22 Mart 2020 Pazar

VADİM O KADAR KANLIYDI Kİ, KURT BESLEDİK

 05 Ekim 2014
Hayatı kurtlar vadisine, bumerang cehennemine çeviren, sağır odalarda yazdıkları senaryoları hayatın her alanında uygulamaya sokan karanlık güçlerin yarattığı kanlı tarihin ve sinemaya, televizyon dizilerine yansıyan kurgu dünyasının izini sürüyoruz haftalardır.
İlginçtir, “millici” güçlerin de inanarak bağlandıkları, yıllarca hizmet ettikleri “misyon”un çıkış noktası, 1952’de ordu içinde kurulan ve Özel Harp Dairesi’nin önceli olarak bilinen, NATO’ya bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu’nun, (Türkiye gladyosu) ülkede “vatansever hücreler” oluşturmasıydı. Amerika’nın savaş örgütü NATO eliyle ‘Türk vatansever kuvvetler güç birliği’… O tarihten bu yana bu güçlerin iktidar savaşına tanıklık ediyoruz. Yukarıda filler savaşırken aşağıda çimenler eziliyor yıllardır. Kimi zaman iktidar katında çekilen kılıçlarla kılıç kalkan ekibi eşliğinde, kimi zaman derinlerde sessizce kimi zaman da züccaciye dükkânına giren fil misali kırıp dökerek yaşandı bu iktidar/güç savaşları. 
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana süren bu güç/iktidar savaşlarının nedeni devletin/cumhuriyetin gerçek sahibinin kim olduğunu (kendileri olduğunu) ‘dosta düşmana’ gösterebilmekti. Devletin gerçek sahibi olduğunu iddia eden her güç odağı için kendileri ‘vatansever, kendileri dışında herkes hain ve düşmandı. Bu anlayış, bakış açısı ve dil çekilen filmlere, televizyon dizilerine de yansıyor ya da o aktarılan öykülerden yansıtılıyordu.
ÖZEL HARP DAİRESİ’NİN GAYRİ NİZAMİ KUVVETLERİ 
Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun talimatıyla Genelkurmay’a bağlı Özel Harp Dairesi’nde yavru vatanda EOKA’ya karşı bir örgüt kurulması kararı alınır. 1957’de Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kurulur.
1970’li yıllarda dairenin başkanlığını yapan Orgeneral Kemal Yamak, ABD’nin düzenli olarak her yıl 1 milyon dolar verdiğini söyler. Dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar, ABD maddi desteği kesince, Başbakan Bülent Ecevit’in onayıyla örtülü ödenekten para ister. Ecevit dairenin varlığından paranın ne için istendiğini sorunca haberdar olur.  
1991 yılında gazeteci Fatih Güllapoğlu’na “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.” diyen Tümgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, bir dönem NATO eğitimi için yurtdışına gitmiş, döndüğünde de ‘Türk kontrgerillasının önemli bir merkezi’ olarak bilinen Kıbrıs’ta görevlendirilmiş, 1974 yılında da Bülent Ecevit’e kontrgerilla hakkında bilgi vermiştir.
Ecevit, 1978’de başbakan olarak Sarıkamış’a gittiğinde, Sabri Yirmibeşoğlu ile yemek yer, Özel Harp’le ilgili bilgi almaya çalışır. O yıllarda öğretim üyelerine, savcılara ve halka yönelik suikastlarda Özel Harp Dairesi’ne bağlı sivillerin kullanıldığından kuşkulanıyordur. Ecevit. “Örneğin, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?” diye sorar. Yirmibeşoğlu “Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır.” diye yanıtlar.
Kenan Evren de anılarında “Demirel, Özel Harp Dairesi’ndeki personeli teröristlerle mücadelede kullanmamızı ve onlarla çete savaşı yaparak öldürmelerini, vaktiyle de bu teşkilatın böyle kullanılmış olduğun söyledi. 1971 sıkıyönetim dönemindeki Kızıldere olayında kullanılan personeli kastediyordu.” diye yazar. 
Kontrgerilla bir örgütün adı değil, bir örgütün kullandığı yöntemin, faaliyetlerin adıdır. Örgütün adı Özel Harp Dairesi’dir. 
SEFERBERLİKTEN ÖZEL HARBE KONTRGERİLLA FAALİYETLERİ
1952 yılında Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulan, Seferberlik Tetkik Kurulu’nun amacı “savaşta düşman (Rusya) Türkiye’yi işgal ederse, işgal ettiği yerlerde onların iflahını kesmek, gerilla hareketiyle onları yıpratmaktı.” 
Kurulun adı, 1967 yılında, Tuğgeneral Cihat Ayol tarafından Özel Harp Dairesi olarak değiştirilir. ÖHD, ‘Gayri nizami kuvvetlere karşı harekât’ konusunda uzmanlaşır; TSK dışına da çıkarak gizli cephanelikler, sivil milis grupları oluşturduğu söylenir.
Birçok karanlık olayın sorumlusu olarak ‘gayri nizami kuvvet’ diye nitelendirilen bu birimler gösterilir. Bu birimlerin ‘korkutma, dehşet salma, sabotajlar ve karşı güçlerin içine sızarak haber alma’ yöntemleri kullandığı da biliniyordur. 
Öncesinde 6-7 Eylül olaylarının yanı sıra Kültür Sarayı’nın yakılması, Vapur Sabotajları, Sirkeci Tren İstasyonu’nun bombalanması, Yeşilköy Hava Limanı’nın bombalanması, Taylan Özgür’ün öldürülmesi, Kızıldere katliamı gibi cinayet, sabotaj ve kışkırtmalarla ilişkilendirilen ÖHD, 1 Mayıs 1977 katliamının da sorumlusu olarak gösterilir. 
ÖHD’nin kontrgerilla faaliyetlerinde kullandığı sivil güçler MHP-ÜGD kadrolarıdır. 1 Mayıs sonrasında, 80 darbesine giden kanlı süreçte yaşanan bütün cinayetlerde, katliamlarda bu güçler kullanılır. 1 Mayıs’ta düğmeye basılmıştır. Devlet-ÖHD, kanlı vadilerde akıttığı kanlarla kurt besler.
29 Mayıs 1977’de seçim çalışmaları için İzmir’de yapılacak miting hazırlığı sırasında seçim otobüsüne binmek üzere olan Ecevit’e ateş açılır. Kurşun sıyırarak arkada bulunan Mehmet İsvan’a saplanır. Ateş edenin karakolda görevli bir polis olduğu anlaşılan ve olayı üstlenen bu kişiye 3,5 yıl hapis cezası verilir. Ateş edilen ve Türkiye’de 3 tane bulunan silahın ise Özel Harp Dairesi’ne ait olduğu belirlenmiştir. 
Çiğli saldırısından 4 gün sonra Demirel, Ecevit’e bir mektup yollayarak 3 Haziran’daki Taksim mitinginde suikast düzenleneceğini, miting sırasında Sheraton Oteli’nin üst katlarındaki bir odadan dürbünlü silah ile ateş edileceğini bildirir. 
1978’de Kahramanmaraş katliamı, 1 Şubat 1979’da Abdi İpekçi cinayeti, 1980’de Çorum katliamı kanlı vadiden beslenen kurtlar, tetikçiler tarafından gerçekleştirilir.
Oğuzhan Tercan, Abdi İpekçi cinayeti üzerine Halil Ergün (Abdi İpekçi), Berhan Şimşek (Mehmet Ali Ağca) ve Nur Sürer’in yer aldığı Uzlaşma (1991) adlı filmi çeker

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder