22 Mart 2020 Pazar

BEYAZCAMA YANSIYAN HAYAT


 16 Kasım 2014
Toplumsal hayatın, yaşanan ‘sosyal olayların’ sinemaya yansımalarını, örneklemelerle sürdürüyoruz uzunca bir süredir. Yeşilçam’ın, ‘eski dönem sinema’nın uzak durduğu, görmezden geldiği, kayda değer görmediği toplumsal olaylar/sorunlar 80’li yılların ortalarından itibaren televizyon haber programlarına, belgesellere, dizilere yansır.
Mehmet Ali Birand, gazeteciliği ve kitap yazmayı sürdürürken, televizyon ile sesini daha geniş kitlelere duyurmak ister; 1985 yılında 32.Gün adlı haber programına başlar. Programda uluslararası ilişkileri ele alan haberler yapar ve yabancı devlet adamlarını konuk eder. Kimi zaman kimsenin ulaşamayacağı sanılan ya da dünyanın önemli medyalarını ve haber ajanslarını reddeden devlet başkanları, sivil toplum ya da yer altı örgütlerinin ‘ulaşılmaz’ liderleri, yönetici kadrolarıyla yapılan söyleşiler programda yer alır. Program çok ilgi görür, gazeteci olarak parlak bir dönem yaşayan Birand daha da ünlenir.
HABERDEN BELGESELE
Birand’ın Avrupa TV’lerinde gördüklerini örnek alıp, esinlenerek yaptığı programın büyük ilgi görmesinde, başarılı olmasında (sonraki yıllarda her biri başarılı programlara imza atan, etkili televizyon programcıları olan) Can Dündar, Mithat Bereket, Çiğdem Anat, Ali Kırca, Deniz Arman, Cüneyt Özdemir ve Rıdvan Akar başta olmak üzere, isimli-isimsiz çok sayıda muhabir, kameraman ve teknik ekipten insanın payı/katkısı vardı.
M. Ali Birand’ın Mitterand, Jacques Chirac, Ürdün Kralı Hüseyin ve oğlu Kral Abdullah, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Irak lideri Saddam Hüseyin, Rusya Federasyonu eski başkanı Gorbaçov, Yeltsin, Filistin lideri Yaser Arafat, Margaret Thatcher, Karamanlis, Mitsotakis, Rabin, Simon Peres gibi “dünya liderleriyle” yaptığı söyleşiler ilgiyle izleniyor ve ses getiriyordu.

1988 yılında Beka vadisindeki PKK kampında gazeteci olarak Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdiği ‘ilk röportaj olay olur’. Öcalan’la o ana dek kimse konuşmamıştır. Röportajın yayını yasaklanır; gazete (Milliyet) toplatılır. Yaptığı işlerle yetinmeyen Birand 1989 yılında (Can Dündar ve Bülent Çaplı ile birlikte) Kıbrıs Belgeseli’ni, ardından da (27 Mayıs darbesini anlatan çalışması) Demirkırat, 12 Mart, 12 Eylül ve Özallı Yıllar belgesellerini hazırlar.  Milliyet’te ayrılıp Sabah’a geçer, 32. Gün programı da TRT’den Show TV’ye taşınır. 28 Şubat müdahalesine muhalefeti, Kürt sorununda resmi ideoloji ve söyleme karşı çıkması nedeniyle asker tarafından andıçlanır. Sabah’tan kovulur, Show TV’deki programı da durdurulur.
BELGESELLER, BELGESELCİLER
Televizyona 1988 yılında Seynan Levent (TRT) ile başlayan, 1989’da da 32. Gün’de çalışmaya başlayan Can Dündar’ın hazırladığı haber programları ve belgesellere de yansır hayatın yaşanmışlıkları. Can Dündar’ın 90’lı yılların başından itibaren çeşitli televizyon kanallarında hazırladığı belgesellerden bazıları: Cumhuriyetin Kraliçeleri (1992), Sarı Zeybek (1993), 12 Mart (1994), Aynalar (1996-1997), Köy Enstitüleri (2000), Nazım Hikmet Belgeseli (2002), Garip: Neşet Ertaş Belgeseli (2005) Lider Portreleri (2007), Delikanlım... İyi bak yıldızlara... / Denizlerin idamının 40. yılında, Deniz Gezmiş Belgeseli (2012), 17 Aralık - Erdoğan’ın en uzun günü (2014)
Yine 32. Gün ekibinden Mithat Bereket de savaş muhabirliği dışında birçok dünya lideriyle söyleşiler gerçekleştiği haber programları hazırlar televizyonlara. Aynı ekipten Çiğdem Anat, Ali Kırca, Cüneyt Özdemir ve Rıdvan Akar da televizyon haberciliğini ve programcılığını sürdürür; belgeseller hazırlar. 32. Gün haber programında yayın yönetmenliği de yapan Rıdvan Akar, CNN Türk’te ‘Hayatın Tanığı’ adlı belgesel ve ‘Habere Dair’ adlı haber programını hazırlar ve sunar. ‘Madalyon/Cumhuriyet’in Yabancı Tanıkları’, ‘12 Eylül/Türkiye’nin Miladı’ (M. Ali Birand ve Hikmet Bila’yla birlikte), ‘Latife Hanım’ (M. Ali Birand ile birlikte), ‘Karaoğlan’ (Can Dündar’la birlikte), ‘Suna’nın Gözleri’, ‘Unutulmaz İki Gün: 6-7 Eylül’ ve ‘Beşiktaş’ın Dervişi Süleyman Seba’ belgesellerini hazırlar.
Ayrıca 2013 yapımı Sürgün filminin senaryosu, Rıdvan Akar’ın 1999 yılında yazdığı ‘İstanbul’un Son Sürgünleri / 1964’te Rumların Sınır dışı Edilmesi’ adlı kitabından uyarlanır.
DİZİLERE YANSIYAN HAYAT
Özel Harp’in ilk kontrgerilla faaliyeti olan kanlı 6-7 Eylül olaylarından günümüze dek yaşanan ve fakat sinemanın uzak durduğu birçok toplumsal olay ve dönüşüm de ‘Çemberimde Gül Oya’, ‘Hatırla Sevgili’, ‘Bu Kalp Seni Unutur mu?’, ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’, ‘Kelebek Çıkmazı’ gibi dönem dizileriyle yansır beyazcama.
Önceki yazılarımızda devletin sinema ve televizyon dizilerindeki temsili, yaşanan toplumsal olayların (Komser Cemil’den Behzat Ç.’ye) sinemaya, (Deli Yürek’ten Kurtlar Vadisi’ne) televizyon dizilerine yansımalarına örnekleriyle değinmiştik. Adı geçen dönem dizilerinde de Cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan toplumsal olaylar yansır kurgu dünyasına. Kimi zaman olabildiğince ‘gerçeğe uygun’ kimi zaman da hayatın gerçekliğinden uzak, kurgunun fantazyasında izleriz yaşanmışlıkları.
Çağan Irmak’ın yönettiği, ‘Çemberimde Gül Oya’ 12 Eylül 1980 öncesi Türkiye’sinden kesitler sunar. Yurdanur’un gençlik hikâyesi 1970’lerdeki üniversite öğrenci olaylarıyla başlar. Yurdanur, olaylar sırasında bir kaza kurşunuyla en yakın arkadaşını kaybeder. Kargaşada uzanan tek yardım eli Mehmet Eroğlu’nundur. İki genç siyasi olaylar fonunda birbirlerine âşık olurlar. Mehmet örgüt üyesi solcu bir gençtir ve daha sonra Yurdanur’un eşi olur. Ancak, Yurdanur’un babası ve annesi karşılarında bir engel olur.
Mehmet, geçimlerini küçük bir kumaşçı dükkânıyla sağlayan ailesiyle kavga etmiş, konağının odalarını kiraya veren Madam Niki’nin konağında yaşamaktadır. Bu konak, rengârenk tipleriyle izleyenlere apayrı hikâyeler sunacak olan dizinin ana mekânıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder