23 Mart 2020 Pazartesi

TOPLUMLAR DEVLETTEN KORKMAMALI; DEVLETLER TOPLUMLARINDAN KORKMALI


23 Ağustos 2015
 “Hatırla, 5 Kasım gününü hatırla. Patlamayı, ihaneti ve komployu. Bu ihaneti unutmak için hiçbir neden bulamıyorum. Peki ya o adam. Adının Guy Fawkes olduğunu biliyorum ve 1906’da Parlamento Binası’nı yakmak istediğini de. Ama gerçekte kimdi? Nasıl biriydi? Bize adamı değil fikrini hatırlayın dendi.  Başarısız olabilir, yakalanabilir, öldürülür, unutulabilirdi. Ama 400 yıl sonra bile düşüncesi dünyayı değiştirebilirdi. Ben bu fikre bizzat şahit oldum. Bu uğurda insanların öldüğünü gördüm. Onu korurken öldüklerini.
Ama bir fikre dokunamaz, tutamaz hatta öpemezsin. Fikirler kanamaz, acı çekmez ve sevmezler. Ve özlediğim şey fikir değil, o adam. 5 Kasım’ı bana unutturmuyor. Onu Asla unutamıyorum...”
V for Vendetta, bu cümlelerle açılıyor. Ardından bir televizyon kanalında işçi olarak çalışan Evey Hammond’la kalkıştığı bireysel başkaldırıyı toplumsal bir isyana dönüştüren Guy Fawkes’ın (V), karşılaşmalarına ve bunu sağlayan olaylara tanık oluyoruz.

BİR MENDİL NİYE KANAR
Film, Alan Moore’un yazıp David Lloyd’un çizdiği 1982’de yayınlanan çizgi romandan, daha önce Matrix üçlemesinde yardımcı yönetmenlik yapan James McTeigue tarafından uyarlanır beyaz perdeye. Hikâye; geleceğin İngiltere’sinde (2020) geçmektedir. Baskıcı yönetime karşı adalet ve özgürlük için tek başına savaş vermekte olan V, tanıştıkları gün Evey’e özel bir gösterim için en güzel yeri ayırır; Adalet Sarayı’nın patlayıcılar ve havai fişeklerle çöküşünü Napolyon’un Moskova yenilgisini anlatan Çaykovski’nin 1812 Uvertürü eşliğinde izletir.
Gelecekteki bu distopik toplumda diktatör, özgürlükleri kısıtlar. Gece sokağa çıkmak yasaktır ve şehrin güvenliğinden sorumlu olan kolcular, muhbirler görevlerini kötüye kullanırlar.
V, resmi devlet televizyonunu basar. Yayını keserek canlı yayında, tüm saldırılara, engelleme çabalarına rağmen bir konuşma yapar;
“İyi akşamlar Londra. Önce yayını kestim için özür dilerim. Pek çoğunuz gibi ben de evimin güvenli ortamında, günlük sıkıntılardan uzak televizyon başında keyif almaktan hoşlanabilirim. Ama onun anısına hürmeten buradayım. Geçmişte yaşanan o çok önemli olayda, mücadele ederken hayatını kaybeden insanların anısına böyle bir kutlama yapmak istedim. Böylece 5 Kasım gününün artık hiç hatırlanmadığını anladım. Bu yüzden oturup sohbet etmemiz iyi olacak diye düşündüm. Elbette konuşmamı istemeyen kişiler de vardır. Şu anda telefonlarda emirler yağdırılıyor, silahlı adamlar yola çıkmaya hazırlanıyor. Konuşulmaya çalışıldığı yerde sözler her zaman gücünü korumaya devam eder. Gerçeklerin ortaya konulduğu sözler, dinleyen herkes için büyük anlam taşır. Ve gerçek şu ki bu ülkede yolunda gitmeyen bir şeyler var.
Adaletsizlik, hoş görüsüzlük ve baskılarla özgürlüğünüz kısıtlanıyorsa, düşünme ve konuşma hakkınız yoksa sensorlar ve çipler her hareketinizi, konuşmanızı izliyorsa… İşlerin yolunda gitmemesinden kimi suçlayalım... Elbette diğerlerinden daha fazla sorumlu olan birileri var ama yine de aynaya baktığınızda suçluluk duyuyorsanız gerçeği öğrenmiş olursunuz.”
KABAHATİN ÇOĞU SENİN CANIM KARDEŞİM,
Sürdürür konuşmasını: “Neden korktuğunuzu biliyorum. Kim korkmaz ki? Savaş, terör, hastalıklar sağduyunuzu ve cesareti kaybetmenize neden oldu; çok değişik nedenler de ortaya çıktı, korku içinize sindi. Bu panik haliyle o Sutler denen Başkan’a sarıldınız. Size düzenle barış vaat etti. Karşılığında sessizlik ve emirlere itaat etmenizi istedi. Dün gece o sessizliğe bir son verdim. Dün gece bu ülkeye unuttuğu bir şeyi hatırlatmak için Adliye Sarayı’nı uçurdum. 400 yıl önce bu millet 5 Kasım’ı sonsuza dek unutmamak üzere hafızalarına kazımıştı. Adaletin, korkusuzluğun ve özgürlüğün sadece söz olmadığını dünyaya anlatacaktı. Bakış açısı buydu. Eğer bir şey görmüyorsanız,  bu devletin suçları sizin için bir bilinmezse ve karşı çıkmıyorsanız demek ki 5 Kasım’ın unutulmasına siz izin verdiniz. Ama siz de benim gördüğümü görüyorsanız, benim gibi hissediyorsanız, siz de benim gibi arıyorsanız o zaman yanımda olmanızı istiyorum. Bu gece parlamentonun girişinde olun. Birlikte olup onlara 5 Kasım’ın unutulmadığını, asla unutulmayacağını gösterelim.

Bir insanı öldürebilirsiniz, işkence yapabilirsiniz ama fikirlerini teslim alamazsınız.. Hitler çağrışımlı Başkan Adam Sutler ise, kendini kurtarıcı gibi gösterip halkın sevgisini kazanmaya çabalasa da propaganda yöntemleri ve nefret söylemleriyle Hitler’i aratmaz. “V, Sutler’ın kurduğu korku imparatorluğunda Nazi Almanya’sındaki toplama kamplarını aratmayan Larkhill’de hayatta kalmayı başaran ve “öldürmeyen şeyin daha güçlü yaptığı” intikam ateşiyle yanmakta, kan davasının izini sürmektedir. Ancak bunu kişisel çıkarları için kullanmaz, kendi gibi canı yakılan halkın direnişine dönüştürür ve herkese ayağa kalması için, bir topyekûn isyan başlatmak için uğraşır.  Kişisel başkaldırısını, intikam mücadelesini bir halk isyanına dönüştürür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder