25 Mart 2020 Çarşamba

YENİ HAYATIN GETİRDİĞİ YENİ AHLAK


 29 Ocak 2017
      
Yalnızlaşan insan gelecek düşlerini yitirdi. Tek kutuplu dünyaya egemen olan ‘yeni dünya düzeni’nin, tüm dünyada “ustalıkla” gerçekleştirdiği operasyonlarla, toplum mühendislikleri yaparak yeni yaşam biçimleri, yeni değerler yarattığına tanık olduk. Ülkemizde 12 Eylül 1980 darbesiyle başlayan, küreselleşen uluslararası ağ ile uyumlu gelişen süreç, uluslararası uygulayıcıları tarafından “yeni dünya düzeni”, bu “düzenin” dayattığı, dönüşüm¸ sağlayan değerler de “yükselen değerler” olarak sunuldu.
Dünyanın birçok coğrafyasında olduğu gibi¸ ülkemizde de çok çabuk benimsendi, kanıksandı, içselleştirildi. Süreç ve ‘operasyon’ çok önceki yıllarda başlatılmıştı elbette; sonuçları 80’li yıllardan itibaren alınmaya başlandı. Ülkemizde 80 öncesi başlatılan provokasyonlarla, yılgınlık ve korku egemen hale getirilmiş, “başka güçlerden” yardım beklenir bir ortam yaratılmıştı. Buna sol güçlerin bu provokasyonları, gelişmekte olan süreci görememeleri, yaşanan karmaşa ortamında birçok insani değerin baskı altına alındığı, bastırıldığı eklendiğinde de, yeni dünya düzencilerinin işlerinin kolaylaştığını, yükselen değerlerin tüm toplum katmanları gibi, işçisinden “solcusuna”, sanatçısına, aydınına kadar muhalif güçleri etkilemesine şaşmamak gerekiyor.
31 yıldır yaşanan süreçte geçmişin erdemleri/değerleri yok edilerek, yükselen değerler adına yeni yaşam biçimleri, yeni değerler oluşturuldu. “Yeni bir ahlak olgunlaşıyor. Bu ‘yeni ahlak’ın, Janus gibi iki yüzü var. Ama birbirine zıt değil, aksine birbirini tamamlayan iki yüz bu... Ön yüz derin cehalet, arka yüz derin melanetten oluşuyor! Bu sülük¸ bir salgı ile kaplı garip organizma, cehaletin cesaretiyle melanetin habis, karanlık enerjisinden kuvvet alıyor. Gıdasını da oradan buluyor.” (V. B. Bayrıl. “Yeni Ahlak Yeni Hayat”, EST&NON Birikimler Dergisi. Kasım-Aralık 1999 Sayı. 1)
Cumhuriyet tarihinin en hızlı insan kirlenmesini yaşadık, eylül etkili yıllarda. Yeni dünya düzeninin toplum mühendisliği çabaları, yeni bir kültür, yeni bir insan modeli yarattı. Hırslı, bencil, çıkarcı bu insan modeli hedefine ulaşabilmek için her türlü yolu mubah saymakta, sistemin kendisine dayattığı yeni görevleri fütursuzca uygulayabilmektedir.
Önce başka bir dünya düşü kuran gençler için “Asmayıp da besleyelim mi?” dediler, gencecik insanları astılar, birçok insanı gözaltında kaybettiler. Kurdukları korku imparatorluğu ile amaçladıklarını gerçekleştirip, korku ve yılgınlık yarattılar, yalnızlaşmayı, bireycileşmeyi dayattılar. Yalnızlaşan insan gelecek düşlerini yitirdi. Yeni kararlarla oluşturdukları ekonomik sistemle de desteklediler süreci. Bir yandan yalnızlaşan insana yoksullaşmayı dayatırken, bir yandan tüketim toplumu oluşturuyor, sundukları nimetlere ulaşılabilmesi için her yolun mubah olduğu fikri aşılanıyordu. Bugün farklı isimlerle varlığını sürdüren ya da “ele geçirilen” çeteler bu sürecin ürünüdür.
Omurgasızlaştırılan, dahası onursuzlaştırılan birey için artık her yol mubahtır. Tüketim toplumunun araçları da bu dönüşüme hizmet etmektedir. Kredi kartlarıyla, medyanın, özellikle de televizyonun “beyin yıkama” programlarıyla kuşatılan, sıkıştırılan birey için kaybedecek bir şey kalmamıştır. Bunlara bir de sistemin bilinçli olarak dayattığı ve sunduğu “derin cehalet” ve “derin melanet” eklendiğinde, istenilen toplum mühendisliği başarıyla tamamlanmış olmaktadır. Dostluk, dayanışma, sevgi duyguları yok edilmiştir. Artık insanlar televizyon programlarına katılıp “N’olur biraz yardımcı olun Memet Ali Bey” diyebilir, bir başkası gözyaşları içinde acısını aktarır ya da adaleti, yardımı televizyon programı sunucularından isteyebilirdi.
Darbe sonrası oluşturulan seçilmişlerin sisteminde de, tüketim toplumunun ve iktidarın sunduğu nimetlerin cazibesine kapılan küçük aydınlar, aydınlar, muhalif bireyler saf değiştirebilmişlerdir. Çürüme toplumun her katmanında yaşanır. Geldiğimiz noktada ne yazık ki tüm bunların sonuçlarını gözlemliyor olmak şaşırtıcı olmasa da acıdır, üzücüdür. Bunlarla mücadele etmek, direnmek için çok daha fazla enerji harcamak gerekmektedir.
Filmlere, televizyon dizilerine yansıyan entrikalar, toplumun her kesiminde farklı biçimlerde, farklı boyutlarda yaşanır. Sinema budur, dizi böyle olur dayatması ve şartlandırması, hayata da yansır. Yoksul halk yığınları sorunlarına, kendi hayatlarına, aydınlar da kendilerine ve toplumlarına yabancılaştırılmıştır. Tüketim ve show toplumunun “iyi tüketicileri” olanlar batıcı bireylere dönüşmüştür. Bir duruşu, kimliği ve kişiliği olan, direnen birey ise sistem tarafından kuşatılmıştır.
Bu fotoğraf içindeki birey, yeni hayatın dayattığı yeni ahlak anlayışını uygularken zorlanmaz. Her “yola” başvurabilir.
Şimdi bizlere düşen, tüm bunları dönüştürmek için kolları daha fazla sıvamak, daha fazla enerji harcamak ve düşlerimizi, geleceğin yeni insanını yaratmak için direnmek, mücadele etmektir. Buna uygun yeni kolektifler/imeceler oluşturmak, yeni dergiler hazırlamak, yeni filmler yapmak, yeni tiyatro oyunları sahnelemek direnme ve mücadele araçlarını, alanlarını yaygınlaştırmak, Çoğaltmak her zamankinden daha önemlidir. Başka bir dünya bu yolla kurulabilir; yeni insan da...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder