19
Haziran 2016
Tiyatro
sahnesinde izleme olanağı bulamadığım Gülistan Güzey’in yanılmıyorsam izlediğim
ilk filmi Ertem Göreç’in yönettiği “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler”di ve
yıllarca oradaki görüntüsüyle yer etti belleğimde. Ayhan Işık’la birlikte
oynadıkları ve Ayhan Işık’ı da Gülistan Güzey’i de zirveye taşıyan “Kanun
Namına” filmini daha önce mi yoksa sonra mı izledim anımsamıyorum fakat oradaki
Gülistan Güzey de belleğimde unutulmayan yüzler arasında önemli bir yere sahip
oldu. Biri gençlik diğeri olgunluk dönemine ait iki görüntü… Filmlerinde
canlandırdığı karakterler gibi, -örnekse “Kanun Namına”daki Ayten- saf, iyi
niyetli ve içten olduğunu, yıllar sonra arkadaşlarından dinlediğim anılardan
öğreniyordum.
1996 yılında tanıdığım Sezer Sezin, Gülistan Güzey’in en yakın arkadaşı,
sırdaşı. Sezer Sezin de, buluşmalarımızda zaman zaman Gülistan Güzey’le ilgili
anılarını paylaştı benimle. Ortaya çıkan hep iyi niyetli, arkadaş canlısı bir
Gülistan Güzey’di. Bir başka yakın arkadaşı Saduman Ayşın da, Gülistan Güzey’i
şu cümlelerle tanımlıyordu yazdığı bir yazıda: “Çok romantiktir. Bir müzik
parçasını dinlerken ağlar. İçten ve samimidir. Sevdikleri için yapamayacağı
fedakârlik yoktur. Onu bütün uzaktan tanıyanların görüşlerinin aksine, son
derece tevazu sahibidir. Maddiyata kıymet veriyormuş gibi görünmesine rağmen
hoşuna gidecek ve ona tatlı sözler söyleyebilecek olan erkekle el ele mehtapta
dolaşmayı tercih eder.”
Gülistan
Güzey’in her dönem yakınında bulunmuş, her dönemine tanıklık etmiş bir başka
yakını da Necip Sarıcı. Türk Sineması’nın gizli tarihçisi, arşivi, emekçisi
olan ve elli yılı aşkın süredir büyük özverilerle sinemada yaşananlara tanıklık
yapan Necip Sarıcı “abla” dediği Gülistan Güzey’i çocukluğunda tanımış.
Sinemada her dönem çok güzel kadınlar olduğunu fakat Gülistan Güzey’in yerinin
ve güzelliğinin ayrı olduğunu söylüyor Necip Sarıcı. Hayatı boyunca hiç mutlu
olamadığını da… Üç evliliğinin de, oğlu Müfit’in de onu bedbaht ettiğini,
mutluluk yerine acı verdiğini, eşlerinin Gülistan Güzey’i hep istismar ettiklerini
anlatıyor üzülerek. “İnsanlara iyilik yapmak istiyordu ama istismara uğruyordu.
Çevresindekiler sömürüyordu hep, iyi niyetinden yararlanarak. Oğlundan da mutlu
olamadı ne yazık ki. Filmlerde olur ya çocuk koşar anneye sarılır ağır çekimde.
Bunu hiç yaşamadılar. Anneyle hep kavgalı oldu Müfit. Annesinin vefatından
sonra da hızlı bir şekilde kürklerini, olan mütevazı mücevherlerini, evlerini
6-7 ay içinde sattı yok etti. Alkole aşırı düşkünlüğü vardı. Kendisini de yok
etti o hızla. Ne oluşu bulundu, ne gören oldu. Öldüğünü duyduk sadece. Aile
mezarlığında boş bir mezarı var şimdi.”
Ümitsiz
aşklara düşüp ağlayarak, yana yakıla yakın dostlarına koşup içini dökebilecek
kadar sahici ve içten olan Gülistan Güzey ne yazık ki beraberliklerinde,
evliliklerinde aradığı mutluluğu bulamaz. “İnsanlara çok çabuk inanırım. Bunun
zararını da gördüm” diyen Gülistan Güzey defterine Shakspeare’in şu sözünü
yazar: “İnanmış olmak için aldatılmaya göz mü yummalı? Yoksa aldatılmaktan
korkarak hiç mi inanmamalı?”
17 Mayıs
1927’de Cağaloğlu’nda doğar Gülistan Güzey. Adını anneannesi koyar. Henüz altı
aylıkken babasını kaybeder. Parmakkapı 29’uncu İlkokul’dan sonra Beyoğlu İkinci
Ortaokulu’nda okur. Son sınıfta okurken gazetelerde ‘Şehir Tiyatrosu kadın
artist namzedi arıyor’ diye bir ilan görür. “50 kişi imtihana girdik. Perihan
Tedu ile kazandık. Hemen kadroya alındık. 1943’te 100 lira aylık önemliydi.
Annem önce bir hafta yüzüme bakmadı, sonra barıştı. Tiyatroya girdiğim 1943
yılında “Dertli Pınar” filmiyle sinemaya da başladım. 1944’te oynadığım
“Hürriyet Apartmanı” büyük sükse yaptı. Şimdiki Lüks Sineması’nda uzun süre
gösterildi. Bu filmdeki başrol için o zaman 300 lira almıştım. Filmin başarısı
üzerine Necip Erses 200 lira da ekstra pirim verdi. Ondan sonra filmler,
piyesler birbirini kovaladı.”
1946 yılında
gazeteci Ümit Deniz ile evlenir. Bu nedenle bazı filmlerde adı jeneriklere
Gülistan Deniz olarak geçer. Oğlu Müfit 5 Mayıs 1974’de doğar. Dostları onları
ideal çift diye tanımlasalar da kısa bir zaman sonra ayrılırlar. Ayrıldıktan 9
ay sonra evliliği bir kez daha dener. Kamil Cemalı ile evlenir. Yine olmaz.
İkinci evliliği de 6 yıl sürmüştür. Üçüncü evliliğini yaptığı işadamı Suat
Baydur’la da aradığı mutluluğu bulamaz.
Gülistan Güzey 1963 yılında sinemadan uzaklaşır. 1968 yılında Ülkü Erakalın’ın
yönettiği ve Sadri Alışık, Serpil Gül, Suzan Avcı, Vahi Öz, Ali Şen, Mualla
Sürer gibi oyuncularla birlikte oynadığı “Paydos” adli film ile tekrar döner
sinemaya. Fakat 1963 yılına kadar hep başrol oynayan Gülistan Güzey, artık yan
rollerde anne ve teyze olarak yer alır yeniden döndüğü beyazperdede. 1974
yılında ise tamamen bırakır sinemayı.
Bugünkü gibi
kolay para kazanılmadığı yıllardır o yıllar. Uzun yıllar kirada oturur Gülistan
Güzey de. Güzel ve sevilen oyuncu Gülistan Güzey’in de ömrü kısa olmuştu ne
yazık ki, bütün güzellikler gibi. Yaşadığı onca sıkıntı, acı, sevgisizlik ve el
bebek gül bebek büyüttüğü oğlunun alkole düşkünlüğü, düşmanca tutumu karşısında
yorgun düşen Gülistan Güzey, yakalandığı amansız hastalığa yenik düşerek, 1987
yılında aramızdan ayrılır. Röportajında söylediği gibi, sonraki yıllarda, daha
önce oynadığı oyunlarda kendi rolünü oynayan genç aktrisleri sahnede izleme
olanağı bulmuştu fakat her piyesin son temsilinde içini kaplayan o derin hüznün
sebebi “Acaba gelecek mevsim bu sahneye çıkabilecek miyiz” sorusu artık
yanıtsız kalıyordu. Bu kez hüzün Gülistan Güzey’in dostlarının, sevenlerinin
içini kaplıyordu, çünkü perde ve sezon bir daha açılmamak üzere kapanıyordu
sinemanın ve tiyatronun güzeller güzeli oyuncusu Gülistan Güzey için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder