23 Mart 2020 Pazartesi

MADEN OCAĞININ DİBİNDE: TOHUMLAR YEŞERİNCE

  28 Haziran 2015
  “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” diyordu Efes’te yaşamış olan filozof  Herakleitos. Her şey akar ve sürekli değişir. “Aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar” (Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz.) Buna inanır bunu söyleriz fakat hayat görelidir. Bu Herakleitos’a göre de böyledir. Değişim de öyle; görelidir. Hayatın diyalektiği, dönüşüm karşıtların birliği ve savaşıyla oluşur. Bu var oluşun zorunlu ve tek şartıdır.
Zıtların birliği belli bir aşamaya kadar ve süreksizdir, ancak zıtlıkların savaşı süreklidir ve bu gelişimi, dönüşümü sağlar. Doğada her olay ve süreç kendi zıddını, çelişkisini de içinde barındırır. Gelişim ve devrim ancak bu çelişkilerin savaşımı ile olanaklıdır.

Toplumdaki uzlaşmaz kesimlerden egemen olan üstünlük sağladığı sürece ‘yeni’ye evrilinmez, ancak bu ‘yeni’nin er ya da geç ortaya çıkmasını engellemez. ‘Yeni’ belli bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşemese de uzlaşmaz çelişkilerin çatışması sonucu mutlaka gerçekleşecek ve doğanın, toplumun ve insanlığın gelişimi sağlanacaktır. Bu diyalektiğin özüdür. Bu nedenle umut olmazsa hayat olmaz
TOHUMLAR FİLİZLENDİĞİNDE
19. yüz yıl Fransa’sı… Etienne Lantier, maden yatakları sayesinde geçimini sağlayan kasabaya, Montsou’ya iş aramaya geldiğinde olan bitenden habersizdir, yaşanabilecek olanları ve kendi payına düşeni tahmin bile edemez. Maheu ve ailesiyle tanışması hayatının akışını değiştirir. Önceki işi makinist şefliğinden kovulmuş olan Etienne, orada iş bulmasına yardımcı olan kıdemli madenci Maheu ile arkadaş olur. Burada açlık sınırında yaşayan işçi ordusuna katılır, onlar gibi, gün doğumundan batımına dek madende kazma sallar.
Maden işçileri çok zorlu koşullarda çalışıyor, madenci aileleri de açlıkla savaşıyor, çocuklarının açlıktan ölmemesi için her yolu deniyordu. Kasabalı sefalet içinde yaşamını sürdürürken, patronları temsil eden şeflerin maden ocaklarındaki payandaları beğenmemesi üzerine işçilerin zaten çok az olan maaşlarından kesinti yapmaya başlanır. Elde edilen gelirden de pay verilmemesi de önemli bir sorundur.
 Lantier, kalabalığın içinden bir aydın olarak öne çıkar. Maheu’yu ikna ederek yeni bir madenciler sendikası kurmayı üstlenip örgütlenmeyi sağlar ve çevre madenlere de sıçrayacak bir isyanı başlatır.
Evlerinde kaldığı Maheu ailesinin kızları Catherine’le aralarında örtülü ve platonik bir aşk filizlenir. Grev Maheu ailesini derinden sarsacak, hayatlarını altüst edecektir. Kızları Catherine’in evlendiği Chaval, işbirlikçidir, grev kırıcılarının başında yer alır. Grev ve isyan madencileri birbirlerine bağlar. Grev madeni yönetenleri, maden sahiplerini geçici olarak sarsıp, tedirgin etse de kendi çıkarlarına uygun çözümler üretirler. Çalışanlar adasında grev kırıcı işbirlikçiler yaratarak, Belçika’dan işçi getirerek, işçilere her türlü şiddeti uygulamaya hazır olduklarını tehditkâr biçimde gösterirler.
İsyancılar polis ve askerler tarafından acımasızca bastırılır. Maheuler için çok dramatik boyutlardadır yaşananlar. Bir çatışma anında Toussaint Maheu öldürülür. Sefalet içinde yaşayan Maheu ailesinin çocukları isyan-grev sürecinde açlıktan ve hastalıktan hayatını kaybeder. Umutları yok olan işçiler grevden vazgeçerler ve çalışmaya geri dönerler. Yaşananlar sosyalist fikirlerden etkilenen Lantier’i de derinden sarsar. Maden ocağının dibinde hayatını kazanabilmek için Montsou’ya gelenlerden biri de Rus göçmen işçi anarşist Souvarine’dir. Souvarine madene sabotajda bulunur. Aralarında Catherine, Chaval ve Etinenne’in bulunduğu bir grup işçi madenin dibinde mahsur kalır.
EMEKÇİLER BİR ARAYA GELDİĞİNDE

Germinal, bir madenci kasabasında yaşanan toplumsal gerçekliği, isyan, grev ve direnişi yalın bir dille aktarırken diğer yandan da direnişin örgütlenemeden nasıl kontrolden çıkabildiğini, saldırganlığa ve zamansızlığa yenik düşüşünü de dramatik bir dille anlatır.  Germinal, Émile Zola’nın en iyi eseri ve Fransız edebiyatının en iyi romanlarından biri olarak kabul görür. Yüzün üzerinde ülkede orijinali ve çevirileri yayınlanmış, beş sinema uyarlaması ve iki televizyon yapımına ilham kaynağı olmuştur. 1800’lerin ikinci yarısında Kuzey Fransa’da Montsou kasabasında Voreux maden ocağında başlayan ve daha sonra birçok madene yayılan grevi ve proletarya ile burjuva arasındaki çatışmaları anlatır.
Filmin başrollerinde Miou-Miou, Renaud Séchan, Gérard Depardieu ve Judith Henry yer alır. 

Claude Berri’nin Emile Zola’nın romanından uyarlayıp yönettiği 1993 yapımı filmi Germinal, Maheu’nun eşini ve çocuklarını kaybetmiş acılı eşi Maheude ile Lantier’in vedalaşması ve Lantier’in iç konuşması ile sonlanıyordu.
Maheude: Giderken bizdeki eşyalarını al. İki gömleğin, üç mendilin var bizde.
Lantier: Kalsın. Bir gün... Çocuklara verirsin.
Maheude: Elveda.
Lantier: Aklı olgunlaşmıştı. Kininden tamamen kurtulmuştu. Evet. (Maheu ailesinin reisi Toussaint) Maheu, büyük bir devrim olacağını, her zaman söylerdi. Onun için gerçek adaletin, tecelli etmesi buydu. Örgütlenerek, sakince olayları gözlemleyerek sendikalar kurmak ve gün gelip şartlar olgunlaşınca, binlerce tembelin karşısında milyonlarca işçinin gücü eline alması ve sonunda hâkim olması demekti. Adalet bu demekti.

Şimdi Nisan güneşi olanca görkemiyle dört bir yana ışık saçıyor, üretken toprağı ısıtıyordu. Her yerde tohumlar olgunlaşıyor, toprağı zenginleştiriyor, ışık ve ısıyla her yerde filizleniyor. Fısıldayan seslerin altında özsular taşıyor. Tohumlar serpiliyor, verimli doğanın, büyük bir öpüşüyle gelişiyor. Daha sonra, gittikçe toprağa yaklaşıyordu. Cana can katan o Nisan sabahında, uçsuz bucaksız ovanın dört bir yanından derin bir uğultu yükseliyordu. İnsan bitiyordu, topraktan.

Gelecek yüzyılda ürün vermek üzere yavaş yavaş filizlenen, pek yakında yer küreyi sarsarak, baş verecek olan, kapkara bir insan ordusu boy atıyordu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder