22 Mart 2020 Pazar

UZAK GİT ÖLÜM


 29 Mart 2015
 “Burası bizim değil bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi” demişti Tezer Özlü. 
“Unutmak ihanettir, boyun eğmektir” de denmişti bir kez. Biz de yaşanılan, yaşatılan hiçbir şeyi unutmayacağız. İyiyi de kötüyü de, iyilikleri de, kötülükleri de. Kızıldere’yi (30 Mart 1972) nasıl unutabiliriz ki, ya da 6 Mayıs 1972’yi, 18 Mayıs 1973’ü. 1977 1 Mayıs’ını nasıl unutabiliriz ki ya da Roboski’yi. Anımsamak acı verse de, hüzünlendirse de anımsayacağız; unutmayacağız. Deniz’lerin, Mahir’lerin, İbrahim’lerin, yolumuzu aydınlatan öncülerin ışığı, belleğimize kazınan anıları devlet terörüyle, darbelerle, baskılarla, katliamlarla, cinayetlerle yok edilemeyecek, silinemeyecek denli güçlü.
Psikopati çağının cinnet ülkesinde on yıllardır cinayet şebekeleri ekilip, katil sürüleri biçildi. Rakel Dink’in söylediği “Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı” büyüttüler on yıllardır. “Yaşı kaç olursa olsun; 17 veya 27” kindar, itaatkâr, devlet beslemesi katiller yaratıp ‘ötekiler’in üstüne sürdüler. Taşları tutuklayıp, köpekleri saldılar.
Dönemin devlet ihtiyaçlarına uygun olarak 70’lerde Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, 90’larda Kürt’lerin yoğun olarak yaşadığı kentlerde insanları öldüren katillerin günümüzde kullanılan, sokağa salınanları Hrant Dink’ten Ali İsmail Korkmaz’a, Özgecan Aslan’dan Nuh Köklü’ye birçok cana kıydı, canımızdan can aldı. Kimi kurt işareti yapıyordu, kimi ‘devlet görevlileri’ ve bayrakla poz veriyor, kimi sokak ortasında pala sallıyor, kimi dükkânından kaptığı bıçağı kalbimize saplıyordu. Hepsi kendine, devletine, bağlı olduğu devlet görevlilerine çok güveniyordu, başlarına bir şey gelmeyeceğinden, korunacaklarından emindi.
Gladyo-Özel Harp yapılanması bu topraklara girdiğinden bu yana bir yandan iç ve dış düşman, diğer yandan da yarattığı ‘düşmanları’, ‘öteki’ saydıklarını yok ettireceği cinayet şebekeleri ve katiller üretti. 
NE OLUR BU BİR RÜYA OLSUN
Kozmik odalarda saklanan “devlet sırrı” dosyalarda özel harp örgütlenmesi ‘sivil devşirmeler’in bilgileri de yer alıyormuş. Gayrinizamî harpte görev yapacak, sivil-askeri birimleri, milis kuvvetlerini oluşturacak, iç ve dış düşmana karşı kullanılacak seçilmiş siviller.
“Katiller, işkenceciler aramızda” başlığıyla yazdığımız yazıda devletin, hukukun hesap sormadığı, sormayacağı katillerle iç içe yaşadığımızı söylemiştik. “Belki aynı yağmurda ıslanıyor, aynı çatının altına sığınıyoruz. Aynı yerlerde yaşıyor, aynı apartmanlarda oturuyor, aynı bakkaldan alışveriş ediyor, aynı lokantada yemek yiyoruz. Onların işkenceci, tetikçi, katil olduklarını bilmeden. Çünkü hesap sorulmayan, cezalandırılmayan ‘failler’, ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşıyor.’  (http://www.evrensel.net/yazi/72948/katiller-iskenceciler-aramizda) 
Gayrinizamî harpte kullanılmak üzere seçilmiş, aramızdan devşirilmiş, ‘düşmana karşı’ eğitilmiş, can alabilecek katillere dönüştürülmüş, bir kısmı ‘raporlu psikopat’ bu sivillerle de iç içe yaşıyoruz. Kimi mahalle bakkalımız, mahalle berberimiz, belki alt kat komşumuz. Televizyon haberlerinde elinde palayla vb. gördüğümüzde bizden uzakta, bize uzak insanlar. Fakat benzerleri belki de çok yakınımızda.

Sırtını ‘devlet geleneğine’ dayamış bu katiller, dün kadar yakın bir zaman önce vahşice, insanlık dışı yöntemlerle gencecik Özgecan’ı, gazeteci arkadaşımız Nuh Köklü’yü öldürdüler.

R. T. Erdoğan, “Bizim medeniyetimizde, milli ve medeniyet ruhumuzda esnaf ve sanatkâr gerektiğinde askerdir, alperendir, gerektiğinde vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır. Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hâkimdir hakemdir” diyordu.
Gazeteci arkadaşım, bir dönem mahalle komşum Nuh Köklü,  Kadıköy’de arkadaşlarıyla kartopu oynarken kalbinden bıçaklanarak öldürüldü. Nuh Köklü’yü bıçaklayarak öldüren esnaf Serkan Azizoğlu, Nuh’a ve arkadaşlarına saldırırken “silahı getirir hepinizi öldürürüm, raporum var ertesi gün de elimi kolumu sallar çıkarım” diye bağırıyormuş. RTE’nin sözlerini anımsıyoruz tekrar.
GÖĞSÜMDE BIÇAK YARASI, BEDENİMDE KAR TANELERİ
Yeldeğirmeni Dayanışması içinde de yer alan gazeteci arkadaşımız Nuh Köklü’yü psikopat bir esnaf arkadaşlarının gözü önünde, kalbinden bıçaklayarak öldürdü. Bu sarsıcı haberi hastane odasında açık kalp ameliyatına gireceğim sabah, televizyon haberlerinden alıyordum. Tekleyen kalbimi onarmak için ameliyata alacakları sırada, Nuh köklü’nün kalbinden bıçaklanarak öldürüldüğünü öğreniyordum. Cinnet devletinin psikopat katillerinden biri, hep gülen yüzüyle anımsadığım Nuh’u kalbinden bıçaklıyordu. Gerekçe, dükkânının camına isabet ettiğini söylediği kartopu.  
Nuh ve arkadaşları Kadıköy Altıyol’da “İç Güvenlik Paketi”ne karşı #direnözgürlük nöbeti tuttuktan sonra mahalleye dönerken kartopu oynamaya başlamışlar. Karakolhane Caddesi’nde camına sadece bir kartopu isabet eden Aktar, (katil) dükkânından çıkarak “hepinizi öldürürüm, raporum var ertesi gün de elimi kolumu sallar çıkarım” diye bağırdıktan sonra yeniden dükkâna koşup ve elinde bir beyzbol sopasıyla dışarı çıkmış. Sonrasını Nuh’un arkadaşlarından, yaşananların tanığı Tamer Doğan’ın olayı anlatan paylaşımından öğreniyorum: “Sopayı savurduğu anda elinden alıp olayı kapatmak için ısrar etmemize rağmen tekrar içeri koşup elinde ekmek bıçağıyla çıkan KATİL önce kendisini engellemeye çalışan kadın arkadaşımıza bıçağı savurdu ve şans eseri bıçak omzunun üstünden geçti. Onu itip erkek arkadaşımıza ulaşan KATİL bıçağı ile montunu kesti ancak yaralayamadı. Ardından karşı kaldırımda kalan başka arkadaşa yönelen KATİL çöp konteynırının arkasına onu sıkıştırıp itince NUH yardıma koştu ve KATİLE müdahale etti ve kayıp düştü. O esnada NUH’a dönüp doğrudan göğsüne saplayan KATİL ayağa kalkarak bıçağı savurmaya devam etti. On, on beş adım atan NUH yere yığıldı.” 
Arkadaşlarıyla, sevgilisiyle, içindeki çocukla kartopu oynayan, kalbi coşkuyla çarpan Nuh, bunları hazmedemeyen bir katil tarafından çocuk kalbinden bıçaklanarak öldürülüyordu.
Nuh Köklü ölürken: “Ne olur bu bir rüya olsun” demiş. Nuh’un göğsünde bıçak yarası, bedeninde kar taneleri, tabutunda kartopu vardı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder