VİVA ZAPATA: MEKSİKA’NIN BEYAZ ATLI KAPLANI 05 Temmuz 2015
John
Steinbeck’in senaryosundan Elia Kazan’ın yönettiği filmin tanıtım sloganı
şöyleydi: “Efsane olmuş bir haydut! Meksika’nın beyaz atlı kaplanının kükreyen
öyküsü.” Başlıca rollerinde Marlon Brando, Anthony Quinn ve Jean Peter’in yer
aldığı 1952 yapımı Viva Zapata, Meksika Devrimi’nin en önemli kişiliklerinden
Emiliano Zapata’nın, diktatör Díaz’ın baskıcı rejimine karşı yürüttüğü
mücadelenin öyküsünü anlatır.
YAŞASIN
ZAPATA
Aralarında
Emiliano Zapata’nın da bulunduğu bir grup Meksikalı köylüden oluşan heyet,
yaşadıkları bölgedeki adaletsizlikleri aktarmak üzere devlet başkanı Porfirio
Diaz’ın huzuruna çıkarlar. Hükümete yakın toprak ağaları tarafından verimli
topraklarına el konmuş, çorak ve kayalık bir bölgede yaşamaya zorlanmışlardır.
Bu şikâyetleri ve istekleri Diaz tarafından önemsenmez. Bu tavra Zapata itiraz
eder. Bu itirazı Diaz tarafından listedeki adı işaretlenerek mimlenmesine neden
olur.
Emiliano Zapata |
Köylüler
haklarını alamayınca Emiliano Zapata, kardeşi Eufemio ile birlikte Meksika’nın
güneyinde isyan başlatırlar. Aynı şekilde Pancho Villa ayaklanmıştır. Her iki
isyancı da Francisco Madero’nun liderliği altında güçlerini birleştirirler.
Sonunda Diaz ülkeyi terk etmek zorunda kalır ve yerine Madero geçer. Madero iyi
niyetli bir reformcudur fakat işleri kısa sürede çözecek gibi gözükmemektedir.
Zapata’nın köylülerinin toprak sorununa köklü bir çözüm getiremediği gibi
General Huerta’nın etkisine girer. Durumdan hoşlanmayan ve kendine sunulan
nimetleri de reddeden Zapata Güney’e, bölgesine geri döner. Bir darbeyle
Madero’yu öldürüp idareyi ele alan General Huerta Zapata’nın peşine düşer ama
Zapata’ya yenilir.
General
rütbesi alan iki devrimci, Zapata ve Pancho Villa merkezde buluşurlar.
Zapata’ya saygı duyan ve onun gerçek bir lider olacağına inanan Pancho
Villa’nın ısrarıyla bir süreliğine ülke yönetimini alan Zapata, yeni rejimin de
en az öncekiler kadar yozlaşmış olduğunu, iktidarı alanların, uğruna
savaştıkları halkı unutup, devirdikleri despot liderler gibi halka zulmettiğini
görür. Kendi bölgesinden gelen bir köylü heyetini kabul ettiğinde onlardan
kardeşi Eufemio Zapata’nın bölgesinde diktatör kesildiği ve kendi kanunlarını
uyguladığını, köylülerin topraklarına ve hatta kadınlarına el koyduğunu
öğrenir. Sorunla ilgileneceğini söyleyip köylüleri başından savmaya çalışırken
filmin başında gördüğümüz Diaz gibidir. Köylülerden biri de tıpkı onun yıllar
önce yaptığı gibi ısrarcı davranınca köylünün adını Diaz’ın yıllar önce
kendisine yaptığı şekilde kalemle işaretlerken kendine gelir.
Her şeyi
bırakarak bölgesine döner ve kardeşinden hesap sorar. Kardeşi karısını elinden
aldığı köylü tarafından gözlerinin önünde öldürülür. Kardeşinin haksız olduğunu
bilen Zapata buna ses çıkarmaz. Köylülere kendi topraklarını kendi silahlarıyla
savunmalarını, bunu yaparken de sadece kendilerine güvenmelerini, kurtarıcılardan
medet ummamalarını salık veren Zapata, mücadelesini sürdürürken gittiği bir
köyde tuzağa düşürülür ve delik deşik edilerek öldürülür. Tanınmaz haldeki
cesedi gözdağı ve “ibret için” kendi köyünün meydanına bırakılır. Ancak köyün
sağduyulu yaşlıları bu cesedin tanınmayacak durumda olduğunu ve Zapata’ya ait
olmadığını dillendirip yayarak kişilerin değil düşünceler ve inançların önemli
olduğunu söyleyen Zapata’nın öğretilerinin hayata geçtiğini gösterirler;
Zapata’nın, düşüncelerinin ve mücadelesinin ölümsüzleşmesini sağlarlar.
COMANDANTE
CHE
Geçtiğimiz
günlerde enternasyonalist devrimci önder Che’nin doğum yıldönümüydü. 14 Haziran
1928’de doğan Ernesto Che Guevara, tıp eğitimi alırken Latin Amerika’yı baştan
başa dolaşır. İnsanların yaşadığı yoksulluğu doğrudan gözlemleyen, bu
deneyimler sonucunda bölgedeki ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmanın tek
yolunun devrim olduğuna inanan Ernesto, Marksizm’e bağlanır. Guatemala
devrimine katılır. Yaşam öyküsünü, örnek kişiliği ve mücadelesini bilmeyenimiz
yoktur. 1959 yılında Küba’da yönetimi ele geçiren Fidel Castro’nun 26 Temmuz
Hareketi’ne katılır. Yeni hükümette çeşitli önemli görevlerde bulunan, gerilla
savaşı teorisi ve uygulamaları üzerine makaleler, kitaplar yazan Che, diğer
ülkelerdeki devrimci hareketlere katılmak üzere 1965 yılında Küba’dan ayrılır.
CIA ve
Amerikan Ordusu Özel Harekât Birlikleri’nin operasyonu sonrası esir düştüğü
Bolivya’da (Bolivya Ordusu’nun elindeyken), 9 Ekim 1967’de öldürülür. Che
Guevara, ölümünden sonra enternasyonalist sosyalist/devrimci hareketlerin
sembolü haline gelir.
SUBCOMANDANTE
MARCOS
‘Marcos’
gerçek adı değildir; yıllar önce ölen, çok saygı duyduğu bir mücadele
arkadaşının adıdır. Aksanından Chiapaslı olmadığı anlaşılıyordur. Bir
röportajda 1983 yılında, 11 arkadaşıyla birlikte bölgeye, yerli halkı
bilinçlendirmeye geldiğini, o günden bu yana Chiapas’ta yerli halk için
mücadele verdiğini söyler.
Meksika’nın
Güneybatı eyaleti Chiapas’ta 90’lı yıllarda başlayan Zapatista hareketinin “en
bilinen yüzüdür”. Maya kökenli halktan biri olmamasına rağmen 1994
ayaklanmasında yaptığı konuşmayla yerli halkın/isyan hareketinin öncüsü/sözcüsü
olur. Kar maskesi ve piposuyla da uluslararası kamuoyunun yeni devrimci figürü
haline gelir. Kim olduğuna dair iddialar ancak söylenti düzeyinde kalmıştır.
Meksika hükümetine göre; Marcos’un gerçek adı Rafael Sebastian Guillen
Vicente’dir ve yıllar önce ortadan kaybolan bir akademisyendir.
CIA’nın gay olduğunu iddiasını “Evet ben San Francisco’da bir gay, Güney
Afrika’da bir siyah, Avrupa’da bir Asyalı, İspanya’da bir anarşist, İsrail’de
bir Filistinli, San Cristobal sokaklarında bir Maya yerlisi, Almanya’da bir
Yahudi, bir işsizim.” diye yanıtlar.
Çoğu kimse tarafından Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (EZLN) lideri olarak
görülür. Ona duyulan saygıdan ve Emiliano Zapata’ya Comandante denmesinden
dolayı kendisine Subcomandante (Komutan yardımcısı) lakabı vermiştir.
Subcomandante
sıfatına karşı art niyetli sorular soran gazetecilerin, “emirleri kimden
alıyorsunuz, esas kumandanınız kim?” sorusuna “esas kumandan Che Guevara’dır”
yanıtını verir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder