28 Eylül 2014
1968 özgürlük
hareketinin güzel gülen devrimci öncülerindendi Taylan Özgür. Deniz Gezmiş,
Sinan Cemgil, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve daha birçok yol arkadaşıyla birlikte
hemen her eylemin içindeydi. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun kurucuları
arasında yer aldı.
Henüz 21
yaşında, 23 Eylül 1969’da İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Genel Kurulu’na
katılmak için geldiği İstanbul’da Beyazıt Meydanı’nda arkadan vurularak
katledildi. Bu satırları yazdığım gün, 68’in ilk faili meçhul cinayetinde
öldürülen Taylan Özgür’ün 45. ölüm yıldönümüydü.
Cinayetin
katili açığa çıkarılmamış, kayıtlarda faili meçhul kalmış olsa da faili malum
bir cinayetti. Talat Turhan yıllar sonra o malum adresi gösterir: Kontrgerilla.
Katil, cinayetin tetikçisi, devlet tarafından bilinmesine rağmen kimliği
gizlendi, korundu.
Taşları bağlayıp köpekleri salmaya başlamışlardı. 24 Temmuz 1968’de Vedat
Demircioğlu, l9 Eylül l969’da Mehmet Cantekin, 23 Eylül l969’da Taylan Özgür,
l4 Aralık l969’da Mehmet Büyüksevinç ve Battal Mehetoğlu katledilir.
Durumdan
vazife çıkaran ordu, 12 Mart 1971’de bir muhtıra vermiş, MHP, 12 Mart
Muhtırası’nı coşkuyla karşılamıştı. Darbeye zemin hazırlanmasında ve
gerçekleşmesinde büyük rol oynayan özel harp ve kontrgerilla örgütlenmesi kan
emmeye başlamıştır bir kez. 12 Mart darbe sürecinde her renkten muhalif
kontrgerilla gerçeğiyle tanışır.
1977 yılına gelindiğinde düğmeye bir kez daha basılır. Egemenler yükselen
toplumsal muhalefetle başa çıkamaz, devleti yönetemez hale gelmiştir. Yüz
binlerce emekçinin, muhalifin katıldığı coşkulu, görkemli kutlamalarla tüm
İstanbul’u bayram yerine çevrildiği 1 Mayıs birlik ve mücadele gününü kana
bularlar. Kontrgerilla kanlı yüzünü bir kez daha gösterir. Taksim’de onlarca
insanın hayatını kaybettiği katliam yapılır. Bu sonu darbeyle bitecek kanlı
sürecin başlangıcı, işaret fişeğidir. Sonrası telafisi olmayan acılarla,
cinayetlerle katliamlarla gelir.
KANLI TARİH
16 Mart 1978
günü İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde 7 öğrencinin ölümü, 41
öğrencinin de yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı ve silahlı saldırı düzenlenir.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1. sınıf öğrencisi olan Ülkücü öğrencilerin
içinde gizlice faaliyet gösteren genç bir istihbaratçı, İstanbul Emniyeti’ne
geçtiği bilgi notunda, ülkücülerin 8-10 gün içinde İstanbul Üniversitesi
çıkışında solcu öğrencilerin üzerine dinamit atıp, silahlı tarama yapacaklarını
bildirmiştir. Emniyet arşivine “7 Mart 1978 tarih, 1.D.2,12780 koduyla girip
resmiyet kazanan bilgi notunda” belirtilen katliama engel olunmaz.
16 Mayıs 1978’de Ankara’nın Keçiören ilçesine bağlı Piyangotepe mahallesinde
sol görüşlü kişilerin bulunduğu Çelik kıraathanesine, akşam saatlerinde
başlarına çorap geçirili bir şekilde giren 3 kişi kahvede bulunanlardan yere
yatmalarını ister. Orada olan 20 kişi yere yatmıştır. İçeri giren kişilerin
açtığı rastgele ateş sonucu 7 kişi hayatını kaybetmiştir.
Ülke kan gölüne çevrilirken bir yandan da MHP’nin ÜGD gibi gençlik
örgütlenmelerine ‘yasadışı’ TİT (Türk İntikam Tugayı), ETKO (Esir Türkleri
Kurtarma Ordusu), TÜŞKO (Türkiye Ülkücü Şeriatçı Komando Ordusu) adlarıyla MHP
bağlantılı kontrgerilla örgütleri kuruluyor; cinayetleri, katliamları
sahipleniyordu.
ETKO üyesi
olarak yargılanan MHP itirafçısı Ali Yurdakul’un, “MHP’ye çok zarar verdi,
birçok arkadaşımızı cezaevine attı, neredeyse Adana’da MHP’yi çökertecekti”
dediği Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul 28 Eylül 1978’de makam arabasının
içinde katledildi
19-26 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta Yedi gün süren olaylar sırasında yaşanan Alevilere yönelik katliamda 150 Alevi öldürülür. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakılır, 100’e yakın işyeri tahrip edilir.
19-26 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta Yedi gün süren olaylar sırasında yaşanan Alevilere yönelik katliamda 150 Alevi öldürülür. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakılır, 100’e yakın işyeri tahrip edilir.
18 Aralık
1978 akşamı Maraş’taki Çiçek Sinemasında başrolünü Cüneyt Arkın’ın oynadığı
Güneş Ne Zaman Doğacak adlı filmin gösterildiği sırada bomba patlatılır.
Bombayı koyan da sokağa çıkıp “bombayı komünistler attı. Allah’ını,
peygamberini seven yürüsün, komünistleri, Alevileri yaşatmayın. Bunları öldüren
cennetliktir.” diye bağıran da, sonrasında katliamı gerçekleştirip kan dökenler
de kontrgerillanın yönlendirdiği MHP’lilerdir.
Katliamı
başlatan bombanın sahibi MHP itirafçısı olan Ali Yurtaslan’ın söylediğine göre
Abdullah Çatlı’dır. “Katliamı organize eden, bizzat katılanlardan bazıları ise
Haluk Kırcı, Ercüment Gedikli, Ünal Osmanağaoğlu, Ökkeş Kenger’di.” (Reis- S.
Yalçın, D. Yurdakul)
Bu, Çatlı ve ekibinin ilk katliamı da değildir. 8 Ekim 1978 günü Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kadri Kürşat Poyraz Ankara Bahçelievler’de Türkiye İşçi Partisi üyesi 7 öğrenciyi vahşice katleder. Gençlerden biri havluyla boğularak, dördü kafa hizasından kurşuna dizilerek, diğer ikisi de Eskişehir yolunda öldürülmüştür. Çatlı ve ekibinin görevleri burada bitmez.
27 Mayıs’ı da, 12 Mart ve 12 Eylül sürecini de, sonrasını da M. Ali Birand, Can Dündar, ıdvan Akar gibi gazetecilerin, televizyon programcılarının hazırladığı belgesellerden ve son yıllarda çekilen dönem dizilerinden izleriz tekrar tekrar ve her defasında acılarımızı, yaralarımızı kanatarak.
Bu, Çatlı ve ekibinin ilk katliamı da değildir. 8 Ekim 1978 günü Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kadri Kürşat Poyraz Ankara Bahçelievler’de Türkiye İşçi Partisi üyesi 7 öğrenciyi vahşice katleder. Gençlerden biri havluyla boğularak, dördü kafa hizasından kurşuna dizilerek, diğer ikisi de Eskişehir yolunda öldürülmüştür. Çatlı ve ekibinin görevleri burada bitmez.
27 Mayıs’ı da, 12 Mart ve 12 Eylül sürecini de, sonrasını da M. Ali Birand, Can Dündar, ıdvan Akar gibi gazetecilerin, televizyon programcılarının hazırladığı belgesellerden ve son yıllarda çekilen dönem dizilerinden izleriz tekrar tekrar ve her defasında acılarımızı, yaralarımızı kanatarak.
SUSURLUK’TA
ORTAYA ÇIKAN KONTRGERİLLA
3 Kasım 1996
tarihinde Susurluk’ta bir kamyona bir Mercedes çarpar, devletin kirli ilişkiler
ağı ortalığa saçılır. Polis okulu müdürü üst düzey polis memuru’ Hüseyin
Kocadağ’ın kullandığı, Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak’a ait Mercedes’in
yaptığı ‘kaza’ sonrası Bucak yaralı kurtulurken Mehmet Özbay, Gonca Us ve Hüseyin
Kocadağ ölür. Mehmet Özbay sahte kimlikli kişinin Abdullah Çatlı olduğu
anlaşılır.
Kaza, tarihe
Susurluk skandalı olarak geçer. Yeni bir dönem başlıyordu ve artık hiçbir şey
eskisi gibi olmayacaktı. Değişmeyense cinayetler, katliamlar, faili meçhuller,
gözaltında, yargısız infazlarda kaybedilen, söndürülen hayatlar, söndürülemeyen
yangınlar, dindirilemeyen acılar, durdurulamayan kan ve gözyaşı olacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder