19 Ekim 2014
70’li
yıllarda yaşanan siyasi cinayetlerin, suikastların, katliamların, faili
meçhullerin arkasında Abdullah Çatlı’nın ve (Haluk Kırcı, M. Ali Ağca gibi
arkadaşlarının da yer aldığı) ekibinin olduğunu kitaplara, araştırmalara,
belgesellere ve iddianamelere yansıyan belgelerden öğreniyoruz.
12 Eylül’de
yıllarca biat ve hizmet ettikleri, uğruna onlarca, yüzlerce insanı
katlettikleri devletten, birdenbire ‘dışlanan evlat’ muamelesi gören ülkücü
kadrolar büyük hayal kırıklığı ve savrulma yaşar. Kullanıldıklarını, hizmet
ettikleri devletin işi bitince buruşturup attığını, düşünenlerden silaha,
kabadayılığa aşina olanlarının bir kısmı mafyalaşma yolunu seçer.
Çek-senetten, arazi işine kadar birçok alanda kısa sürede “ülkücü mafya” olarak nam salarlar; birçok insanın canını yakarlar. Çeteleşen, mafyalaşan ülkücüler yeniden devletin hizmetine girer ve Özel Harp Dairesi’nin kullandığı silahşörlere, tetikçilere dönüşürler.
Çek-senetten, arazi işine kadar birçok alanda kısa sürede “ülkücü mafya” olarak nam salarlar; birçok insanın canını yakarlar. Çeteleşen, mafyalaşan ülkücüler yeniden devletin hizmetine girer ve Özel Harp Dairesi’nin kullandığı silahşörlere, tetikçilere dönüşürler.
Bu kez vatan ve millet için değil kendi kasaları ve kurdukları çıkar ilişkileri
için çalışıyorlardır. Çakıcı’lar, Peker’ler vb. bu dönemin ürünüdür, dönemin
koşullarından beslenir.
Benzer durumu
90’lı yıllarda itirafçı olan PKK’den ayrılıp devlet ajanına dönüşen kadrolarda
ve devlet yanlılarından oluşan korucularda görürüz. Bölgede kirli savaşın rantı
büyüdükçe devletin hizmetinde operasyondan operasyona koşan, can alan,
itirafçıların korucuların, özel tim, özel harp kadrolarının bir kısmı
kontrolden çıkarak çeteleşir, mafyalaşır. Yeşil-Mahmut Yıldırım, Cem Ersever
gibi figürler öncesi olsa da bu dönemden çokça beslenir.
ÇETE ÇETE
İÇİNDE
Belli dönüm
noktaları, ‘milat’ oluşturan olaylar, tarihler vardır. 70’li yılların 12 Mart
sonrası ilk miladı 34 kişinin hayatını kaybettiği, 136 kişinin yaralandığı 1
Mayıs 1977’ydi. Düğmeye basılmış ve yüzlerce insanın yaralandığı, hayatını
kaybettiği suikastlerin, katliamların, faili meçhul cinayetlerin olduğu kanlı,
acılı süreç 12 Eylül darbesiyle sonuçlanmıştı.
Devlet her dönemde, her koşulda çete, mafya üretiyor, çıkar grupları
yaratıyordu. Çeteleşen, mafyalaşan devletin askeri, polisi, bürokratı,
siyasetçisi, her kademeden yöneticisi de bu kirli çıkar ilişkilerine bulaşır;
devletin kendisi çeteleşir, mafyalaşır. Bir yandan da devlet içinde örgütlenen
tarikatlar vardır.
3 Kasım 1996
tarihi de, 80 sonrasının en önemli milatlarından, dönüşüm noktalarından biridir;
önemlidir. 12 Eylül darbesinden bu yana devlet katında yaşanan kirlenmeyi,
çeteleşmeyi açığa çıkaran ‘Susurluk kazası’ bu tarihte yaşanır; devletin kirli
ve karanlık ilişkileri ortalığa saçılır. Ölenlerden Mehmet Özbay sahte kimlikli
kişinin Abdullah Çatlı olduğu anlaşılır.
70’li
yıllardaki birçok cinayetin ve katliamın sorumlusu, planlayıcısı,
azmettiricisi, faili olduğu halde sahte kimliklerle, pasaportlarla devlete,
Özel Harp Dairesine, ‘devlet mafyasına’ hizmetini sürdüren, bu nedenle de elini
kolunu sallayarak dolaşan Abdullah Çatlı, Susurluk enkazında “ölü ele
geçirilmiştir.” Korkut Eken, Meclis Araştırma Komisyonu’nda Abdullah Çatlı’nın
1980 öncesinde de devlet tarafından kullanıldığını söyler.
FAİLİ DEVLET
DÖNEMİ
Önce en
acısından, en kanlısından gerçeğini yaşarız; ev-köy-orman yakmalarıyla, faili
meşhur cinayetleriyle, insan kaçırmalarıyla, asit kuyularıyla, toplu
mezarlarıyla, ense köküne sıkılan tek kurşunlarıyla, domuz bağlarıyla… Sonra
kurgu dünyasının beyaz camına, beyazperdesine yansıyan suretlerini ve
gölgelerini izleriz “gerçek olaylarla, kişilerle ilgisi olmadığı” uyarısı
yapılan sinema filmlerinde, televizyon dizilerinde; Genelkurmay, 16 Kasım
1990’da “Dünyadaki yeni gelişmeler karşısında askeri stratejilerde değişiklik
meydana geldikçe Özel Harp Dairesi’nin görevleri de gözden geçirilecektir”
açıklamasını yapar. Özel Harp Dairesi’nin adı 1994 yılında Özel Kuvvetler
Birliği olarak değiştirilir
Demirel’in Cumhurbaşkanı seçilerek başbakanlıktan ayrılmasıyla DYP genel başkanlığına aday olan Tansu Çiller, 13 Haziran 1993’te genel başkan seçilir. Türkiye’nin ilk kadın başbakanı olarak 25 Haziran 1993’ten 6 Mart 1996 tarihine kadar başbakanlık yapar.
90’lı yıllar, Türkiye’nin kanlı, karanlık acılı yılları olarak geçer tarihe. 31
Ocak 1990’da Muammer Aksoy’un öldürülmesiyle başlayan dönemin siyasi
cinayetleri, suikastlar günümüze dek sürer; Çetin Emeç (7 Mart 1990), Turan
Dursun (4 Eylül 1990), Bahriye Üçok (6 Ekim 1990), Vedat Aydın (5 Temmuz 1991),
Musa Anter (20 Eylül 1992), Uğur Mumcu (24 Ocak 1993), Ahmet Taner Kışlalı (21
Ekim 1999) öldürülür. Bu dönemde yüzlerce, binlerce faili meçhul cinayet
işlenir; katliamlar yapılır.
Susurluk
kazası hesap sorma, temizlenme açısından büyük bir umut ve fırsat yaratsa da
suçlulardan, sorumlulardan hesap sorulamaz. Devlet içi hesaplaşmada bir kanat
tasfiye edilmiş, birilerine gözdağı verilmiştir ama halk yararına kimseden
hesap sorulamamıştır. Sonraki davalarda da 90’lı yıllarda yaşanan ağır insan
hakları ihlallerinin, yargısız infazların hesabı henüz sorulamamıştır.
Devlet-Özel
Harp iş başındadır; Kontrgerilla faaliyetleri aralıksız sürer. 1993 yılında
devlet yönetiminde köklü değişiklikler gündeme gelir ve “terörle mücadelede”
şahinler devri başlar. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne Mehmet Ağar’ın getirilmesiyle
polis daha aktif bir konuma geçer ve Özel Harekât Timleri ön plana çıkar.
Mehmet Eymür de MİT’e dönmüştür. Mehmet Ağar, Korkut Eken’i müşavir ve Özel
Harekât Timlerinin eğiticisi olarak görevlendirir. İbrahim Şahin’in Özel Harekât
Daire Başkanlığı’na getirilmesiyle Korkut Eken’in nüfuzu da artar. Yeşil, Cem
Ersever, Abdullah Çatlı, ‘Çiller Özel Örgütü’ ve JİTEM de faaliyettedir.
GÖLGELER VE
SURETLER
Bütün bu
yaşanmışlıklar, acılı, kanlı ve karanlık tarih devletin ‘mafya-bürokrat-tarikat-siyaset’
bağındaki kirli ilişkileri Susurluk kazası sonrasında televizyon dizilerine,
sinema filmlerine yansır. Deli Yürek namlı, Yusuf Miroğlu suretinde karşımıza
çıkarılan karakter etrafında Bumerang Cehennemi’nin kapısı açılır. Kurtlar Vadisi’nin
Polat Alemdar’ını, Çakır’ını, Sağır Oda’nın Aras Dağlı’sını ve diğerlerini
tanırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder