dergilerde, kitaplarda hakkında yazılanları okuduğum Atıf
Kaptan da sinemamızın iyi kalpli kötü adamlarındandı.
Atıf
Kaptan’ın, Atıf Terzioğlu olarak serüveni 1908 yılında İzmit’te başlar. Babası
Terzizade Emin Bey, annesi Naciye Hanım’dır. Teyzesi, Şehzade Ziyaeddin
Efendi’nin hanımıdır. Bu nedenle çocukluğu İstanbul’da sarayda geçer. Tahsilini
de Nişantaşı Sultanisi’nde yapar. Birinci Dünya Savaşı yılları geldiğinde, Atıf
Kaptan İzmit’e babasının yanına döner. Eğitimine bir süre de orda devam eder.
Savaş koşulları nedeniyle okuduğu okul kapanır. 1925 yılında tekrar İstanbul’a
döner.
1926 yılında
İstanbul Umumi Sigorta Şirketi’ne girer, memur olarak. Fakat lise yıllarında
tiyatroya heves etmiştir ve hep aklındadır tiyatro. Bu hevesle memurlukta uzun
süre kalmaz. Avrupa’dan dönen Muhsin Ertuğrul, Darülbedayi için genç oyuncular
aramaktadır. Atıf Kaptan da, 1928 yılında Darülbedayi’ye girip, ilk kez
“Hamlet” oyununda, papaz rolünde oynar. Sonra “Taş Parçası”, Hisse-i Şayia”,
“Ceza Kanunu”, “Müfettiş”, “Aynoroz Kadısı”, “Bir Kavuk Devrildi”, “Hülleci” ve
“Paydos” adlı oyunlarda rol alır.
1930 yılında
Darülbedayi’den ayrılarak Vedat Örfi Bengü ile ortak bir tiyatro topluluğu
kurarlar. Yine aynı yıl “Kaçakçılar” filmiyle sinema serüveni başlar. Kendi
kurduğu tiyatro topluluklarıyla, 1945 yılına kadar turneler yapar. 1932 yılında
ikinci filminde oynar. Aynı yıl Fatma Leman Hanım’la evlenen Atıf Kaptan, 1964
yılında bir söyleşisinde sinemaya başladığı yılları değerlendirirken “şimdiki
gençlere gıpta ediyorum” der. “Kaşla göz arasında, hemen şöhret olup çıkıyorlar.
O zamanlar, şöhret böylesine ucuzlamamıştı. Biz bu duruma adeta sürünerek
geldik. Sıkı disiplin vardı. Senaryoyu okuyup, diyalog ezberlerdik. Şimdi
senaryonun yüzüne kimse bakmıyor bile. Hikâyeyi rejisör anlatıyor,
oynayacağınız rolün mahiyetini setlerde öğreniyorsunuz.” Sinemamızın en önemli
karakter oyuncularından Atıf Kaptan, bugünleri görse ne derdi bilinmez fakat
kendisini tanıyanlar sinemada onca yıl ayakta kalmasını, insancıl, neşeli,
arkadaş canlısı olmasına ve işini çok sevmesine bağlıyorlar. Sert, zalim ve
acımasız kötü adam rollerinde oynamasına karşın halk tarafından sevilen bir
aktördü Atıf Kaptan. Bu durumu kendisi de şöyle açıklıyordu: “Halkın sevgisini
kazanmak kolay değildir ve halkın sevgisine mazhar olmayan her şey yıkılmaya
mahkûmdur.”
Türk
sinemasının en önemli karakter oyuncularından, kötü adam rolleriyle de
sevilmeyi başaran iyi kalpli oyuncusu Atıf Kaptan, kötü adam rolleriyle ilgili
şunları söylüyor bir söyleşisinde: “Kötü temsil edilmeseydi iyiliğin kıymetini
nasıl bilirdik? Fakat ben bir taraflı değilimdir. Zira müsbet karakterli
rollere de zaman zaman çıktığımı herhalde hatırlayacaksınız. En büyük zevkim
menfi karakterli rollerde nefret topladığımı, müsbet karakterli rollerde de
sevgi ile karşılandığımı görmektir. Çoğu defa başarı derecemi anlamak için
gizlice sinemaya giderim. Bir defa rol icabı kızıma huşunetle vurmuştum,
önümdeki, yanımdaki sıralarda ‘Gözün kör olsun herif, Allah cezanı alsın,
yapılır mı bu’ gibi sözleri bizzat işittim. Bir aktör için en büyük manevi
kazanç da bu değil midir?”
1935 yılında Yıldız Dergisi ve 1954 yılında da Türk Film Dostları Derneği
tarafından En İyi Aktör ödüllerini kazanır Atıf Kaptan. Sinema serüveni içinde
250’nin üzerinde filmde rol alır. Mehmet Muhtar’ın yönettiği ilk korku filmi
olan “Drakula İstanbul’da” (1953) ve Ö. Lütfi Akad’ın yönettiği “Görünmeyen
Adam İstanbul’da” (1955) filmleri, oynadığı filmlerde çok çeşitli tipleri,
karakterleri canlandıran Atıf Kaptan’ın filmografisi için olduğu kadar, Türk
Sinema Tarihi açısından da ilginç, önemli ve özel bir yere sahip çalışmalardır.
Atıf Kaptan, 1977 yılında “Orta Şark Kaplanı” filminde oynamak için gittiği
Amman’da kalp krizi geçirerek aramızdan ayrılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder