23 Mart 2020 Pazartesi

GECELERİN VE DUVARLARIN ÖTESİ


 12 Nisan 2015
      
1960’lı yılların başında yapılan toplumsal gerçekçi filmlerle, yalnızca yaşanan hayatın salt gerçekliğini değil, bu gerçekliğin toplumsal boyutlarını da yansıtarak hem Yeşilçam sinemasının masal/hayal dünyasının dışına çıkılıyor hem de ‘devrimci’ bir uyanışın, toplumsal muhalefetin oluşmasına katkı sağlanıyordu. Menderes-Demokrat Parti iktidarıyla başlayan süreçte toplumun genetiğiyle ve algılarıyla oynanmaya başlanır, ‘kazanmak için her yol mubah anlayışı yaygınlaştırılır. Her mahallede milyoner yaratma söylemleriyle sınıf atlama düşleri körüklenir. Eski-yeni devletin ‘sahipleri Menderes’ten Demirel’e, darbecilerden Özal’a, Erdoğan’a kadar sürekliliği benze
r uygulamalarla çoğaltarak, geliştirerek sürdürürler.
Toplumsal gerçekçi filmlerin ilk örneği, Metin Erksan’ın yönettiği Gecelerin Ötesi (1960), yaşanan toplumsal/bireysel dönüşümü yalın gerçekçi bir dille anlatan önemli bir filmdi. 2. Türk Film Festivali’nde Metin Erksan’ın En Başarılı Senaryo Ödülü aldığı, Sinema dergisinin düzenlediği soruşturmada da En İyi Film ve Metin Erksan’ın da En Başarılı Yönetmen seçildiği Gecelerin Ötesi, oyuncularının da filmografisinde önemli bir yer tutar.
Filmde ideallerini gerçekleştirebilmek için ‘çete’leşen altı gencin öyküsü anlatılır. Farklı düşleri olan bu insanlar, ‘kısa yoldan köşeyi dönme’ tohumlarının atıldığı, her mahallede bir milyoner yaratma söylemlerinin insanları etkilemeye başladığı günlerde, kendilerine mutluluk getireceğine inandıkları, ideallerini gerçekleştirmek için sahip olmaları gerektiğini düşündükleri parayı ‘çete’ kurup soygunlar yaparak elde etmeye çalışırlar. Uzun yol kamyon şoförü, ailesine de bakmak zorunda olan bir mensucat fabrikası işçisi, Amerika’ya gidip orada çalışmak, yenidünyanın nimetlerinden yararlanmak isteyen iki müzisyen, işsiz bir idealist aktör ve yine parasız bir ressam bir araya gelerek soygunlar yaparlar. Kısa yoldan ‘köşeyi dönme’ düşlerinin nelere yol açabileceğini, insanların hayatın gerçekleri karşısındaki bu tür seçimlerinin, tutunma yöntemlerinin yarattığı dramları yalın bir dille, sahici biçimde anlatan Gecelerin Ötesi’nde Kadir Savun, Erol Taş, Hayati Hamzaoğlu, Suna Selen, Oktar Durukan, Suphi Kaner, Ziya Metin ve Yılmaz Gruda da unutulmaz bir oyunculuk sergilerler.
Orhan Elmas yönettiği, senaryosunu Turgut Özakman’ın 1957’de yazdığı aynı adlı tiyatro eserinden Vedat Türkali, Turgut Özakman ve Orhan Elmas’ın birlikte uyarlayıp yazdıkları Duvarların Ötesi (1964), cezaevinden kaçan bir grup mahkûmun rehin aldıkları bir kadınla birlikte yaşadıkları gerilim dolu saatleri anlatır.
Filmin başlıca rollerinde Tanju Gürsu (Mektepli), Belgin Doruk, Erol Taş (Babaç), Özden Çelik, Hayati Hamzaoğlu (Halıcı), Danyal Topatan (Dede), Hasan Ceylan (Ayı Mahmut), Feridun Çölgeçen, Atıf Kaptan ve Ali Şen yer alır.
Hapishaneden firar eden mahkûmlar bir zeytinyağı deposuna sığınır. Nişanlısı ile dolaşmaya çıkan Gün’ü de kaçırıp beraberlerinde getirirler. Erol Taş, usturaya vurulmuş kafası ve pala bıyıklarıyla otlak yüzünden Potur Ramazanı vurduğu için müebbede mahkûm olan öfkeli, otoriter ‘Babaç’ suretinde güçlü, etkileyici bir performans sergiliyor. ‘Ayı Mahmut’ hırsızlıktan,  eskiden İstanbul’da dolmuş şoförlüğü yapan ‘Dede’ eroinden, müebbede mahkûm. Mektepli bir araba çalmış bir de ‘leşi var’. İdamlık. Gün’ü tiyatroda seyretmiş. Bir gösteri sonrası çok istemesine karşın cesaret edemediği için konuşamamış. Karısını yatakta aşığı ile yakalayınca, 11 yerinden bıçaklayıp öldürdüğünü söyleyen ‘Halıcı’nın asıl suçunu ve cezasını Mektepli’nin, Jandarma Kumandanı’nın anlatımlarından öğreniyoruz. “6 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz etmiş, sonra da parçalayıp gömmüş. İdam cezası ‘temyizde tasdik edilecektir”. En gençleri olan ‘Kemal’, kan davası nedeniyle eline silahı tutuşturan annesinin zorlamasıyla, 14 yaşındayken iki kişiyi camide öldürmüş, 15 yıl vermişler.
Gün’ü de taciz eden, tecavüz’e yeltenen Halıcı, Mektepli ve diğerlerinin tepkisiyle ‘dizginlenir.’ Sıkıştırıldıkları depoda onların insan yönlerini gören rehineleri Gün, onlara yardımcı olmak ister. Mahkûmların kaçışlarını sağlayan uyuşturucu parasının yerini bilen adamları Dede’yi kurtarmak isteyen eroin çetesidir. Dede, son sevkiyatta patronuna kazık atmış, sattığı malın yüklü miktardaki parasını bir yere gömmüş sonra da “Beni kurtarmazsanız paranın yerini söylemem” diye dayatmıştır.
Gazeteciler haber röportaj peşine düşer. Gazetecinin “Neden kaçmak istediniz?” sorusunu “Mahpushaneden kim kaçmaz, kim bekler asılmayı?” diye yanıtlayan Babaç. Sonra da “Bunlara bizim lafımız yetmez, Mektepli sen konuş diyerek yerini ona bırakır. Mektepli dışarıdakilere “Buraya neden toplandınız, niçin burayı panayır yerine çevirdiniz? Bizi hapse attınız da dışarıda işler iyi mi gitti? Bizi asınca iyi mi gidecek? Bizi dinleyip yazacaksınız da ne olacak? Hapse düşmeden önce haklıydık, Neden o zaman dinlemediniz?” der. “Gül Targan’ı niye kaçırdınız?” sorusunu da “Canımızı kurtarmak için” diye yanıtlar.
Firariler arasında çekişme başlar. Dede eroin krizlerindedir. Halıcı, idamın kesinleştiğinden habersiz, yiyecek sepeti ile mektup gönderir: “Çok muhterem büyüklerim, şeytana uyup da karıştığım bu işten son derece pişmanlık duymaktayım. Namussuzum ki gönüllü değildim.” ‘Büyükleri’ ne emir buyururlarsa canla başla yapmaya hazır olduğunu yazar. Yeter ki yapacağı vazife takdir edilsin. “Küçükten kusur, büyükten af. Ellerinizden öperim.”
Arkadaşları Halıcı’nın ihanetini anlayınca mahkeme kurulur. Cezası 4. kattan atılmak olur. Gün, Halıcı’nın öldürülmesine tepkilidir.Mektepli: Herkes bir iş tutmuş bu dünyada. Katil de lazım. Bu da bizim kısmetimize düştü. Seni buraya getirdik diye bizden teker teker hesap soracaklar. Ama bizi buraya getirenlerden kimse hesap sormadı.Gün: Kim sizin için hesap versin?
Mektepli: Babaç neden Ramazan’ı vurdu? Eroini Dede mi icat etti? Çalmayı Mahmut mu? Kemal’in annesi sevmiyor muydu oğlunu? Neden 14 yaşında eline silahı verdi?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder