12 Nisan 2015
1960’lı
yılların başında yapılan toplumsal gerçekçi filmlerle, yalnızca yaşanan hayatın
salt gerçekliğini değil, bu gerçekliğin toplumsal boyutlarını da yansıtarak hem
Yeşilçam sinemasının masal/hayal dünyasının dışına çıkılıyor hem de ‘devrimci’
bir uyanışın, toplumsal muhalefetin oluşmasına katkı sağlanıyordu. Menderes-Demokrat
Parti iktidarıyla başlayan süreçte toplumun genetiğiyle ve algılarıyla
oynanmaya başlanır, ‘kazanmak için her yol mubah anlayışı yaygınlaştırılır. Her
mahallede milyoner yaratma söylemleriyle sınıf atlama düşleri körüklenir.
Eski-yeni devletin ‘sahipleri Menderes’ten Demirel’e, darbecilerden Özal’a,
Erdoğan’a kadar sürekliliği benze
r uygulamalarla çoğaltarak, geliştirerek
sürdürürler.
Toplumsal
gerçekçi filmlerin ilk örneği, Metin Erksan’ın yönettiği Gecelerin Ötesi
(1960), yaşanan toplumsal/bireysel dönüşümü yalın gerçekçi bir dille anlatan
önemli bir filmdi. 2. Türk Film Festivali’nde Metin Erksan’ın En Başarılı
Senaryo Ödülü aldığı, Sinema dergisinin düzenlediği soruşturmada da En İyi Film
ve Metin Erksan’ın da En Başarılı Yönetmen seçildiği Gecelerin Ötesi,
oyuncularının da filmografisinde önemli bir yer tutar.
Filmde ideallerini gerçekleştirebilmek için ‘çete’leşen altı gencin öyküsü
anlatılır. Farklı düşleri olan bu insanlar, ‘kısa yoldan köşeyi dönme’
tohumlarının atıldığı, her mahallede bir milyoner yaratma söylemlerinin
insanları etkilemeye başladığı günlerde, kendilerine mutluluk getireceğine
inandıkları, ideallerini gerçekleştirmek için sahip olmaları gerektiğini
düşündükleri parayı ‘çete’ kurup soygunlar yaparak elde etmeye çalışırlar. Uzun
yol kamyon şoförü, ailesine de bakmak zorunda olan bir mensucat fabrikası
işçisi, Amerika’ya gidip orada çalışmak, yenidünyanın nimetlerinden yararlanmak
isteyen iki müzisyen, işsiz bir idealist aktör ve yine parasız bir ressam bir
araya gelerek soygunlar yaparlar. Kısa yoldan ‘köşeyi dönme’ düşlerinin nelere
yol açabileceğini, insanların hayatın gerçekleri karşısındaki bu tür
seçimlerinin, tutunma yöntemlerinin yarattığı dramları yalın bir dille, sahici
biçimde anlatan Gecelerin Ötesi’nde Kadir Savun, Erol Taş, Hayati Hamzaoğlu,
Suna Selen, Oktar Durukan, Suphi Kaner, Ziya Metin ve Yılmaz Gruda da unutulmaz
bir oyunculuk sergilerler.
Orhan Elmas
yönettiği, senaryosunu Turgut Özakman’ın 1957’de yazdığı aynı adlı tiyatro
eserinden Vedat Türkali, Turgut Özakman ve Orhan Elmas’ın birlikte uyarlayıp
yazdıkları Duvarların Ötesi (1964), cezaevinden kaçan bir grup mahkûmun rehin
aldıkları bir kadınla birlikte yaşadıkları gerilim dolu saatleri anlatır.
Filmin
başlıca rollerinde Tanju Gürsu (Mektepli), Belgin Doruk, Erol Taş (Babaç),
Özden Çelik, Hayati Hamzaoğlu (Halıcı), Danyal Topatan (Dede), Hasan Ceylan
(Ayı Mahmut), Feridun Çölgeçen, Atıf Kaptan ve Ali Şen yer alır.
Hapishaneden
firar eden mahkûmlar bir zeytinyağı deposuna sığınır. Nişanlısı ile dolaşmaya
çıkan Gün’ü de kaçırıp beraberlerinde getirirler. Erol Taş, usturaya vurulmuş
kafası ve pala bıyıklarıyla otlak yüzünden Potur Ramazanı vurduğu için müebbede
mahkûm olan öfkeli, otoriter ‘Babaç’ suretinde güçlü, etkileyici bir performans
sergiliyor. ‘Ayı Mahmut’ hırsızlıktan, eskiden İstanbul’da dolmuş
şoförlüğü yapan ‘Dede’ eroinden, müebbede mahkûm. Mektepli bir araba çalmış bir
de ‘leşi var’. İdamlık. Gün’ü tiyatroda seyretmiş. Bir gösteri sonrası çok
istemesine karşın cesaret edemediği için konuşamamış. Karısını yatakta aşığı
ile yakalayınca, 11 yerinden bıçaklayıp öldürdüğünü söyleyen ‘Halıcı’nın asıl
suçunu ve cezasını Mektepli’nin, Jandarma Kumandanı’nın anlatımlarından
öğreniyoruz. “6 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz etmiş, sonra da parçalayıp
gömmüş. İdam cezası ‘temyizde tasdik edilecektir”. En gençleri olan ‘Kemal’,
kan davası nedeniyle eline silahı tutuşturan annesinin zorlamasıyla, 14
yaşındayken iki kişiyi camide öldürmüş, 15 yıl vermişler.
Gün’ü de taciz eden, tecavüz’e yeltenen Halıcı, Mektepli ve diğerlerinin
tepkisiyle ‘dizginlenir.’ Sıkıştırıldıkları depoda onların insan yönlerini
gören rehineleri Gün, onlara yardımcı olmak ister. Mahkûmların kaçışlarını
sağlayan uyuşturucu parasının yerini bilen adamları Dede’yi kurtarmak isteyen
eroin çetesidir. Dede, son sevkiyatta patronuna kazık atmış, sattığı malın
yüklü miktardaki parasını bir yere gömmüş sonra da “Beni kurtarmazsanız paranın
yerini söylemem” diye dayatmıştır.
Gazeteciler
haber röportaj peşine düşer. Gazetecinin “Neden kaçmak istediniz?” sorusunu
“Mahpushaneden kim kaçmaz, kim bekler asılmayı?” diye yanıtlayan Babaç. Sonra
da “Bunlara bizim lafımız yetmez, Mektepli sen konuş diyerek yerini ona
bırakır. Mektepli dışarıdakilere “Buraya neden toplandınız, niçin burayı
panayır yerine çevirdiniz? Bizi hapse attınız da dışarıda işler iyi mi gitti?
Bizi asınca iyi mi gidecek? Bizi dinleyip yazacaksınız da ne olacak? Hapse
düşmeden önce haklıydık, Neden o zaman dinlemediniz?” der. “Gül Targan’ı niye
kaçırdınız?” sorusunu da “Canımızı kurtarmak için” diye yanıtlar.
Firariler arasında çekişme başlar. Dede eroin krizlerindedir. Halıcı, idamın
kesinleştiğinden habersiz, yiyecek sepeti ile mektup gönderir: “Çok muhterem
büyüklerim, şeytana uyup da karıştığım bu işten son derece pişmanlık
duymaktayım. Namussuzum ki gönüllü değildim.” ‘Büyükleri’ ne emir buyururlarsa
canla başla yapmaya hazır olduğunu yazar. Yeter ki yapacağı vazife takdir
edilsin. “Küçükten kusur, büyükten af. Ellerinizden öperim.”
Arkadaşları Halıcı’nın ihanetini anlayınca mahkeme kurulur. Cezası 4. kattan
atılmak olur. Gün, Halıcı’nın öldürülmesine tepkilidir.Mektepli: Herkes bir iş
tutmuş bu dünyada. Katil de lazım. Bu da bizim kısmetimize düştü. Seni buraya
getirdik diye bizden teker teker hesap soracaklar. Ama bizi buraya
getirenlerden kimse hesap sormadı.Gün: Kim sizin için hesap versin?
Mektepli:
Babaç neden Ramazan’ı vurdu? Eroini Dede mi icat etti? Çalmayı Mahmut mu?
Kemal’in annesi sevmiyor muydu oğlunu? Neden 14 yaşında eline silahı verdi?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder