30 Ağustos
2015
“Sevgi,
Barış, Özgürlük (Love, Peace, Freedom) sloganıyla yola çıkıp dünyayı çiçek
bahçesine çevirmişlerdi. Anti-militaristtiler, savaş karşıtıydılar, özgür bir
dünya istiyorlardı. Amerika’nın Vietnam’ı işgaline karşı durup, protesto
ettiler. Barış amblemlerini çiçeklerle yaptılar, karşılarına dikilen silahların
namlularına çiçek soktular; dönemin simgesi Wosvagen’lerini çiçek motifleriyle
donattılar. 60’ların Hippi olarak da anılan bu isyankâr damarının adı Çiçek
Çocuklarına çıkmıştı. Hızlı ve çarpık kapitalistleşmenin yarattığı
yabancılaşmaya baş kaldırdılar. İnandıklarını yaşamaktan çekinmediler;
alternatif bir hayatı sürdürmeyi denediler. Kapitalizmin simgelerinden parayı
ve mülkü reddedip, komün yaşam biçimini seçtiler.
Çiçek
çocukları, 1960’ların ortalarında ABD’de ortaya çıkıp birçok ülkeye yayılıp
karşılık bulan hippi alt kültürünün diğer adıydı. Hayatın kötülüklerine karşı
rock müziğe ve uyarıcılara sarıldılar, tabuları yıkıp, cinsel devrimi
savundular.
En önemli etkinlikleri 1969’da gerçekleşen Woodstock festivaliydi. Akımın
önemli müzik grupları ve şarkıcıları arasında Jefferson Aeroplane, Greathfull
Death, Joan Baez, Jannis Joplin, Bob Dylan, Beatles, Rolling Stones, Jimi
Hendrix, Carlos Santana, The Who, Lou Reed sayılabilir.
Milos
Forman’ın yönettiği 1979 yapımı müzikal filmi Hair (Bırak, Güneş İçeri Girsin),
bu kuşağı/akımı anlamamıza yardımcı olan önemli filmlerden biriydi.
HAIR
Milos
Forman’ın Guguk Kuşu’nun ardından filme aldığı müzikal, 60’ların sonlarında,
Vietnam, cinsel devrim, feminizm, uyuşturucular/uyarıcılar ve politik
protestolar odağında dünyanın birçok yerinde bakış açısını değiştirmiş olan
çiçek çocuklarına saygı duruşunda bulunuyor.
Alman-Amerikan
ortak sinema filmin başrollerini John Savage, Treat Williams, Beverly D’Angelo,
Annie Golden gibi oyuncular üstleniyor. Savaşa ve militarizme karşı olan; barış
ve sevgi dolu özgür bir dünya hayal eden çiçek çocukların yaşam öyküleri
ekseninde bir Vietnam savaşı asker adayının, savaş yolcusunun dokunaklı öyküsü
anlatılır filmde.
Vietnam Savaşı hazırlığındaki Amerikan ordusuna katılmak için Oklahoma’dan yola
çıkan takım elbiseli kovboy Claude, orduya katılmadan önceki zamanını Empire
State Binası’nı ziyaret edip Manhattan’da dolaşarak geçirmeyi planlarken bir
grup hippiyle tanışır. Karşısına çıkan bu neşeli olduğu kadar giysilerinden
yaşam biçimlerine dek ‘garip’ ve yabancısı olduğu grubun sıra dışı yaşamına
dâhil olur. Yeni arkadaşlarının tüm ısrarları ve caydırma çabalarına rağmen
orduya katılsa da bu rengârenk insanlar onu orduda bile yalnız bırakmamakta
kararlıdır.
GUGUK KUŞU
Yönetmenliğini
Milos Forman’ın yaptığı film, 1962’de Ken Kesey tarafından yazılan aynı isimli
romandan sinemaya uyarlanmıştır. Akıl hastası numarası yaparak güvenlik
önlemleri daha az olan bir akıl hastanesine sevk edilen bir mahkûmun (Jack
Nicholson) geçirdiği zaman ve ilişkiler aktarılır.
Mahkûm, bu
süre içerisinde hem kaçma planları yapıyor hem de akıl hastanesindeki diğer
hastalarla farklı bir diyalog kuruyor. Terapilerdeki kendi başına buyruk
hareketleri ve özgürlüğe olan düşkünlüğü nedeniyle diğer hastalara kötü örnek
olduğunu düşünen başhemşire Mildred ile de büyük sorunlar yaşıyor. Film, tüm
zamanların en iyi filmlerinden biri olarak gösteriliyor.
BRAZİL
Brazil,
kurmaca bir zaman ve mekânda geçen kara komedi türünde bir film. Başlıca
rollerinde Jonathan Pryce, Robert De Niro, Kim Greist, Michael Palin, Katherine
Helmond, Bob Hoskins ve Ian Holm var. 1939 yılına ait Aquarela do Brasil adlı
müzik parçası Filmin tema parçasını oluşturuyor.
Yaratıcı ve
etkileyici görselliğiyle farklı bir seyir zevki sunan Brazil, devlet
yönetiminin tam bir kâbusa dönüştüğü, bürokrasinin insanlığı tehdit ettiği bir
dünya tasvir ediyor. Bilgi bakanlığında memur olarak çalışan Sam, yaşantısından
o kadar bunalmıştır ki, tek sığınacak yer düşleridir artık. Kuşlar kadar özgür
olduğu, çekici kadınların da yer aldığı bu hayallerin yetmediği noktada, yani
gerçek hayatta ise en büyük eğlencesi arkadaşlarıyla, otoriteden gizli gizli
eski dizileri seyretmektir. Ortam öyle bir hal almıştır ki, tamirat yapmak bile
yasaktır. Bu yüzden tamirci Harry bile işini kimselere çaktırmadan gizlice
yapmak zorundadır. Bu durum giderek Sam’in dengesini bozacak, hayalleriyle gerçekler
birbirine girerken, hayatı da parçalanmaya başlayacaktır.
Endüstrileşme,
terör, devlet otoritesi, bürokrasi ve aşk üzerine bilimkurgusal, fantastik bir
kara komedi diyebileceğimiz Brazil, George Orwell’in “1984”ünden esinlenen, bu
arada Kafka’ya da selam yollayan bir yapıt.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder