22 Ocak
2017
Reşat Nuri
Güntekin’in eserinden uyarlanan, Turgut Demirağ’ın 1947 yılında yönettiği Bir
Dağ Masalı adlı filmde, geri kalmış bir köye yerleşen, idealist bir öğretmenin
öyküsü anlatılır.
Dönemin asıl
önemli filmi, Lütfi Ö. Akad’ın 1949’da yönettiği ve Sezer Sezin’i de yıldızlığa
taşıyan Vurun Kahpeye’dir. Film Halide Edip Adıvar’ın aynı adlı eserinden
uyarlanır. Vurun Kahpeye filminin üç kez sinemaya uyarlanmış olması da filmin
ayrı bir özelliği/başarısıdır.
1884, İstanbul
doğumlu olan ve kayıtlara “yazar, siyasetçi, akademisyen, öğretmen” olarak
geçen Halide Edip Adıvar’ın ölüm tarihi 9 Ocak 1964.
Muhsin
Ertuğrul dönemi sineması “Tiyatrocular Dönemi”dir. Tiyatrocuların egemenliğinde
olan sinemada oyuncular tiyatrocu, oyunlar tiyatrovaridir. Cahide Sonku bu
dönemin yıldızlarındandır. Sinemacılar kuşağının ilk yıldızı, sinema dilindeki
oyunuyla Sezer Sezin’dir.
Kendi kendini
yaratan insanlardandır Sezer Sezin. Çok küçük yaşlarda, annesinden habersiz
evden kaçarak Hürriyet Apartmanı (1944) ve Yayla Kartalı (1945) filmlerinde
küçük rollerde oynar. Yapımcı Necip Erses’in isteğiyle, Köroğlu filminde
başrollerden birini oynar. Damga (1948) filmindeki ilk önemli oyunuyla ünlenir.
Filmin bir hafta salonlarda kalmasını umarlarken, dört hafta gösterilir,
kapılarda uzun kuyruklar oluşur. Arkasından Vurun Kahpeye (1949) filmi ile
yıldızlaşır. Sezer Sezin, Vurun Kahpeye filmi ile büyük bir başarı elde
eder.
Vurun Kahpeye
Halide Edip Adıvar’ın 1926 yılında yazdığı ve Kurtuluş Savası’nı anlattığı
romanıdır. Kitabın kahramanı idealist bir öğretmen olan Aliye’dir. Şehit bir
babanın ve veremden ölmüş bir ananın tek çocuğudur. Roman onun Dar-ül
Muallimat’tan (o zamanki kız öğretmen okulu) mezun olduktan sonra Kurtuluş
Savası sırasında geldiği kasabada yaşadıklarını anlatır. Dar-ül Muallimat
Osmanlı’nın dağılma sürecinde bürokrasinin “yeni insan” yaratma kaygısıyla
açılan okullarından birisi olarak idealist öğretmen yetiştirir. (Dar-ül
Muallimin de Erkek Öğretmen Okulu’dur.) Aliye, bekâr ve güzel bir kadın
olmasından dolayı kasabada herkesin dikkatini çeker ve dedikodulara maruz
kalır. Ama Kuvayı Milliye’ye yakın olan Ömer Efendi ile o yöredeki Kuvayı
Milliye birliklerinin başı Tosun Bey tarafından korunur ve Tosun Bey’le
nişanlanır.
Düşmanın köye
girmesiyle beraber köyde Kuvayı Milliye’nin varlığından hoşnut olmayan iki
yobazın kışkırtmaları sonucu, düşmanla işbirliği yaptığı gerekçesiyle linç
edilir. Kitap, Aliye üzerinden cumhuriyet ideolojisini ve cumhuriyet insanını
anlatmaya çalışır.
Kurtuluş
Savaşı dönemi romanlarında kurtuluşun İstanbul dışında olacağına dair umutlarla
köy idealize edilmeye başlanmış ve o dönem edebiyatçıları köye gönderdikleri
subaylar ve öğretmenleri romanlarında konu edinmişlerdir. Bu karakterler halkı
aydınlatmaya çalışmıştır.
Yine bu dönem
romanlarından Reşat Nuri Güntekin’in eseri “Çalıkuşu”na bakıldığında, orada
anlatılan öğretmen Anadolu’nun çeşitli köylerine gitmesine rağmen, roman “Vurun
Kahpeye”ye oranla hayli romantiktir. “Çalıkuşu”ndaki öğretmen bir ideal ile
yola çıkmamıştır; aşk acısı ve inadı onu köylere düşürmüştür. Oysa Aliye’nin en
büyük dileği köy çocuklarına bir umut olmaktır. Bu yüzden de kitapta ve filmde
okuldan mezun olurken ettiği yemin tekrarlanır. “Toprağınız toprağım, eviniz
evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve
hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!”
ÜÇ FARKLI
UYARLAMA
Halide Edip’in
romanı 1949 yılında Lütfi Akad, 1964’te Orhan Aksoy, 1973’te Halit Refiğ
tarafından sinemaya uyarlanmıştır. Üç filmin de yapımcısı Erman Film’dir.
İlk filmin
yapım sürecinden yukarıda söz etmiştik. Filmin oyuncu kadrosunda da Sezer Sezin
(Aliye), Kemal Tanrıöver (Tosun), Settar Körmükçü (Hacı Fettah), Vedat Örfi
Bengü (Uzun Hüseyin), Temel Karamahmut (Düşman Subayı) Arşavir Alyanak (Ömer
Efendi) Mahmure Handan (Gülsüm Hala) vardır.
Orhan
Aksoy’un 1964 yapımı filminde Aliye öğretmeni Hülya Koçyiğit, Halit Refiğ
uyarlamasında ise Hale Soygazi oynamıştır.
Uyarlamalardaki
ayrışmada önemli iki önemli ayrıntı vardır. Biri Aliye’nin, anne yadigârı
yüzüğünü satarak bayrak kuması alması ve bu bayrağın öldükten sonra üzerine
örtülmesi. Diğeri de kasabanın “yobazı” olan Hacı Fettah’ın galeyanı ile kasaba
halkının Aliye’yi linç etmesi. Her uyarlama bu iki bölüm başta olmak üzere
yapıldığı döneme göre farklılıklar içerir. Bu farklılıkların yönetmenlerin
sinema dili ve duruşlarıyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz
Linç sahnesini
Lütfi Akad kasaba dışına çıkarmıştır. Orhan Aksoy’un yaptığı uyarlamada yer
daha belirsizken, Halit Refiğ herkesin gözleri önünde, kasaba meydanında
öldürtür Aliye’yi.
Lütfi Akad linç olayını genel planda alarak, olayı toplumsal bir olgu olarak görür. Aliye haricinde kimsenin yüzü gözükmez. Kalabalık/yığın vurgulanır. Yine Akad’ın uyarlamasında Aliye’nin ölüsü bayrakla hemen örtülürken Refiğ’in yaptığı uyarlamada Aliye’nin kanlı cesedi ön plandadır. Yığının görüntülerinden çok Hacı Fettah ve Uzun Hüseyin belirgindir.
Lütfi Akad linç olayını genel planda alarak, olayı toplumsal bir olgu olarak görür. Aliye haricinde kimsenin yüzü gözükmez. Kalabalık/yığın vurgulanır. Yine Akad’ın uyarlamasında Aliye’nin ölüsü bayrakla hemen örtülürken Refiğ’in yaptığı uyarlamada Aliye’nin kanlı cesedi ön plandadır. Yığının görüntülerinden çok Hacı Fettah ve Uzun Hüseyin belirgindir.
Aksoy’un
uyarlamasında, Aliye öldükten sonra elinden nişanlısının hediye ettiği madalyon
çıkarken, Halit Refiğ uyarlamasında küçük bir Kuran çıkar.
(*) Bir yılda 328 kadın katledildi
Kadın
Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2016 yılı raporuna göre, kadın
cinayetleri bir önceki yıla göre arttı. 2015’te 303 kadın öldürülürken, 2016’da
sayı 328’e yükseldi. Rapora göre, kadın cinayetlerinin yüzde 50’si OHAL
döneminde işlendi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder