23 Mart 2020 Pazartesi

KANLI TARİH VE TEKERRÜR (1)


  18 Ekim 2015
Osmanlıdan miras iktidar savaşları Cumhuriyet tarihi boyunca da çoğu zaman ‘derinden’, kimi zaman açıktan sürdü. Toplumsal muhalefetin yükseldiği dönemlerde iktidar gücünü elinde tutanlar devlet terörü kullanmaktan, kan dökmekten geri durmadılar. Kendi aralarındaki savaşta da kılıçlar çekildiğinde her yol mubahtı. Şimdiki iktidarın öncülleri Demokrat Parti döneminde ve Özallı yıllarda yaşananların tekerrürü gibi yıllar yaşadık yakın dönemde. Yaşananlardan ders almayan iktidar güçleri, tekerrüre düşerken bu iktidarı ve başını yüz yılın demokratı ilan edenlerin sapmaları da tuz biber oldu. Yenilenen seçim döneminde yaşanan açık faşizm tarihten ders çıkartmayı gerektiriyor. İktidar savaşlarının anımsattıklarıyla biz de geçmişten günümüze bir yolculuğa çıkalım.
ANIMSAMALAR
1950’li yıllar toplumsal, siyasal çalkantılarla geçiyordu. 14 Mayıs 1950 günü yapılan seçimler Türkiye’de 27 yıllık tek parti devrini sona erdirdi. 1923 yılından itibaren ülkeyi tek başına yöneten Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı, seçim sonucunda yönetimi Demokrat Parti’ye devredecekti. 
Atatürk’ten sonra 11,5 yıldır cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan İsmet İnönü artık ana muhalefet lideri oluyordu. 22 Mayıs 1950 günü TBMM açıldı. Refik Koraltan başkanlığa seçildi. Ardından yapılan cumhurbaşkanlığı oylamasında, DP Genel Başkanı Celâl Bayar, 453 milletvekilinin katıldığı oylamada 387 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi. Hükümeti kurmakla DP Aydın Milletvekili Adnan Menderes görevlendirildi. Aynı gün Menderes kendisinin ilk, Cumhuriyet’in 19. hükümetini kurdu. 2 Haziran’da da güvenoyu aldı. 9 Haziran 1950’de DP Genel İdare Kurulu Adnan Menderes’i genel başkanlığa seçti. Demokrat Parti sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve on yıl boyunca (1950-1960) iktidar olmuştur.
Her mahallede milyoner yaratmak, ülkeyi ‘Küçük Amerika’ yapmak vaatleriyle Demokrat Parti iktidarının uyguladığı ekonomik politikalar, ülkeyi ekonomik darboğaza sürükler, işsizliği artırır. İktidarla muhalefet arasındaki ilişkiler günden güne sertleşir. İktidar her kesimden muhalefete karşı baskıları arttırır. CHP’nin yayın organı Ulus gazetesi başta olmak üzere, muhalefete destek veren birçok gazete aralıklarla kapatılır. Mayıs 1959’da CHP lideri İsmet İnönü Uşak’ta saldırıya uğrar. İzmir’de, İstanbul’da ve Ankara’da CHP liderine saldırılar olur. 
Muhalif yazarlar tutuklanıyor, basın sansürleniyordur. İktidar, basını ve muhalefeti soruşturmak amacıyla gazete kapatmaktan, muhalif düşüncede olanları tutuklamaya kadar geniş yetkilere sahip bir Tahkikat Komisyonu kurar. Bunun karşısında, Mecliste söz alan muhalefet lideri İsmet İnönü bunun demokratik rejim yolundan çıkıp bir baskı rejimi yoluna girmek olduğunu belirtir, “Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam” der. 
Ancak 27 Nisan 1960 günü yasal olarak kurulan Tahkikat Komisyonu, İnönü’ye 12 oturum TBMM toplantılarına katılmama cezası verir. Olaya tepki gösteren CHP grubu Meclisten zorla çıkartılır. Meclisteki kargaşa sokağa taşmakta gecikmez. 28-29 Nisan 1960’ta İstanbul ve Ankara’da üniversite öğrencileri gösteriler yaparlar. Olayların üzerine şiddetle gidilir. Üniversiteler kapatılır, iki şehirde de sıkıyönetim ilan edilir. Demokrat Parti’li gençler 5 Mayıs 1960 günü DP liderine bağlılıklarını ifade etmek ve iktidara destek olmak amacıyla Ankara Kızılay Meydanı’nda bir gösteri düzenlemeyi planlarlar. Ancak 555-K parolasıyla örgütlenen muhalif gençler 5 Mayıs akşamı saat 5’te meydanı doldururlar. Arabasından indiğinde protestocular arasında kalan Başbakan Menderes tartaklanırken, olay yerinden güçlükle uzaklaşır.
21 Mayıs’ta Harbiyeliler Ankara’da sessiz bir yürüyüş gerçekleştirirler. Ülkedeki karışıklığın git gide büyümesi, sokaklarda çatışmalar çıkması, iktidar-muhalefet arasındaki sertlik, sonunda 27 Mayıs 1960 sabahı, Kurmay Albay Alpaslan Türkeş tarafından Ankara Radyo’sundan okunan bildiriyle son bulur. Milli Birlik Komitesi, Türk Silahlı Kuvvetleri adına ülke yönetimine el koyduğunu açıklar. Kara Kuvvetleri komutanı Org. Cemal Gürsel, komitenin başına geçer. Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, TBMM Başkanı Refik Koraltan ve Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere Demokrat Parti’liler tutuklanırlar. Anayasa ve parlamento fesh edilir, siyasal faaliyetler askıya alınır. 28 Mayıs 1960 günü Org. Cemal Gürsel başkanlığında bir hükümet kurulur, yeni anayasa ve siyasi kurumların oluşması için çalışmalara başlanır. Tutuklu Demokrat Parti’liler yargılanmak üzere Yassıada’ya gönderilir. Demokrat Parti, 29 Eylül 1960’ta kapatılır.
Tutuklular Yüksek Adalet Divanı’nca yargılanırlar; 15 kişi idama, 31 kişi ömür boyu hapse, 418 kişi değişik hapis cezalarına çarptırılırken 123 kişi de aklanır. Milli Birlik Komitesi idam cezalarından üçünü onaylar. Tutuklu bulunan Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 16 Eylül 1961’de, Başbakan Adnan Menderes ise ertesi gün İmralı Adası’nda idam edilirler. Celâl Bayar ve Refik Koraltan ile 11 kişinin idam cezası ömür boyu hapse çevrilir.
27 Mayıs darbesini destekleyenler yeni anayasaya da önemli bir rol biçtiler. ‘61 Anayasası’nın yapılması ve referandumla onaylatılması, eski iktidar sahiplerini ‘anayasayı ihlâl’ etmekle suçlayıp yargılayanların ‘haklılığını’ göstermek anlamına gelecekti. Bu ve benzeri sebeplerle yapılan yeni anayasa, demokrasinin sınırlarını genişleten, görece daha özgürlükçü bir anayasa olur.
1961 Anayasası’nın getirdiği bu kısmi demokratik ortamda, 12 sendikacının İstanbul Valiliğine verdikleri bildirimle 13 Şubat 1961’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) kurulur. 
1961 seçimlerine katılamayan TİP, 1965 seçimlerinde, 54 ilde yüzde 3 oy alarak TBMM’ye 15 milletvekili gönderir. Bu görece özgürlükçü ortam, sinemamızda da karşılığını bulur. 1960-1965 yılları arasında toplumsal gerçekçi filmler yapılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder