TİYATRODAN SİNEMAYA 30 Temmuz 2017
Turist Ömer filminin finalinde
Rüknettin (Vahi Öz), Bedia’sına kavuşur. Turist Ömer de Avrupa’da ameliyat olup
gözleri açılan Mine’sini (Çolpan İlhan) bekliyordur. “Artık o da bize vurgun
iyi mi. Turist Ömer diyormuş başka bir şey demiyormuş.” Mine koşarak gelir,
Turist Ömer’i (Sadri Alışık) geçip arkada “hususi” arabası ve şık giysileriyle
“Mine hanımı göreceğim” diye bekleyen beyefendiye sarılır, Turist Ömer diye.
Yüzünü kameraya döndüğünde Sadri Alışık olduğunu gördüğümüz şık giyimli
beyefendi, “Bu kız turist, murist diye bir şeyler söylüyor, anlamıyorum. Kimdir
bu Turist Ömer, tanımıyorum, bilmiyorum ama böyle güzel bir kız için Turist
Ömer bile olunur ha, ne dersiniz?” diyordu. O “güzel kız”la, Çolpan İlhan’la
bir ömür boyu birlikte olmuştu, Türk sinemasının unutulmaz aktörü Sadri Alışık.
Küçük Sahne’nin turne grubunda başlayan ilk karşılaşma, ilk tanışma... 1958’de
birlikte oynanan ilk tiyatro oyunu Soytarı... Birlikte oynanan ilk film Şeytan
Mayası... Yine aynı yıl birlikte oynanan diğer filmler, Zümrüt, Yalnızlar
Rıhtımı, Kalpaklılar... Yıllarca sürecek olan büyük bir sevgiye, dostluğa ve
aşka dönüşmüş arkadaşlığın evlilikle noktalanması...
“Sadri’yle ilk tiyatroda karşılaştık, Küçük Sahne’nin turne grubunda. 1958’de
beraber oynadığımız ilk oyun Soytarı’ydı, sonra da Yağmurcu. Filmlerde oynamaya
başladık. Beraber ilk filmimiz Şeytan Mayası’ydı. Sonra Zümrüt’ü çektik, Fikret
Hakan da oynuyordu. Ulvi Uraz, Kamuran Yüce vardı. Sonra Yalnızlar Rıhtımı’nı
çektik aynı anda da Kalpaklılar’ı çektik. Bir Kuvayı Milliye filmiydi
Kalpaklılar. 59 Ağustos’unda da evlendik. 63’te bir oğlumuz oldu, Kerem Alışık.
Ondan sonra biz sinemayı sürdürdük birlikte. Türk sinemasının en muhteşem
dönemiydi, o dönem. Senede 10-12 hatta 17-18 film yapanımız vardı. 70’li
yıllara kadar sarktı o dönem. Uzun yıllar sinemada koşuşturduk, Sadri de ben
de.”
Sadri Alışık gibi büyük bir
oyuncuyla, “dünyalar sevimlisi” bir insanla birlikte olmak, yıllarca birlikte
yaşamak nasıl anlatılabilirdi? “Sadri her anlamda ilginç bir adamdı. Tam bir
sanatçı karakteri, yapısı taşıyordu. Müthiş ekstremlerde bir insandı. Hiçbir
şeyin kararı yoktu onda. Ben onun o tarafını çok seviyordum. Zaman zaman çok
uçuk, zaman zaman belli konularda çok istikrarlı. Çok zengin bir birikimi olan
ve bunu çok iyi ifade edebilen, hem konuşurken hem yaşarken bunları çok iyi
kullanabilen bir adamdı. Son derece espritüel, son derece karamsar yani hep
uçlarda. Bir bakarsın güller açar Sadri’de, herkesi kahkahadan kırar geçirirdi.
Hiçbir neden yokken karamsarlığa düşer, şiirler yazar, deniz resimleri çeker,
bulut resimleri çeker. Her yaptığı tam bir sanat adamı manzarası gösterirdi.
Çok güzel resim yapar, şiir yazardı. Oyunculuğu çok iyiydi, çok iyi yakalardı
oynayacağı tipleri. Hayata sürekli oyunculuk adına birikim yapmak için bakardı.
Çok enteresan bir adamdı Sadri, çok sıcak bir insandı. Hem bütün kurallara
uyarak hem de bu kadar çılgın. 36 yıl bir evlilik sürdürdük. Çok yanıyorum, çok
erken öldüğünü düşünüyorum. Yaşamasını seven bir adamdı. Bonkördü, çok
cömertti. Yüreği bol bir adamdı. Böyle olunca da yaşamak istediği gibi
yaşıyordu.”
Çocukluğu Anadolu’nun çeşitli
yerlerinde geçer Çolpan İlhan’ın. Babası Kaymakam’dır o dönem, sonraki yıllarda
İzmir Valiliği de yapar. Ortaokul ve Liseyi Kandilli Kız Lisesi’nde okur,
yatılı olarak. Ailesi İzmir’dedir. Ağabeyi Attila İlhan, İstanbul’da kalıyordur
o sıralar. Üniversite sınavlarına girmek için onun yanına gelir. Güzel Sanatlar
Akademisi Resim Bölümü’ne girer.
“Aynı zamanda Konservatuar’ın Tiyatro
Bölümü sınavlarına da girmiştim. İkisini de kazandım. Gündüzleri Akademi’ye
devam ettim, akşam saat 5’ten sonra da Konservatuar’ın Tiyatro Bölümü’ne devam
ettim. 1956 - 57 sezonunda ilk kez Sevgili Gölge piyesiyle Küçük Sahne’de
başladım tiyatroya. Ama bundan evvel önemli bir ayrıntı var, beni ilk duyuran
Akademi’de, Akademi Tiyatrosu’nda oynadığım Modern Antigone oyunudur.
Öğrenciler olarak Vedat Demircioğlu yönetiminde oynamıştık oyunu, sonra Vedat
bey radyoda da yıllarca çalıştı, yönetmenlik yaptı. Şimdi bu dönemin Erol
Keskin’i, Pekçan Koşar’ı aynı oyunda rol almışlardı. O çok büyük bir ilgi
çekti. Hatta o oyunu oynadığım yıl Devlet Tiyatroları, Şehir Tiyatroları ve
Küçük Sahne’den tiyatro teklifleri almıştım. O yıl değerlendiremedim
teklifleri. Bir yıl sonra tekrar Küçük Sahne’den teklif gelince aynı anda hem
Küçük Sahne’ye hem de ilk filmime başladım. Daha Akademi’yi bitirmemiştim.
Şakir Sırmalı’nın çektiği Kamelyalı Kadın’dı ilk filmim. Sonra okul bitti hem
tiyatro hem sinema birlikte yürümeye başladı. Küçük Sahne’den sonra Mücap
Ofluoğlu’nun Oda Tiyatrosu’nda, Tersine Dönen Şemsiye oyununda oynadım.
Sabahattin Kudret’in bir oyunuydu. Ondan sonra Kent Oyuncuları’na girdim,
evlendiğim yıllara rastlar bu. Sonra da sadece sinemada yoğunlaştım.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder