25 Mart 2020 Çarşamba

EDİZ HUN


 BİLİM İNSANI VE DUYGUSAL BİR AKTÖR 12 Mart 2017
1963 yılına gelindiğinde Yeşilçam bir ilke daha imza atıyordu, Türkan Şoray ve Hülya Koçyiğit’i aynı filmde oynatarak. Bu filmin adı ‘Genç Kızlar’dı. Türkan Şoray ve Hülya Koçyiğit’in birlikte oynadıkları ilk ve son film. Jön olarak başrolde ise o güne kadar adı sanı duyulmamış genç ve yakışıklı bir oyuncu vardır. Sinemayla yeni tanışan bu oyuncunun adı Ediz Hun’du. Almanya’ya gitmek, yarım bıraktığı üniversite öğrenimine devam etmek için hazırlık yaparken, Acar Film’de çalıştığını öğrendiği aile dostları Sebahattin Sürmeligil, “Türk sineması yeni yüzler arıyor, sen de istersen bir resim çektir de gönder” demiştir.
“1960’ta liseyi bitirdikten sonra Almanya’ya gitmiştim. Würzburg Üniversitesi’nde Diş Doktorluğu okuyordum. 3. sömestrde babam bir rahatsızlık geçirdiği için İstanbul’a gelmem gerekti. Sonra o rahatsızlık geçti ama babamın yanında kalmak beni daha mutlu edecekti. Daha sonra yedek subay olarak askere gidip döndüm. Büyükada’da yeni ev yaptırmıştık, orada kalıyorduk. Okulumu bitirmek için Almanya’ya gitmeye hazırlanırken aile dostumuzun önerisiyle, yarışmaya resimlerimi gönderdim. O zamanlar Ses dergisi çok popülerdi. Finale kaldım, sonra da birinci seçildik, Ajda Pekkan ve ben. 1963’ün ekim ayıydı.”
22 Kasım 1940 doğumlu olan Ediz Hun’un babası makine mühendisi, annesi de felsefe öğretmenidir. Yarışmayı kazanınca 6 filmlik anlaşma yaparlar. Kemal Film, Pesen Film, Güven Film, Acar Film, Melek Film ve Erman Film’in çekeceği filmlerde oynayacaktır. Ama kafasında yarım bıraktığı tahsili vardır. İlk filmden sonra “inşallah beğenmezler de bir daha filmlerde oynatmazlar, ben de Almanya’ya giderim” diye düşünür.
“Çünkü ilk filminde kendisini izleyince beğenmemiştir. ‘Eğer yeteneğiniz yoksa ya da halk tarafından beğenilmezseniz bu anlaşmaların hepsini tatbik etmemiz gerekmeyebilir. O zaman siz de tahsilinize devam edersiniz, endişe etmeyin’ dediler. İlk filme 1963 kasım ayında başlayıp bitirmeye çalıştık. Bu Genç Kızlar adlı filmdi. (Gülerek) Tabii o genç kızlardan birini ben canlandırmıyordum, o kızların hocalarını oynuyordum. Nevzat Pesen çekti. Daha sonra ikinci filme başladık 1964’ün ocak ayında. Türkan Şoray’la oynadığımız, Ülkü Erakalın’ın çektiği Mualla adlı filmdi bu. Onu üçüncü film Gecelerin Kadını takip etti. Dördüncü film Bir İçim Su, Hülya Koçyiğit’le oynadık. Her film iş yaptıkça yenisi geliyordu. Ben ilk filmde kendimi seyrettim hiç beğenmedim. Ama film iş yaptı. Çok enteresandır bazı filmleri beğenmiyorsunuz hikâye olarak, resim olarak fakat halk çok beğeniyor, bazılarını da çok beğeniyorsunuz iş yapmıyor. Sonra Öksüz Kız’ı çektik Türkan Şoray ve Zeynep Değirmencioğlu’yla, ondan sonra Affetmeyen Kadın’da oynadım. 6-7 film oldu ben kopamadım. Arka arkaya filmler çekile çekile 73’lere geldik. 73’te geriye baktığımızda 100’ü aşkın, belki de 120 filmde oynamışım ki ben az film çeken oyuncuydum. Senaryoları mutlaka isterdim, senaryoyu görmeden oynamazdım. Kadronun, rejisörün iyi olması beni çok bağlardı. Birçok insanla çalıştık tabii. Atıf (Yılmaz), Hulki (Saner), Metin Erksan, Orhan Aksoy, Ülkü Erakalın, çok değerli rejisörlerimiz hepsi.”
Zaman zaman Büyükada’da gördüğüm, beyazperdede ve son yıllarda televizyonlarda onlarca filmini izlediğim Ediz Hun duygusaldı, duyarlıydı. Oynadığı filmlerde genellikle romantik jön olan, sevdiği kadın için ‘milyonları’ reddeden, berduş olan, içen, ağlayan, her türlü fedakarlığı yapan adam olarak belleklerimizde yer alıyordu. Gerçek hayatta da oynadığı filmlerdeki kadar romantik ve duygusaldı Ediz Hun.
Tunç Okan, Tamer Yiğit, Sema Atalay, Ediz Hun
“Cihangir doğumluyum. 22 Kasım 1940’ta Alman Hastanesi’nde gözlerimi açmışım ama Astroloji’ye inanmam. Babam Adnan Bey Kadıköylüydü. Sonra adada ev yaptırıp oraya taşındılar. Acar Film’de müdür olarak çalışan Sebahattin Sürmeligil’le orada tanıştılar. Annem felsefe öğretmeni Neşvet Hanım. Neşve ‘ışık saçan’ demek. Uzun yıllar İstanbul Kız Lisesi’nde ve Atatürk Kız Lisesi’nde felsefe ve edebiyat öğretmenliği yaptı. İkisini de kaybettik şimdi. Ben tek evlat olduğum için onlara çok bağlıydım. Biz iyi bir üçlüydük. ‘Neşvet, Adnan, Ediz, mesut üç kişiyiz biz’ gibi kafiyeli şiirimiz vardı. Ben Atatürk Erkek Lisesi mezunuyum.”
Ediz Hun’un hızlı sinema dönemi 73’e kadar yoğun tempoda sürer. O yıllarda sinema “televizyonun parıltıları ekranda görünmeye başlayınca” bir bocalama dönemine girer. 70’lerde sinemaya ara verince Norveç’e gider. “1981 yılında Norveç Oslo ve Trondheim üniversitelerinden mezun oldum. Ben çok azimli bir adamım. Şimdi gitsem yine başka bir bölümde 4-5 sene okur, mezun olur gelirim. 74’lerde sinema televizyonun etkisiyle büyük bir bocalama ve bunalım dönemine girdi. Bu bunalımdan çıkabilmek için çok yanlış bir değerlendirmeyle aşırı çıplaklığı ön plana geçirdiler. Bazı arkadaşlarımız da maalesef bu tuzağa düşüp, para kazanma hırsıyla bu filmlerin içinde oldular. Bugün mutlaka bundan pişman olmalılar diye düşünüyorum. Böyle bir ortamda benim çalışabilmem söz konusu değildi. Belirli bir eğitim almış bir ailenin çocuğu olarak, kendi hayat felsefeme göre de yanlış bulduğum için o filmlerde oynamam söz konusu değildi ve derhal ilgimi kestim. Sonra Avrupa’ya, Norveç’e gittim. Norveç’te önce Oslo Üniversitesi’nde Biyoloji daha sonra Trondheim şehrinde de Çevre Kimyası bölümlerinden sınıf üçüncüsü olarak mezun oldum. 1981 yılında tekrar yurda geldim, çiçeği burnunda bir üniversite mezunu olarak ama 40 yaşını geçmiş biri olarak. Ondan sonra ticaret yapmaya başladım.
‘Bugüne kadar yaptıklarınızdan mutlu musunuz?’, ‘tatmin oldunuz mu?’ diye sorulabilir. Yanıtım, çok mutluyum, çok tatmin oldum. Mutlu bir insanım. İyi, efendi bir insan olarak tanındıysam bu beni mutlu ediyor. Hayatta kimseyi aldatmadım, kimseyi kırmadım. David Niven ölmeden önce şöyle demişti: ‘Ben çok sevilen bir insanım. Dünya beni tanıyor, bana inanıyor, sevgi ve saygı duyuyor. Yarın ölecek olsam, tebessümle bu dünyayı terk edeceğim.’ Ben de aynı çizgideyim. Yarın ölecek olsam, geriye dönüp baktığım zaman kendime düşen bir takım mesajları verebilmiş bir insanım, mutlu bir insanım.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder