18 Ocak 2015
Zübükler
ülkesinde kimi yoksuldu, çıplaktı, namusluydu, kimi talihli, kimi banker, kimi züğürtleşen
ağa, kimi de düttürü dünyanın klarnetçisi. ‘Öteki Eylül’ rüzgârında savrulan
‘büyük insanlığın küçük insanları... 12 Eylül’ün yarattığı toplumsal-bireysel
yıkımların sinemaya farklı biçimlerde yansıyan ‘anti-kahramanları.’
80’li yıllar,
50’li yıllar gibi köklü toplumsal dönüşümlerin yaşandığı sancılı yıllardı.
Menderesli yıllardan ve 1960-65 yılları arasında çekilen toplumsal gerçekçi
filmlerden daha önceki yazılarımızda söz etmiştik. Yine 1985 sonrası çekilen ve
“12 Eylül Filmleri” başlığı altında değerlendirilen filmler üzerine de
yazmıştık.
12 Eylül’ün
yarattığı korku ve baskı ortamın fiili uygulamalar olarak yumuşamaya başladığı
yıllarda, içinden 12 Eylül geçen temaların yansıdığı filmler öncesinde çekilen
filmler, içerik olarak toplumsal eleştiriden uzak filmlerdi. Darbe koşullarında
çekilen Yol ve Hakkâri’de Bir Mevsim filmleri ise devlet karşıtı ve sakıncalı
bulunduğundan yasaklanmışlardı.
1980’li
yıllarda darbenin yarattığı toplumsal-bireysel dönüşümlere, bu dönüşümlerin
yarattığı insan ilişkilerine yönelik eleştiriler içeren filmler de yapılır.
Apolitikleştirilmiş ortamda bencilleşen bireylerin dünyasının yarattığı
toplumsal-bireysel yıkımlar da (12 Eylül’ün öteki yüzü) yansır sinemaya.
Örneğin
1980-1990 yılları arasında yapılan bu filmlerden bazılarını şöyle
sıralayabiliriz: At, Banker Bilo, Zübük, Talihli Amele, Dolap Beygiri, Faize
Hücum, Namuslu, Pehlivan, Züğürt Ağa, Bir Avuç Cennet, Çıplak Vatandaş, Yoksul,
Değirmen, Bir Avuç Gökyüzü, Umut Sokağı, Selamsız Bandosu, Düttürü Dünya,
Zengin Mutfağı, Karılar Koğuşu...
‘En eski
Türkiye’nin’, daha çok 1950-1980 arası yılların siyasileri türlü biçimlerde
karikatürize edildi, farklı sıfatlarla anıldı. Halk katında da mizahçı nezdinde
de imajı pek hoş değildi. Aziz Nesin 1961 tarihinde basılan romanına Zübük
adını vermişti. Aziz Nesin’in bu adı, sözcüğü Zeybek sözcüğünden ses
benzeşimiyle ürettiği söylenir. Oynamakla, oynaklıkla da ilgili olabilir.
Zübük’te
siyasetin ve siyasetçilerin yükseliş öykülerini kara mizah diliyle anlatır Aziz
Nesin. İbrahim Zübükzade halkı kandırmasına, hiçbir vaadini tutmamasına rağmen
önce belediye başkanı, sonra milletvekili seçilir. Zübük, halk arasında da
kendi çıkarları için her yolu mubah sayan kişiler için çıkarcı, sözünde
durmayan, üçkâğıtçı, düzenbaz, ahlaksız, anlamında kullanılır.
Kartal Tibet,
Aziz Nesin’in romanını 1980 yılında, Atıf Yılmaz senaryosuyla sinemaya uyarlar.
İbrahim Zübükzade üzerinden Türkiye’nin siyasi yapısındaki çarpık karakterler
hicvedilir filmde de. Kemal Sunal’ın oynadığı filmin sonunda “Hem bu memlekette
tek zübük ben miyim? Aslında hepimiz birer zübüğüz; zübük olmaya zorlanmışız.
Zübüklerden kurtulmanın birinci çaresi önce kendimize bakmak, kendi
zübüklüğümüzden kurtulmaya çalışmaktır” der İbrahim Zübükzade.
Filmin yapım
yılı ülkede ve dünyada geri dönüşümsüz köklü dönüşümlerin başlangıç yılına denk
gelmişti. Darbeciler ülkenin yönetimine el koyar, meclis kapatılır. Aynı yıl
Talihli Amele filminde karısı ve iki çocuğuyla köyünden kalkıp büyük kente
gelen Mehmet Ali, bir inşaatta iş bulur. Duvar ustası olmayı düşlerken tüketim
toplumunun talih oyunlarına kendini kaptırır. Bir şirketin reklam kampanyasında
daire kazanan, basının pompalamasıyla ünlenen ‘talihli amele’, çarpık medya
tezgahında aslında hiçbir şeyin sahibi olmadığını anlar. Bir türlü ayak
uyduramadığı düzenin kurbanı olup aklını yitirir.
TOPLUMUN
GENLERİYLE OYNANIR; BANKERLER, YOKSULLAR
12 Eylül
darbesi yalnızca sol muhalif güçleri yok etmek, toplumsal muhalefeti bastırmak
için değil aynı zamanda tüm toplumu yeniden yapılandırmak, egemenleri
neoliberal küresel sisteme bağlamak için de yapılmıştı. Toplumu tüm
kurumlarıyla yeniden dizayn etmeye girişilen darbeli ve sonrasında Özal’lı
yıllarda bireyi-toplumu teslim almak üzere direnmelerini sağlayan değerlere
karşılık ‘özlem’ duydukları dünya nimetleri sunulurken özenme ve tüketim arzusu
kışkırtılıyordu.
Serbest
piyasa düzenine geçilmiş, faizler serbest bırakılmıştı. Daha hızlı ve vahşi bir
sermaye birikiminin sağlanması için serbest bırakılan faizler ve devreye
sokulan ekonomik politikalar sonrasında banker sayısında patlama yaşanır.
Yıl 1980’dir,
darbeli yıllar başlamıştır. O esnada sinemada Talihli Amele ile açılan kapıdan
zeytin toplayıcısı Bilo ve parlamenter olmayan zübük Maho girer; Banker Bilo
filmiyle.
Bilo
Almanya’ya gitmek için anlaştığı Maho tarafından dolandırılır. Maho köylüleri
Almanya diye İstanbul’a götürür. Bilo ve arkadaşları İstanbul’da olduklarını
öğrendiklerinde büyük bir şok geçirirler. Bu arada Maho zengin bir aile kızı
olan Necla ile evlenmiş ve işlerin başına geçmiştir. Bilo ile Maho birçok kez
karşı karşıya gelir. Bilo da döneme uygun olarak banker olur.
Ali Özgentürk
1981 yılında Yılmaz Güney sineması çizgisinde toplumsal gerçekçi ve bağımsız
sinema örneği olan At filmini çeker. Fakat zaman başka zamandır artık. Tüketim
toplumunun ve iktidarın sunduğu nimetlerin cazibesine kapılan, düşlerini ve
umutlarını yitiren küçük aydınlar, aydınlar, muhalif bireyler saf
değiştirebilmişlerdir. Yoksul halk yığınları sorunlarına, kendi hayatlarına,
aydınlar da kendilerine ve toplumlarına yabancılaştırılmıştır. Tüketim ve ‘show
toplumunun iyi tüketicileri’ olan bireylere dönüşmüştür. Bir duruşu, kimliği ve
kişiliği olan, direnen birey ise sistem tarafından kuşatılmış, kıstırılmış,
yaşam alanı daraltılmıştır.
“Yüksek okulu
bitirdikten sonra, dürüstlüğü ve rüşvete karşı duruşu yüzünden memur olarak
çalıştığı işten atılan Ali’yi bekleyen trajikomik olaylar Dolap Beygiri (1982)
filmiyle yansır perdeye. Özal’lı yıllarda cilalanıp sunulan yeni dünya
düzeninin yükselen değerlerini erken dönem fark edip anlatan bir Atıf Yılmaz
klasiğidir film. “Ali, atama sonrası büyük şehirde memuriyete başlar. İşini
vatandaşa iyi hizmet olarak yaptıkça düzenden memnun olanları rahatsız eder.
Yanına yerleştiği eniştesinin düzenin yozlaşmasından nasibini çok fazla almış
fırsatçı kişiliği Ali’nin işini oldukça zorlaştıracaktır.” Aynı yıl banker
krizi patlak verir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder