07 Eylül 2014
Salon filmlerinin
romantik jönü Cüneyt Arkın, avantür-fantastik filmlerin başrollerinde de at
binip kılıç sallarken bir yandan da toplumsal sorunlara duyarlı filmlerde kalp
kazanıyordur. Karanlık, sağır odalarda kanlı senaryolar planlayan kurtlar
konseyi, silahşörlerine başroller yazarken Malkoçoğlu’ndan ‘kanun koruyucu
adalet savaşçısı ulusalcı komser Cemil’e dönüşen Cüneyt Arkın’a bu kez cehennem
vadisinde figüran olmak düşüyordu. Güneş Ne Zaman Doğacak filminde oynamayı
‘millici’ duygularla mı, ekonomik ya da kıramayacağı ilişkiler nedeniyle mi
kabul etmiştir bilemiyorum ama ‘Cüneyt Arkın Efsanesi’ne düşen bir kara leke
olarak kalmıştır hep.
7 Nisan 1978’de Ankara’dan PTT aracılığıyla bombalı bir paket, Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu’na gönderilir. Hamit Fendoğlu gönderilen paketi açmış, patlama sonucu kendisi, gelini ve iki torunu yaşamını yitirmişlerdir. Aynı tarihte, aynı özellikte ve ağırlıkta başka bir bombalı paket, Pazarcık CHP İlçe Başkanı Memiş Özdal’a gönderilir; Özdal, paketten kuşkulanarak almaz, ancak PTT memurları paketi açarlar ve patlama sonucu bir PTT memuru ölürken, diğeri ağır yaralanır. Biri Adıyaman’a diğeri Adana’ya gönderilen iki ayrı paketin benzer paketin etkisi de bu olaylarla benzerlik göstermektedir.
Memiş Özdal Pazarcık’taki adresine gönderilen bombalı paketi alsa, Malatya
olayı gibi bir katliam hemen o günlerde Kahramanmaraş’ta da yaşanacaktır.
Dönemin
başbakanı Ecevit, bombalarla Ülkü Ocaklarının ilişkisinin araştırıldığını
söylemesi üzerine Alpaslan Türkeş, Malatya benzeri olayların Erzurum ve
Kahramanmaraş’ta da çıkabileceği tehdidini savurur. Açıklamanın hemen sonrası,
Erzurum’da 500’e yakın ülkücü, Atatürk Üniversitesi’ndeki sol görüşlü
öğrencilere ve öğretim üyelerine saldırır. Ülkücülerin başka bir grubu da
şehirde terör estirerek solculara ait işyerlerini tahrip eder.
Bülent Ecevit, “MHP Genel Başkanının bildiği bazı şeyler var. Bu arada
hükümetimiz bir güvenlik önlemi almak üzere çevre il ve garnizonlardan Maraş’a
askeri birlikler gönderdi. Önlem alınmıştır” diyordu. Güvenlik güçleri,
Serintepe Mahallesinde dolaşan iki kişiden şüphelenir ve gözaltına alırlar.
Üzerlerinden patlamaya hazır üç dinamit lokumu çıkar. Soruşturma sonucu, kentte
sabaha kadar arama yapılır. Aramada üç otomatik silah, çok sayıda mermi ve patlayıcı
madde ele geçirilir. Gözaltına alınanlar, ifadelerinde birçok yeri
bombaladıklarını, iki gizli örgüt “Türk Yıldırım Komandoları” ve “Esir Türkleri
Kurtarma Ordusu” ile ilişkili olduklarını söylemişlerdir.
Maraş
katliamından bir hafta önce, Alevilerin ve solcuların çoğunluk olarak
yaşadıkları mahallelerde bazı kişiler nüfus sayımı yaptıklarını söyleyerek
evleri dolaşır. Evlerde kaç kişinin yaşadığı gibi sorular sorarak ve evlere
yeni numaralar vereceklerini söyleyerek kapıları kırmızı boya ile işaretlemişlerdir.
Bu işaretlemelerin amacı, Alevi ve Solcu evlerini belirlemektir.
BAŞBUĞ’UN
MİLLİYETÇİ ÇOCUKLARI
Kahramanmaraş’ta
gerginliğin tırmandığı günlerde, 19 Aralık 1978’de Çiçek Sineması’nda, “Güneş
Ne Zaman Doğacak” filminin gösterimi atılan Müslüman Türkiye, Milliyetçi
Türkiye, Komünistler Moskova’ya, Başbuğ Türkeş gibi sloganlar eşliğinde
sürerken ülkücü Ökkeş Kenger’in attığı bomba katliamın fitilini ateşler.
Bombalama
eyleminin sol görüşlü kişiler tarafında yapıldığını ileri süren kalabalık sağcı
bir grup ile Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup ülkücü Kanımız Aksa da Zafer
İslam’ın ve Müslüman Türkiye sloganlarıyla seyirci kitlesini coşturarak
Cumhuriyet Halk Partisi il merkezine, PTT ve Tüm Öğretmenler Birleşme ve
Dayanışma Derneği binalarına saldırır. Ökkeş Kenger bombanın patlamasından
hemen sonra, Ankara’ya Ülkücü Gençlik Derneğine telefon ederek yardım talebinde
bulunur.
Maraş Meslek
Lisesi öğretmenlerinden sol görüşlü Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu okuldan
evlerine giderlerken yolda silahlı saldırıya uğrarlar. Hacı Çolak olay yerinde
ölürken; Mustafa Yüzbaşıoğlu yaralı olarak hastaneye yetiştirilir, ama
kurtarılamaz ve yaşamını yitirir.
Yedi gün
süren olaylar sırasında 150 Alevi öldürülür. Bülent Ecevit, olayların kendisini
uzun süredir direndiği sıkıyönetim talebine zorlamak için kontrgerilla
tarafından çıkarıldığını söyler. Olayın bir numaralı sanığı Ökkeş Kenger
yargılanıp beraat eder ve soyadını Şendiller olarak değiştirdi. 1991 yılında
Refah Partisinden Kahramanmaraş milletvekili seçilir.
GERÇEKTEN
FİLME, FİLMDEN GERÇEĞE KONSEYLER VE SİLAHŞÖRLER
Kontrgerilla
prodüksiyonunun kurgudan gerçeğe karanlık ilişkiler ağı da kurulmaya
başlanmıştır. Ülke 80 darbesine yol alırken ve sonrasında kurgu dünyasının
yapımcısından yönetmenine, senaristine, başrol oyuncularına dek ve gerçek
hayattaki karşılıklarının bağlantılarına, ilişkiler ağına bakmak yeterli.
“12 Eylül
öncesi sağcıya da solcuya da silahlar aynı kaynaktan gidiyordu” cümlesini
dillendirilen devlet sözcüleri ya da bazı muhaliflere ‘dünün milliyetçi-Turancı
ülkücüleriyle günümüz ‘ulusalcılarının’ bir kesimini (milliyetçi-yeni
Turancı-Avrasyacı) aynı kaynak mı aynı karanlık odada buluşturdu?’ sorusu
sorulabilir.
Örneğin yapım
şirketi kurup sinema dünyasında da yer alan (bir dönem Mehmet Ağar’ın
danışmanlığını da yapan) Avrupa Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu eski
başkanının kendini 80 öncesi ilerici-komünist olarak tanımlayan, (bazı
safdillerin toz kondurmayıp yok iyi tanırım ‘iyi solcu’durlar dese de) 80-90
sonrası sırasıyla Atatürkçü, ulusalcı, milliyetçi, yeni-Turancı (Kürt ve Ermeni
düşmanı) olan çiftin 87 yapımı filminin yapımcısı, finansörü olması için
rastlantı ya da “tamamen duygusal” da diyebiliriz, ‘rastlantıda’ o kaynağı da
arayabiliriz.
Kontrgerilla vadisinin bumerang cehenneminde, konsey toplantılarında roller
belirlenip silahşörlere, katil namzetlerine silah ve görev dağıtılırken bir
yandan da anketler yapılıp paravan cinayet şebekeleri kurulup katillerin,
katliamların yolu açılıyordur.
“Güvenilir ve gözü kara” bozkurtlar arasında “Silahınız olsa, karşınıza bir
komünist çıksa hemen vurur musunuz?” diye soruları olan anketler yapılır. “Görevimiz,
komünistlerle savaşmak ve vatanımızı bunlardan temizlemektir. Bu her ülkücünün
en büyük vazifesidir. Sizler de artık bu savaşta yerinizi almalısınız. Bunun
için biz haydi dediğimiz zaman hemen harekete geçecek durumda olmalısınız. Her
an için bizden gelecek emirleri bekleyin.” Emirler gelir, tetikçiler
harekete geçer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder