20 Ağustos 2017
50’li, 60’lı yıllar Yeşilçam’da
starın en fazla yetiştiği yıllardı. Kuzey Vargın da bu yıllarda tanışır
sinemayla. 1957’de Bakırköy’de Fuat Rutkay’ın Halk Film Stüdyosunda laborant
olarak çalışıyordur. ’60’ların hemen başında Hasan Kazankaya’nın çektiği
filmlerde rol alır. İlk filmlerinde Yılmaz Güney’le birlikte oynar. Sinemada
adının duyulması Yasak Sokaklar filmiyle olur.
“O zamanlar Ayhan Işık, Göksel Arsoy,
Ediz Hun, İzzet Günay, Fikret Hakan, Cüneyt Arkın, Yusuf Sezgin var. Böyle bir
ortamda sinemaya girdim. Buradan bize ekmek çıkar mı diye düşünüyordum. Fakat
yanlış düşünüyormuşum. Ben aktörlerden korkarken, aslında yapımcı ve
yönetmenlerden korkmam gerektiğini çok sonra öğrendim. O zamanlar çok az
paralar alı-yorduk. Genellikle peşin para yoktu, 3 aylık, 6 aylık senetler
veriyorlardı. Ferdinand Manukyan vardı, Matild Manukyan’ın abisi.
Galatasaray’da tefecilik yapıyordu. Filmcilerin çoğu o adamla anlaşmış,
senetlerin tarihini ne kadar uzun tutarlarsa, biz doğru o adama gidiyoruz.
Yarıdan aşağıya kırıyordu senetleri. Çok az paralara oynamış oluyorduk. Böyle
böyle 1969 yılına geldik.”
Kuzey Vargın sinemanın asi, deli dolu
oyuncularındandı. Kendince haksız gördüğü şeylere tahammülü yoktu. Yeşilçam’ın
James Dean’iydi o. Saç biçimi, yüz hatları ve asi tiplemesiyle James Dean’e
benziyordu. Kollarında askerlikten ve cezaevlerinden hatıra olduğunu söylediği
dövmeler vardı.
“Şimdi saç kalmadı. O kadar gür ve
güzel saçlarım vardı ki, berberler ‘Kuzey Vargın saçı yapılır’ diye yazılar
asardı.”
Oynadığı rollerdeki gibi özel yaşamı
da hızlı, hareketli ve olaylıydı. ’69 yılının sonlarında yaşadığı tatsız bir
olaydan dolayı cezaevine girer ve 35 yıla mahkum olur. 3 yıl tutuklu kalır. Bir
kavga esnasında Salih Güney’i ve iki arkadaşını bıçaklamıştır.
“Salih Güney’le bu olay geldi
başımıza. Barda oturuyorduk. Burhan diye bir arkadaş vardı, gazeteci. O
zamanlar Kartal Tibet falan geliyor, pazarları maç yapıyoruz, sonra da Neşe
meyhanesine gidip içiyoruz. Salih Güney de kaleci. Bir maçta Burhan’ın
köpeği ipini kopardı, tesadüfen topa çarptı ve gol oldu. Barda Salih hava
atıyor ‘İyi oynarım’ diye. Burhan da ‘Ulan benim köpeğim bile gol attı sana’
dedi. Bunun üzerine Salih ‘Çık ulan dışarıya’ dedi. Çıkarım çıkmazsın derken
ben de ‘Bırakın bu işleri ayıptır’ dedim, döndüm arkamı. Bitti benim olayım.
Bunlar çıktı dışarı. Pat bir el, Ahmet Mekin. ‘Kuzey hadi kardeşim ayır
şunları’ dedi. Herkes duyuyor. Ben de ayırmaya gittim. Dışarı çıktığımda Burhan
kan içindeydi. Ötekinin yanında iki arkadaşı daha var, üçü bir olup Burhan’a
yükleniyorlar. Araya girdim, kıyamıyorum buna vurmaya. Bana bir kafa attı. Ne
olduysa o anda oldu. Üçünü de bıçakladım. Anlık bir olaydı, taammüde soktular.
Sonra konuşanlar, olayı görenler niye gelmedi şahitlik yapmaya. Daha
dinlenmemiş şahitler olmasına rağmen 35 yılı yüzüme okudular. 74 affıyla
çıktım. Çıktıktan sonra kimse aramadı, sormadı, Türker İnanoğlu ve Ümit Utku hariç.
Onların hakkını ödeyemem.”
On-on iki filmde başrol oynadıktan
sonra ikinci adamlığa geçer, “kötü adam” oynamaya başlar. Bu geçişten
memnundur.
“Ayhan Işık çok sevdiğim bir
büyüğümdü, Ediz Hun da sevdiğim, güvendiğim arkadaşımdı. Onlardan fikir alırdım.
‘Aman Kuzey’ciğim para politikanı gevşek tut’ derlerdi. Filmcinin seni seçmesi
için parayı önemsemeyeceksin, ben de önemserdim. Paramı vermedikleri zaman işe
gitmezdim. Bunu tabii camiada böyle anlatmıyorlardı. Ben biraz özel hayatıma da
dikkat etmezdim. Adımız çıktı. Birinci adamlık zor. İkinci adam olduğun zaman
seninle uğraşan azalıyor. Kötü adam oynamaya başlayınca işle-rim çoğaldı. Bir
de beni en çok baltalayan olay, Memduh Ün’le yaptığımız bir filmdi. Fatma
Girik’le başrol oynuyoruz. Zeki Ökten asistan, Ayla Algan da asistanlığa
heveslenmiş. Balıkçı Güzeli filmin adı. Senaryoyu okumuştum. Ben fakir gencim,
Müjdat Gezen de zengin çocuğu oynuyor. Ben kızı kaçırıyorum, mutlu son falan.
Çekim sırasında Ayla Algan, Memduh Ün’ün aklını çeliyor Fatma’nın kaybı oluyor
diye, onun lehine değiştiriyor senaryoyu. Ben de bunu duydum. Topladım
valizimi, setin ortasından geçip gidiyorum. Memduh Ün ‘Nereye gidiyor bu
tokmak’ dedi. Ben de küfrettim, çıktım gittim. Otomatikman
benim iş hayatım söndü. Memduh, hem
yapımcı hem yönetmen, tabii ki herkes onu dinleyecek. Sonra çağırdılar, gittim
filmi tamamladım ama başrol olayı bitti.”
1940 yılında Kadıköy’de doğar Kuzey
Vargın. Babası subay olduğu için Ankara, Elazığ, Van derken epeyce yer dolaşır.
Aklında hep Avustralya’ya gitmek vardır. 1973 yılının sonlarında
Bahçelievler’deki Ömür tesislerinin sahibi olan arkadaşı Tolga Yüzaltı,
‘Sana ihtiyacım var, gel benim müdürlüğümü yap’ der.
“Ömür’ün müdürlüğünü yapmaya
başladım. Düğün salonu, restoran falan derken mutlu bir hayatın içine girdim,
para kazanmaya başladım.” Ömür tesislerinde müdürlüğü uzun sürmez. Sonra Bertan
isimli bir arkadaşı “Gel senin vizeni alalım, Amerika’ya git” der. 15 gün
içinde vize alınır ve 74 yılının başlarında Amerika’ya gider. Çok çalışır,
para biriktirir. ’84 yılına kadar kalır orada. Türkiye’yi de çok özlemiştir.
Özlem gidermek için gelir.
“Gezmeye gelmiştim. Dönmeden bir süre
önce bir arkadaş grubuyla toplanmıştık. Orada bir hanımla tanıştım. 12 sene
oldu hâlâ gideceğim. Evlendik, 8 yaşında çok güzel bir kızım var. Eşimi de
kızımı da çok seviyorum. Bu dördüncü evliliğim. Ayrıca bir oğlum iki torunum
var Amerika’da.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder