YAŞAMI BOYKOT EDEN ‘YEŞİLÇAMZEDE’ 03 Eylül 2017
Telgraf hat bakıcısı Ömer Efendi ve
Nâzime Hanım’ın tek çocuğu olan Suphi Kaner, 19 Ocak 1933 yılında
Cerrahpaşa’da dünyaya gelir. Alt katında marangozhane olan yoksul, ahşap, kira
evinde... Babası genç yaşta ölür ve yaşlı, hasta annesi evlere çamaşıra gider.
Suphi Kaner de çok küçük yaşlarda çalışmaya başlar. “İlk olarak Hayat
Karamelaları” satar, okul tatillerinde de ayakkabı tamirciliği yapar.
Elektrikçilik, marangozluk gibi işlerden sonra Şehzadebaşı’ndaki Ferah ve Turan
sinemalarında fıstık, gazoz satar. O yıllarda oyunculuğa gönül vermiştir.
Yazarlığı da vardır Suphi Kaner’in. Hikâye ve şiir yazar. Yazdığı hikâyeleri
yayınlatmak üzere götürdüğü gazetenin yazı işleri müdürü, “Bununla para
kazanamazsın. Gel en iyisi gazete sat” der ve Suphi Kaner o işi de yapar. Sonra
yine bir sinemada yer göstericiliği yapmaya başlar.
1946 yılında Eyüp Halkevi’nde sahneye
çıkar, “Süt Kardeşler” ve “Mozambik” revülerinde oynar. Ardından da Yeşilçam’a
gelir. Film yazıhanelerinde çalışmaya başlar. Yeşilçam’ın ‘hamallığını’ yapmaya
başlamıştır. Fikret Hakan ve Öztürk Serengil en yakın dostlarıdır. Ya
kahvelerde ya da Fikret Hakan’ın annesinin evinde yatmaya başlarlar. Her gün beş
parasız oyuncu kahvelerinde iş bekliyorlardır ve o iş bir türlü gelmiyordur.
Fikret Hakan’la birlikte “Sahne 8” adlı bir tiyatro grubu kurup, turnelere
çıkarlar. Zamanla Fikret Hakan da Öztürk Serengil de Suphi Kaner de,
yaşadıkları çileli ve yoksul günlerden sonra, Yeşilçam’da ‘dikiş tutturur’lar.
Suphi Kaner başrollerde oynamaya başlar. Halktan, sevimli tiplemeleriyle
sevilen bir komedyen olarak ünlenir. Artık günlerce film teklifleri beklemiyor,
setten sete koşuyordur.
Suphi Kaner 1959’da evlenir, Aşkın ve Taşkın adında ikizleri olur. Artık sadece eşi ve ikizleri vardır hayatında. Onlar için yaşıyor, onlar için daha çok çalışıyordur. Fakat Yeşilçam acımasızdır. Zamanla diğer yüzünü göstermeye başlar. Yaşadığı yoksul ve çileli geçmişin yarattığı tahribat yakasını bırakmamış, taşıdığı izler, yaşadığı hayal kırıklıkları sürekli yalnızlığa ve bunalıma itmiştir Suphi Kaner’i. O da birçok meslektaşı sanatçı gibi, örnekse Yıldırım Önal, Cahide Sonku, Tugay Toksöz gibi dostluğu içkide aramıştır en paralı, en yoksul günlerinde de. Yeşilçam’ın sevimli güldürü ustası bunalıma girdiği günlerde iki kez intiharı denemiştir. Alkolle sorunu olduğu için setlerde de ‘sorunlar’ yaşıyor, film şirketleriyle arasında anlaşmazlıklar çıkıyordur.
Suphi Kaner’le, -ne acıdır ki yıllar
sonra o da yaşadığı ekonomik kriz, borçlar ve çeşitli sorunlar nedeniyle
intihar edecek olan- Nevzat Pesen’in sahibi olduğu Pesen Film arasında bir
sorun yaşanır. Suphi Kaner, anlaşması olduğu halde filmi yarım bırakır ve
çekimlere gitmez. Bunun üzerine Nevzat Pesen, işi aksattığı ve şirketi zarara
uğrattığı için Suphi Kaner’i, Prodüktörler Cemiyeti’ne şikâyet eder.
Prodüktörler Cemiyeti de 1963’ün haziran ayında bir bildiri yayınlayarak tüm
film şirketlerine gönderir ve “...Oynamayı kabul ettiği rolü filmin yarısında
bırakarak film şirketini maddi, manevi zarara soktuğu için” anlaşmazlık
çözülene kadar Suphi Kaner’e “iş verilmemesini rica eder.” Bu “ihtar”
niteliğindeki bildiri, apaçık bir boykottur. Bu boykottan sonra sinemamızın önemli
ve yetenekli aktörü Suphi Kaner en verimli günlerinde, işsiz kalmıştır.
Suphi Kaner de boykot kararına
tepkilidir ve yapımcıları, film şirketlerini suçluyordur. Ölümünden birkaç gün
önce ziyaret ettiği Ses dergisinde yaptığı söyleşide şunları söyler: “Yeşilçam’a
geldiğim gün on beş liram vardı, işte şimdi on liram var. Ama ben o film
prodüktörleri için hayatımı, kanımı, canımı verdim. Onlar benim iş hürriyetimi
tahdit etmek cesaretini nereden buluyor? Bu insan haklarına aykırıdır, insan
haklarını çiğnemektir. Fakat onlara göre ben ‘insan’ değilim ki. Prodüktörler
Cemiyeti beni halktan ayırmak istiyor. Otuz milyon seyircinin tebessümlerini
çalmaya kimsenin hakkı yok! Beni öldürmek istiyorlar, ama ben bile
öldüremiyorum. İki defa intihar ettim, ölmedim.” Bu sözleri söylerken
gözlerinden yaşlar boşanır Suphi Kaner’in. Sakinleşince sürdürür konuşmasını:
“Türkiye’deki bütün kameraları sırtımda taşıdım. 18 yılda bu hale geldim.
Hamalı aktör diye karşılarında görmek ağır geliyor. Aktör’ün cemiyeti,
sendikası yok. İki çocuğuma dua etsinler, şimdi daha temkinli, daha efendice
mücadele edeceğim. (...) İçkiyi aleyhime silah olarak kullanıyorlar. Bu
olayların içki ile ilgisi yok. Beni ‘röntgenci’ rolüyle seyircilerimin
karşısına çıkarmak istediler. Onu fark edince terk ettim. Beni seven
seyircilerimin hanımlarına ben kötü gözle asla bakamam. Rol bile olsa bakamam.”
Suphi Kaner kendisine önerilen role
içerlemiştir. Hep güldüren ve hüzünlendiren sempatik aktör, “kötü” adam rolünde
seyircilerinin karşısına çıkmak istemez. Fakat Yeşilçam ve insanlar
acımasızdır. Duyarlı ve içine kapanık aktör dişiyle, tırnağıyla mücadele
ederek, yoksulluklarla, çilelerle boğuşarak geldiği yerde onurlu mücadelesini
sürdürmek istemiştir yalnızca. O da birçok ‘benzeri’ gibi yalnızdır, kırgın ve
küskündür.
Türk sinemasının güldürü ustası,
sempatik aktörü Suphi Kaner, 1963 yılının ağustos ayında, henüz 30 yaşındayken
arkadaşı Afif Yesari’nin evinde, üç tüp “Nembutal” adlı haplardan içip intihar
ederek yaşamına son verir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder