21 Mayıs 2017
Yeşilçam sineması ve seyircisi
salonlardan çekilmiş, televizyona taşınmıştı seksenli yıllarda. Filmlerle
birlikte sanki iyilikler de çekiliyordu hayattan. Sonu belirsiz bir maceraya
sürükleniyordu dünya.
Kötüler, tüm insani değerleri ve
insanları ezmeye girişmişken tanklarıyla, silahlarıyla bir adam dünyayı
kurtarmaya kalkışmıştı sessiz sedasız. Hepimizin çok yakından tanıdığı, sevdiği
bu adamın dünyayı kurtarma çabalarından habersizdik o günlerde. Boğaziçi
Üniversitesi Sinema Kulübü’nün “esefle sunduğu” Cüneyt Arkın filmi Kara Korsan
ve iftiharla sunduğu Dünyayı Kurtaran Adam gösterimleri yeni bir keşfin
başlangıcı oldu.
Fantazyanın kurgusal dünyasında,
geriye dönüş yolculuğu başlamıştı; dün küçümsenen, horlanan, yok sayılan
filmler ve yönetmenleri yeniden keşfediliyordu. Bu keşif başlangıçta bir
alaycılığı içerse de zamanla bir sahiplenmeye dönüştü.
Kinema dergisinin Dünyayı Kurtaran
Adam ve Cüneyt Arkın özel sayısıyla her şey değişti. Dünyayı Kurtaran Adam bu
keşfin dönüm noktası oldu.
Efsane, filmin dünyanın en kötü on
filmi arasında ilk sıralara seçildiği söylentisiyle başlamıştı ve Dünyayı
Kurtaran Adam ilk ve en önemli kült filmimiz olmuştu böylece. Her tür ya da
furya kendi oyuncularını, starlarını da yaratıyordu. Salon filmlerinin
yakışıklı jönü olarak ünlenen ve yıldızlaşan Cüneyt Arkın kişisel çabalarıyla
başka bir Cüneyt Arkın daha yaratır ve avantür filmlerin de, fantastik
filmlerin de en önemli oyuncusu olur.
Kimler yoktu ki uçan, takla atan,
kale surlarından gözünü kırpmadan atlayan, motosikletle ya da at üstünde
akrobasi yapan, jönden dayak yiyen efsane isimler arasında.
Yeşilçam kalıpları, süper kahramanlar
furyasına alabildiğine hâkimdir. Avantür sinemanın bütün kuralları, genç
seyirciyi salonda tutabilmek için aksiyonun, vurdulu kırdılı sahnelerin,
şiddetin artmasıyla sürdürür varlığını.
Birbirinin benzeri süper
kahramanlarımız değişse de, anlatılan öyküler birbirine benzer. Formül aynıdır:
Dünyayı mahvetmek isteyen bir kötü adam ve dünyayı kurtaran çoğu maskeli
kahramanlarımız.
Filmlerin mutlu biten sonlarında “kuş
kafese girer” ve tıpkı o tekerlemedeki gibi “olmaz böyle vakalar” Türk polisi
mutlaka kötü adamları yakalar.
Dünyayı kurtaran ilk ve tek
kahramanımız Cüneyt Arkın değildir. Çok öncesinde de dünyayı kötülerin elinden
kurtarmaya çalışan süper kahramanlarımız vardı. Örneğin Süpermenlerimiz ya da
Yılmayan Şeytan filminde Bay Tekin, nam-ı diğer Bakırbaş da dünyayı kötülerden
kurtarır.
Bu filmlerin perdeye yansıyan vurdulu
kırdılı ya da eğlenceli öyküleri kadar kamera arkasında da kimi zaman
tehlikeli, kimi zaman eğlenceli unutulmaz anlar, anılar yaşanır.
Maskeli süper kahramanlarımız 70’li
yıllarda çoğalır. Maske, kahramanlarımıza gizem kattığı gibi sanki süper
olduklarını kanıtlayan bir simgedir de.
ÇİZGİ ROMAN KAHRAMANLARI
Yeşilçam kaynaklarını Batı’nın,
Amerika’nın çizgi romanlarında ararken, kimi zaman tarihe ve destanlara dalıp
kendine ulusal kahramanlar yaratır. Yerli çizgi roman tarihsel fantazyayı
etkilerken, yabancı çizgi roman da Yeşilçam’ın süper kahramanlarına esin
kaynağı olur. Çizgi romanın yetmediği yerde fotoroman kahramanları yetişir
imdadımıza.
Çizgi romanların süper kahramanları
da, dünyayı kötülük saçan tehlikeli adamlardan kurtarmak için farklı suretlerde
yansır fantastik sinemanın düşsel öykülerine.
Örümcek Adam Yeşilçam’a 1966 yılında
girer fakat uzun ömürlü olamaz, devamı gelmez. Yılmaz Atadeniz’in İtalyan
fotoromanından esinlenerek yönettiği Kilink ise bir furyaya dönüşür. Yılmaz
Atadeniz’in Kilink’i Uçan Adama karşı mücadele ederken, başka maceralarda
Şaşkın Hafiye’yle karşılaşır, Mandrake’nin karşısına çıkar, ya da Frankeştayn’a
Karşıdır, Caniler Kralı’dır, Kolsuz Kahraman’a Karşı’dır. Ölüler Konuşmaz
filminde elmas soyguncularına karşı mücadele eder.
Süper çizgi kahramanlarımızdan Kızıl
Maske ise iki koldan girer Yeşilçam’a. 1968 yılında aynı adla biri Tolgay
Ziyal’ın yönettiği diğeri Çetin İnanç’ın yönettiği iki Kızıl Maske çekilir.
Çetin İnanç’ın, daha bizden olan kahramanı Kızıl Maske argo konuşur, arkadaşı
Diyarbakırlı Memo suretindeki Sami Hazinses yerel espriler yapar.
Çok kaynaklı ve marjinal Yeşilçam
yapımlarında süper kahramanlar resmi geçidi devam etmektedir. Bu uyarlamalar
Yeşilçam ruhuna uygun sürerken Süpermen de sık sık konuk olur Yeşilçam’a.
Süper Adam filmleri ilgi görünce
Kilink’te olduğu gibi dişisi de yapılır, Feridun Kete’nin yönettiği Süper Kadın
Dehşet Saçıyor filmiyle. Çoğu zaman tek kahraman yetmez Yeşilçam ruhuna. Captain
Amerika, Spiderman ve güreşçi El Santo, Üç Dev Adam’da bir araya gelir.
Çizgi romanların sadece maskeli,
pelerinli, uçan ya da koşup taklalar atan süper kahramanları uyarlanmaz
Yeşilçam’ın fantastik dünyasına. Türkiye’ye gelirken Red Kit olan Lucky Luke da
üç kez uyarlanarak Yeşilçam’ın ilkleri arasında yerini alır. Red Kit’i sinema
filmi olarak beyazperdeye ilk kez Yeşilçam aktarır.
Çifte Tabancalı Damat’ta Öztürk
Serengil, düşlerinde Red Kit olduğunu sanıp, kendini Vahşi Batı’da bulur. İzzet
Günay da Aram Gülyüz’ün filminde, Red Kit olarak Dalton’lara karşı mücadele
eder. Aram Gülyüz bir kez de Atını Seven Kovboy filminde Sadri Alışık’lı Red
Kit çeker. Pekos Bill, Tom Braks, Zagor ve Kaptan Swing de uyarlanır, bu furya
içerisinde Yeşilçam’ın fantastik filmlerine. Tunç Başaran’ın yönettiği Kaptan
Swing Korkusuz Adam’da her şey aslına uygundur.
1970’te Mehmet Aslan’ın yönettiği
Zagor filmiyle baltalı ilah, dünya sinemasındaki ilk macerasını her ne kadar
baltasız olsa da Yeşilçam’da yaşar, Cihangir Gaffari’yle. Sonrasında Nişan
Hançer, iki Zagor macerası çeker: Zagor Kara Korsan’ın Hazineleri ve Zagor Kara
Bela.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder