18
Ekim 2015
Osmanlıdan
miras iktidar savaşları Cumhuriyet tarihi boyunca da çoğu zaman ‘derinden’,
kimi zaman açıktan sürdü. Toplumsal muhalefetin yükseldiği dönemlerde iktidar
gücünü elinde tutanlar devlet terörü kullanmaktan, kan dökmekten geri
durmadılar. Kendi aralarındaki savaşta da kılıçlar çekildiğinde her yol
mubahtı. Şimdiki iktidarın öncülleri Demokrat Parti döneminde ve Özallı
yıllarda yaşananların tekerrürü gibi yıllar yaşadık yakın dönemde.
Yaşananlardan ders almayan iktidar güçleri, tekerrüre düşerken bu iktidarı ve
başını yüz yılın demokratı ilan edenlerin sapmaları da tuz biber oldu.
Yenilenen seçim döneminde yaşanan açık faşizm tarihten ders çıkartmayı
gerektiriyor. İktidar savaşlarının anımsattıklarıyla biz de geçmişten günümüze
bir yolculuğa çıkalım.
ANIMSAMALAR
1950’li yıllar toplumsal, siyasal çalkantılarla geçiyordu. 14 Mayıs 1950 günü
yapılan seçimler Türkiye’de 27 yıllık tek parti devrini sona erdirdi. 1923
yılından itibaren ülkeyi tek başına yöneten Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı,
seçim sonucunda yönetimi Demokrat Parti’ye devredecekti.
Atatürk’ten
sonra 11,5 yıldır cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan İsmet İnönü artık ana
muhalefet lideri oluyordu. 22 Mayıs 1950 günü TBMM açıldı. Refik Koraltan
başkanlığa seçildi. Ardından yapılan cumhurbaşkanlığı oylamasında, DP Genel
Başkanı Celâl Bayar, 453 milletvekilinin katıldığı oylamada 387 oy alarak Türkiye
Cumhuriyeti’nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi. Hükümeti kurmakla DP Aydın
Milletvekili Adnan Menderes görevlendirildi. Aynı gün Menderes kendisinin ilk,
Cumhuriyet’in 19. hükümetini kurdu. 2 Haziran’da da güvenoyu aldı. 9 Haziran
1950’de DP Genel İdare Kurulu Adnan Menderes’i genel başkanlığa seçti. Demokrat
Parti sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve on yıl boyunca
(1950-1960) iktidar olmuştur.
Her mahallede
milyoner yaratmak, ülkeyi ‘Küçük Amerika’ yapmak vaatleriyle Demokrat Parti
iktidarının uyguladığı ekonomik politikalar, ülkeyi ekonomik darboğaza
sürükler, işsizliği artırır. İktidarla muhalefet arasındaki ilişkiler günden
güne sertleşir. İktidar her kesimden muhalefete karşı baskıları arttırır.
CHP’nin yayın organı Ulus gazetesi başta olmak üzere, muhalefete destek veren
birçok gazete aralıklarla kapatılır. Mayıs 1959’da CHP lideri İsmet İnönü
Uşak’ta saldırıya uğrar. İzmir’de, İstanbul’da ve Ankara’da CHP liderine
saldırılar olur.
Muhalif yazarlar tutuklanıyor, basın sansürleniyordur. İktidar, basını ve
muhalefeti soruşturmak amacıyla gazete kapatmaktan, muhalif düşüncede olanları
tutuklamaya kadar geniş yetkilere sahip bir Tahkikat Komisyonu kurar. Bunun
karşısında, Mecliste söz alan muhalefet lideri İsmet İnönü bunun demokratik
rejim yolundan çıkıp bir baskı rejimi yoluna girmek olduğunu belirtir, “Bu
yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam” der.
Ancak 27
Nisan 1960 günü yasal olarak kurulan Tahkikat Komisyonu, İnönü’ye 12 oturum
TBMM toplantılarına katılmama cezası verir. Olaya tepki gösteren CHP grubu
Meclisten zorla çıkartılır. Meclisteki kargaşa sokağa taşmakta gecikmez. 28-29
Nisan 1960’ta İstanbul ve Ankara’da üniversite öğrencileri gösteriler yaparlar.
Olayların üzerine şiddetle gidilir. Üniversiteler kapatılır, iki şehirde de
sıkıyönetim ilan edilir. Demokrat Parti’li gençler 5 Mayıs 1960 günü DP
liderine bağlılıklarını ifade etmek ve iktidara destek olmak amacıyla Ankara
Kızılay Meydanı’nda bir gösteri düzenlemeyi planlarlar. Ancak 555-K parolasıyla
örgütlenen muhalif gençler 5 Mayıs akşamı saat 5’te meydanı doldururlar.
Arabasından indiğinde protestocular arasında kalan Başbakan Menderes
tartaklanırken, olay yerinden güçlükle uzaklaşır.
21 Mayıs’ta
Harbiyeliler Ankara’da sessiz bir yürüyüş gerçekleştirirler. Ülkedeki
karışıklığın git gide büyümesi, sokaklarda çatışmalar çıkması,
iktidar-muhalefet arasındaki sertlik, sonunda 27 Mayıs 1960 sabahı, Kurmay
Albay Alpaslan Türkeş tarafından Ankara Radyo’sundan okunan bildiriyle son
bulur. Milli Birlik Komitesi, Türk Silahlı Kuvvetleri adına ülke yönetimine el
koyduğunu açıklar. Kara Kuvvetleri komutanı Org. Cemal Gürsel, komitenin başına
geçer. Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, TBMM Başkanı Refik Koraltan ve Başbakan Adnan
Menderes başta olmak üzere Demokrat Parti’liler tutuklanırlar. Anayasa ve
parlamento fesh edilir, siyasal faaliyetler askıya alınır. 28 Mayıs 1960 günü
Org. Cemal Gürsel başkanlığında bir hükümet kurulur, yeni anayasa ve siyasi
kurumların oluşması için çalışmalara başlanır. Tutuklu Demokrat Parti’liler
yargılanmak üzere Yassıada’ya gönderilir. Demokrat Parti, 29 Eylül 1960’ta
kapatılır.
Tutuklular
Yüksek Adalet Divanı’nca yargılanırlar; 15 kişi idama, 31 kişi ömür boyu hapse,
418 kişi değişik hapis cezalarına çarptırılırken 123 kişi de aklanır. Milli
Birlik Komitesi idam cezalarından üçünü onaylar. Tutuklu bulunan Maliye Bakanı
Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 16 Eylül 1961’de, Başbakan
Adnan Menderes ise ertesi gün İmralı Adası’nda idam edilirler. Celâl Bayar ve
Refik Koraltan ile 11 kişinin idam cezası ömür boyu hapse çevrilir.
27 Mayıs
darbesini destekleyenler yeni anayasaya da önemli bir rol biçtiler. ‘61
Anayasası’nın yapılması ve referandumla onaylatılması, eski iktidar sahiplerini
‘anayasayı ihlâl’ etmekle suçlayıp yargılayanların ‘haklılığını’ göstermek
anlamına gelecekti. Bu ve benzeri sebeplerle yapılan yeni anayasa, demokrasinin
sınırlarını genişleten, görece daha özgürlükçü bir anayasa olur.
1961
Anayasası’nın getirdiği bu kısmi demokratik ortamda, 12 sendikacının İstanbul
Valiliğine verdikleri bildirimle 13 Şubat 1961’de Türkiye İşçi Partisi (TİP)
kurulur.
1961
seçimlerine katılamayan TİP, 1965 seçimlerinde, 54 ilde yüzde 3 oy alarak
TBMM’ye 15 milletvekili gönderir. Bu görece özgürlükçü ortam, sinemamızda da
karşılığını bulur. 1960-1965 yılları arasında toplumsal gerçekçi filmler
yapılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder