YEŞİLÇAM’IN ÇAPKIN JÖNÜ 27 Kasım 2016
Yeşilçam’ın
en popüler jönlerindendi Orhan Günşiray. Gençliğini 70’lerde yaşayan bizim
kuşak daha çok Yılmaz Güney ya da Cüneyt Arkın’cıydı fakat Orhan Günşiray’ı da
bilirdik. Yarın Bizimdir, Mahalleye Gelen Gelin, Fosforlu Cevriye, İkimize Bir
Dünya, Vurguncular gibi filmlerini izlemiş, sinema-magazin dergilerinde
“çapkınlığına” yönelik çok haberler okumuştuk. Polisiye komedi ve macera
filmlerinin gözünü budaktan sakınmayan, korkusuz ve çapkın jönüydü. Filmlerinde
çapkın jönü oynayan Orhan Günşiray’ın özel hayatında da çapkınlıklarıyla ilgili
çok hikâyeler anlatılırdı. Hayatını dolu dolu yaşamıştı. “Benim gibi yaşayan
insan azdır” diyor. Bir eşiyle iki kez olmak üzere 7 kez evlenen Orhan
Günşiray’ın 5 çocuğu var. Çocukları çok sevdiğini söylüyor. Çocuklarından biri
yakından tanıdığımız sinema ve tiyatro oyuncusu Mahir Günşiray.
Sinema
öncesinde uzun süre ticaretle uğraşmış. Eniştesiyle birlikte müteahhitlik yapmışlar.
Futbol ve voleybol da oynuyordur o yıllarda. Futbolu Beyoğlu Spor’da oynar,
sonra Fenerbahçe’ye gelir. Fakat minisküs olunca mecburen futbolu bırakır. Bu
arada 1950 yılında yapılan bir müsabakada “Adalar Erkek Güzeli” seçilir. 1956
yılında babası vefat etmiştir. “Film işi de ondan sonra çıktı. Babam vefat
edince uzun süre İstanbul’da kaldım. Eskiden tanıdığım Hasan Kazankaya’yla
karşılaştık, sohbet ettik. ‘Benim bir romanım var, onu senaryolaştırdık filme
çekeceğiz. Bu filmde sen de oynayacaksın’ diye ısrar etti. Ben şaka gibi kabul
ettim o işi. Ondan sonra bir baktım kendimi sette buldum. Filmin adı Lejyon
Dönüşü’ydü, Ertem Göreç yönetmişti. Çekimleri çok uzun sürdü. Titiz
çalışılıyordu, film falan da karaborsaydı, zor bulunuyordu. Güzel bir filmdi,
kadrosu çok iyiydi. Belgin Doruk vardı, Fikret Hakan vardı. Sonra başka
teklifler aldım, kabul etmedim. ‘Lanet olsun, bir senede film bitti, canımıza
okundu, böyle iş mi olur’ dedim. Sonra 58 senesiydi, Baki Baba vardı Şan
Sineması’nın sahibi, iki de Ermeni ortağı vardı, onlar çağırdılar. Faruk Kenç
de vardı, bir film yapacaklardı. ‘Ben bu işi yapmayacağım’ dedim, ‘geleceksin’
dedi Faruk ağabey. Onu sinemanın dışından, Büyükada’dan da tanıyordum.
Gittik... Nedret Güvenç, Baki Baba’nın küçük bir kızı vardı o falan bir film
çektik. Arkadan Acar Film çağırdı, 2-3 filmlik mukavele yaptı. Sonra arkası
geldi işte. Sonra Neriman’la (Köksal) oynadığımız Fosforlu Cevriye ile başrole
geçmiştim. Fosforlu Cevriye çok tuttu, ondan sonra meşhur oldum tabii. Senede
10-15 film çevirmeye başladık.”
Yıldızı
birden parlamış, çok popüler bir jön olmuştur Orhan Günşiray. Film şirketleri,
Anadolu’daki işletmeciler Orhan Günşiray’lı filmler istiyordur artık. Bu ün
Günşiray’a para da kazandırır.
Oyunculuğun
dışında yapımcılık da yapmaya başlar Orhan Günşiray. 1961 yılında Atıf
Yılmaz’la birlikte Yerli Film yapım şirketini kurarlar. “Çok güzel bir
yazıhanemiz vardı. Eksik olmasın rejisör mimar Duygu Sağıroğlu yapmıştı.
İstiklal Caddesi’nde Sivas İş Hanı’nın 3. katındaydı. Filmler beni çok büyük
zarara soktu. İşletmecileri takip edemiyoruz. Ben yoğun çalışıyorum, Atıf yoğun
çalışıyor. Paraları ödemiyorlar, istedikleri gibi fiyatlandırıyorlar. Bütün
bunlar bizi çok yıprattı. Yazıhaneyi kapattık. Sonra ben Günşiray Film’i
kurdum. Küçük kızımın adı Aslı’ydı, bir de Aslı Film adıyla film yapmaya
başladım. Bu filmlerimden on tanesi çalınmış durumda, kopyaları falan ortada
yok. Altı tanesi var, onları da sattım. Sonra Suphi Kaner’in ölümüne çok
üzülmüştüm. Çok içki içiyordu, boykot ettiler. Çocuk gitti kahrından intihar
etti. Biraz isyankâr konuştum yapımcılara, çok hataları vardı. Filmlerimi
işletmecilere aldırmadılar. Böyle sıkıntılı devreler geçirdim.”
Neşeli tipler
çizer filmlerinde. Çapkındır, bıçkın ve cesurdur. Çapkın jön, filmlerindeki
kadar gerçek yaşamında da çapkınlığıyla ünlenir, magazin dergilerine çok sık
haber olur. Hayatı çok renklidir.
“Tabii bir
kısım b
eni mutlu eden filmlerde oynadım. Fakat benim istediğim bu değildi
tabii. Mesela Allah Cezanı Versin Osman Bey, Dolandırıcılar Şahı, Yarın
Bizimdir, Mahalleye Gelen Gelin var, bunlar çok güzel filmler.
70’lerde bir
süre sahneye de çıkar Orhan Günşiray. “Sinema durunca seks filmleri yapmaya
başladılar. Orada büsbütün canına okundu sinemanın.”
1968 yılında
Yeniköy’de Yeniçeri adıyla bir de restaurant açmış Orhan Günşiray. “Reklamları,
ilanları şöyleydi: Yeniköy Yeniçeri, Orhan Günşiray’ın Yeri. Her gün doluydu.
Müzik vardı, yemeklerimiz ve servis çok iyiydi. Oraya Ayhan Işık da gelirdi
eşiyle, Sadri ve Çolpan da gelirdi. Sonra Yeniköy’ün biraz ilerisine Dolce Vita
diye bir yer açtım, gazino gibi. Sadri, Çolpan, Ayhan ve eşi oraya da sık
gelirlerdi. Ayhan çok ciddiydi, müşteriler var tabii. Sadri durur mu?
Müşteriler gittikten sonra kapatırdık kapıları. Ayhan bateriye geçer,
eğleniriz, şarkı söyleriz dans ederiz. Dünyada böyle Ayhan gibi bir sanatçı
düşünemiyorum. Kendini yalnız mesleğine adamış, mesleği her şeyden önce gelen,
başka bir dünyası olmayan bir sanatçıydı. Beni çok severdi. Hem anlatıyorum hem
hatıralar gözümün önüne geliyor, üzülüyorum. Kırık Merdiven’i birlikte çektik
Ayhan’la. En son gün Kumkapı’da çalıştık, işimiz bitti. Ayhan, ‘iş bitince seni
yemeğe götüreceğim’ demişti. İkimiz bindik arabaya, ‘Orhancığım seni nereye
götüreyim’ dedi. ‘Çiçek Pasajı’ dedim. ‘Olmaz’ dedi. Neden olmaz? ‘Yahu ben
oraya hiç gitmedim, içinden bile geçmedim’ dedi. Her şeye dikkat ederdi Ayhan,
her yerde gözükmek istemezdi. Sonunda girdik oturduk Çiçek Pasajı’na. Ayhan
Işık’ı gören şaşırıyor, sonra beni görüyorlar. Orası altüst oldu. Sitem
ediyorlar Ayhan’a, ‘ağabey sen bizim canımız, ciğerimizsin buralara nasıl
gelmezsin’ diye. Göz göze geldik, gözünden yaş süzüldü, hemen topladı kendini.
Müthiş bir gece geçirdik.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder