15 Ocak 2017
Metin
Erksan’ın 1952 yılında çektiği, Aşık Veysel’in öyküsünü anlattığı Karanlık
Dünya ‘ilk gerçekçi köy filmi’ sayılıyordu. Gerçekçi köy filmleri içinde yine
Metin Erksan’ın yönettiği Fakir Baykurt’un romanından uyarladığı, sansür
nedeniyle başına gelmeyenin kalmadığı unutulmaz filmi Yılanların Öcü (1962) ve
yine yasaklarla, sansürle boğuşan filmi Susuz Yaz (1964) da başyapıt filmler
olarak sinema tarihindeki yerlerini alır.
Metin
Erksan’ın sansürle başının derde girdiği ve Sansür Komisyonu’nun filmin adının
“Aşık Veysel’in Hayatı” olarak değiştirilmesini istediği filmi Karanlık Dünya,
şartlı olarak gösterim izni alabilir. İznin şartlı olmasının gerekçeleri de,
filmde görünen ekinlerin boylarının kısa ve cılız olması, tarım işleminin çok
ilkel gösterilmesi ve filmde turna dansı yapan kızlardan ikisinin çıplak
ayaklı, ikisinin çarıklı olmasıydı.
Yılanların
Öcü’nde Bayram rolüyle Fikret Hakan’ın, Haççe rolüyle Nurhan Nur’un, Haceli
rolüyle Erol Taş’ın, Irazca rolüyle Aliye Rona’nın, Muhtar rolüyle Ali Şen’in
unutulmaz oyunculuklarının ve Yalçın Tura’nın müziğinin de filmin başarısında
çok önemli yeri vardır.
Film uzun
süre sansürle boğuştuktan sonra, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in Çankaya
Köşkü’ndeki özel gösterimde sanatçıları kutlamasıyla sansürden çıkabilir. Fakat
film Ankara’da gösterime girdiği gün olaylar meydana gelir. Ulus sinemasındaki
gösterime katılan Fakir Baykurt sahneye çıktığında olaylar büyür, koltuklar
kırılır, afişler yırtılır. Sokağa taşan olaylar sırasında topluluk “Kahrolsun
komünistler” sloganıyla yürüyüş yapar.
Susuz Yaz’da
Osman Kocabaş, iyi kalpli abisi Hasan Kocabaş’ın karşı çıkmasına rağmen
köylülerin suyunu kendi tarlasına çevirir. Köylüler susuz ve ürünsüz kalırlar.
Susuz yazlar yaşanır. Ardından abisi Hasan’ın güzel karısı Bahar’a göz koyar.
Köylü susuzluk çeker, Osman cinsel açlık. Elde edemediği Bahar’a anlatamadığı
derdini, korkuluğa anlatır. Aç gözlü ve hain Osman, Bahar’ı elde etmek için
oyun oynamaktan ve yalan söylemekten çekinmez. Metin Erksan’ın Susuz Yaz filmi
de Sansür Kurulu tarafından tümüyle reddedilmiştir.
1961
Anayasası’nın getirdiği bu kısmi demokratik ortamda, önemli toplumsal
dönüşümler yaşanır. Hayatın akışı ve yaşanan dönüşümler sinemaya da yansır.
1960-1965 yılları arasında toplumsal gerçekçi filmler yapılır.
60’lı
yılların başında toplumsal gerçekçi filmler çeken yönetmenler, ulusal bir
sinema dili oluştururken estetik kaygılar da taşıyorlar ve bunu filmlerine
yansıtmaya çabalıyorlardı.
Toplumsal
gerçekçi filmlerin ilk örneği, Metin Erksan’ın yaşanan toplumsal dönüşümü yalın
gerçekçi bir dille anlattığı Gecelerin Ötesi’dir. Filmde ideallerini
gerçekleştirebilmek için “çete”leşen altı gencin öyküsü anlatılır. Farklı
düşleri olan bu insanlar, ‘kısa yoldan köşeyi dönme’ tohumlarının atıldığı, her
mahallede bir milyoner yaratma söylemlerinin insanları etkilemeye başladığı
günlerde, kendilerine mutluluk getireceğine inandıkları, ideallerini gerçekleştirmek
için sahip olmaları gerektiğini düşündükleri parayı ‘çete’ kurup soygunlar
yaparak elde etmeye çalışırlar.
Gecelerin
Ötesi, Yılanların Öcü, Otobüs Yolcuları, Şehirdeki Yabancı, Susuz Yaz, Kızgın
Delikanlı, Karanlıkta Uyananlar, Hızlı Yaşayanlar ve Bitmeyen Yol filmlerini
60’ların ilk yarısında yapılan toplumsal gerçekçi filmlerin önemli örnekleri
olarak sıralayabiliriz.
Büyük
kentlerde başlatılan sanayileşme adımları, yeni iş alanları oluştururken ‘taşı
toprağı altın şehir’ yanılsaması yaratır. Bu büyüye kapılan ağa zulmünden,
açlıktan, yoksulluktan yılmış kır yoksulları, sonradan kent yoksullarına ve
oralarda ‘öteki’ne dönüşüp dışlanacakları büyük kentlere göç etmeye
başlar.
Kentin ‘yeni
sakinleri’ tutunabilmek için hızlı ve acımasız bir yaşam mücadelesine girişir.
Karınlarını doyurmak, bakmakla yükümlü oldukları evlerine ekmek parası
götürebilmektir bütün amaçları; paylarına düşense hep zor işlerdir.
Kente göçün
başlamadığı dönemin köy gerçekliğini Metin Erksan’ın Yılanların Öcü ve Susuz
Yaz filmlerinde izleriz.
Yılanların
Öcü’nde küçük toprağını ekerek geçimini sağlayan Kara Bayram yoksul bir
köylüdür. Köy kurulundan ikinci üye Haceli, oğlu Bayram ve gelini Haççe ile
oturan Irazca Ana’nın evlerinin önüne ev yapmak ister. Irazca kadın buna çok
sert tepki gösterir. İki aile arasında şiddete varan tartışmalar, kavgalar
yaşanır. Deli Haceli evi yapmak, Irazca da yaptırmamakta kararlıdır. Muhtar, ev
yapımına ayak direyen Bayram’ı, Haceli’nin kardeşlerine dövdürür. Haceli de
kerpiçlerini parçalayan Irazca’nın evine saldırır ve Haççe’yi döver. Haççe
aldığı darbelerle hastalanır ve çocuğunu düşürür.
Sonunda
Irazca, köyü ziyarete gelen Kaymakam’a durumu anlatır ve muhtarla, Haceli’yi
şikâyet eder. ‘Genç Cumhuriyet’in idealist kaymakamı, Irazca Ana’dan yana tavır
alır. Kadir Savun da köyün iyi ve babacan adamıdır. Tabii ki Bayram’dan yanadır
ve ailenin en büyük destekçisidir. Gerektiğinde Bayram’ı savunmak için Deli
Haceli ve kardeşlerinin karşısına dikilir. Kaymakam gittikten ve muhtarla,
Haceli güç duruma düştükten sonra, yenilgiyi hazmedemeyen Haceli’nin
kardeşleri, ağabeylerine, “İstersen emret, şimdi gidip evlerini ateşe verelim,”
dediklerinde, karşılarında Kadir Savun’u (Agali Dayı) bulurlar. “Eğer böyle bir
şey yapacak olursanız, en önce beni bulursunuz karşınızda. Ben düpedüz
Bayram’dan yanayım. Bunu her zaman böyle bilin.”
Kadir Savun,
filmde çok az gözükse de hem kendisini çok iyi anladığını ve oyunculuğunu doğru
değerlendirdiği söylediği Metin Erksan’ın filminde oynamaktan mutludur hem de
Aliye Rona gibi rol arkadaşlarından. Aliye Rona’nın Iraz kadın rolünden
öylesine etkilenmiştir ki, kızına da Iraz adını koyar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder