28 Haziran 2015
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir”
diyordu Efes’te yaşamış olan filozof Herakleitos. Her şey akar ve sürekli
değişir. “Aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar” (Aynı nehirde
iki kere yıkanılmaz.) Buna inanır bunu söyleriz fakat hayat görelidir. Bu
Herakleitos’a göre de böyledir. Değişim de öyle; görelidir. Hayatın diyalektiği,
dönüşüm karşıtların birliği ve savaşıyla oluşur. Bu var oluşun zorunlu ve tek
şartıdır.
Zıtların birliği belli bir aşamaya kadar ve süreksizdir, ancak zıtlıkların
savaşı süreklidir ve bu gelişimi, dönüşümü sağlar. Doğada her olay ve süreç
kendi zıddını, çelişkisini de içinde barındırır. Gelişim ve devrim ancak bu
çelişkilerin savaşımı ile olanaklıdır.
Toplumdaki uzlaşmaz kesimlerden egemen olan üstünlük sağladığı sürece ‘yeni’ye evrilinmez, ancak bu ‘yeni’nin er ya da geç ortaya çıkmasını engellemez. ‘Yeni’ belli bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşemese de uzlaşmaz çelişkilerin çatışması sonucu mutlaka gerçekleşecek ve doğanın, toplumun ve insanlığın gelişimi sağlanacaktır. Bu diyalektiğin özüdür. Bu nedenle umut olmazsa hayat olmaz
TOHUMLAR
FİLİZLENDİĞİNDE
19. yüz yıl
Fransa’sı… Etienne Lantier, maden yatakları sayesinde geçimini sağlayan
kasabaya, Montsou’ya iş aramaya geldiğinde olan bitenden habersizdir,
yaşanabilecek olanları ve kendi payına düşeni tahmin bile edemez. Maheu ve
ailesiyle tanışması hayatının akışını değiştirir. Önceki işi makinist
şefliğinden kovulmuş olan Etienne, orada iş bulmasına yardımcı olan kıdemli
madenci Maheu ile arkadaş olur. Burada açlık sınırında yaşayan işçi ordusuna
katılır, onlar gibi, gün doğumundan batımına dek madende kazma sallar.
Maden işçileri çok zorlu koşullarda çalışıyor, madenci aileleri de açlıkla
savaşıyor, çocuklarının açlıktan ölmemesi için her yolu deniyordu. Kasabalı
sefalet içinde yaşamını sürdürürken, patronları temsil eden şeflerin maden
ocaklarındaki payandaları beğenmemesi üzerine işçilerin zaten çok az olan
maaşlarından kesinti yapmaya başlanır. Elde edilen gelirden de pay verilmemesi
de önemli bir sorundur.
Lantier, kalabalığın içinden bir aydın olarak öne çıkar. Maheu’yu ikna ederek
yeni bir madenciler sendikası kurmayı üstlenip örgütlenmeyi sağlar ve çevre
madenlere de sıçrayacak bir isyanı başlatır.
Evlerinde
kaldığı Maheu ailesinin kızları Catherine’le aralarında örtülü ve platonik bir
aşk filizlenir. Grev Maheu ailesini derinden sarsacak, hayatlarını altüst
edecektir. Kızları Catherine’in evlendiği Chaval, işbirlikçidir, grev
kırıcılarının başında yer alır. Grev ve isyan madencileri birbirlerine bağlar.
Grev madeni yönetenleri, maden sahiplerini geçici olarak sarsıp, tedirgin etse
de kendi çıkarlarına uygun çözümler üretirler. Çalışanlar adasında grev kırıcı
işbirlikçiler yaratarak, Belçika’dan işçi getirerek, işçilere her türlü şiddeti
uygulamaya hazır olduklarını tehditkâr biçimde gösterirler.
İsyancılar polis ve askerler tarafından acımasızca bastırılır. Maheuler için
çok dramatik boyutlardadır yaşananlar. Bir çatışma anında Toussaint Maheu
öldürülür. Sefalet içinde yaşayan Maheu ailesinin çocukları isyan-grev
sürecinde açlıktan ve hastalıktan hayatını kaybeder. Umutları yok olan işçiler
grevden vazgeçerler ve çalışmaya geri dönerler. Yaşananlar sosyalist
fikirlerden etkilenen Lantier’i de derinden sarsar. Maden ocağının dibinde
hayatını kazanabilmek için Montsou’ya gelenlerden biri de Rus göçmen işçi
anarşist Souvarine’dir. Souvarine madene sabotajda bulunur. Aralarında
Catherine, Chaval ve Etinenne’in bulunduğu bir grup işçi madenin dibinde mahsur
kalır.
EMEKÇİLER BİR
ARAYA GELDİĞİNDE
Germinal, bir madenci kasabasında yaşanan toplumsal gerçekliği, isyan,
grev ve direnişi yalın bir dille aktarırken diğer yandan da direnişin
örgütlenemeden nasıl kontrolden çıkabildiğini, saldırganlığa ve zamansızlığa
yenik düşüşünü de dramatik bir dille anlatır. Germinal, Émile Zola’nın en iyi eseri ve Fransız edebiyatının en iyi
romanlarından biri olarak kabul görür. Yüzün üzerinde ülkede orijinali ve
çevirileri yayınlanmış, beş sinema uyarlaması ve iki televizyon yapımına ilham
kaynağı olmuştur. 1800’lerin ikinci yarısında Kuzey Fransa’da Montsou
kasabasında Voreux maden ocağında başlayan ve daha sonra birçok madene yayılan
grevi ve proletarya ile burjuva arasındaki çatışmaları anlatır.
Filmin başrollerinde Miou-Miou, Renaud Séchan, Gérard Depardieu ve Judith Henry
yer alır.
Claude Berri’nin Emile Zola’nın romanından uyarlayıp yönettiği 1993
yapımı filmi Germinal, Maheu’nun eşini ve çocuklarını kaybetmiş acılı eşi
Maheude ile Lantier’in vedalaşması ve Lantier’in iç konuşması ile sonlanıyordu.
Maheude: Giderken bizdeki eşyalarını al. İki gömleğin, üç mendilin var bizde.
Lantier: Kalsın. Bir gün... Çocuklara verirsin.
Maheude: Elveda.
Lantier: Aklı olgunlaşmıştı. Kininden tamamen kurtulmuştu. Evet. (Maheu
ailesinin reisi Toussaint) Maheu, büyük bir devrim olacağını, her zaman
söylerdi. Onun için gerçek adaletin, tecelli etmesi buydu. Örgütlenerek,
sakince olayları gözlemleyerek sendikalar kurmak ve gün gelip şartlar
olgunlaşınca, binlerce tembelin karşısında milyonlarca işçinin gücü eline
alması ve sonunda hâkim olması demekti. Adalet bu demekti.
Şimdi Nisan güneşi olanca görkemiyle dört bir yana ışık saçıyor, üretken
toprağı ısıtıyordu. Her yerde tohumlar olgunlaşıyor, toprağı zenginleştiriyor,
ışık ve ısıyla her yerde filizleniyor. Fısıldayan seslerin altında özsular
taşıyor. Tohumlar serpiliyor, verimli doğanın, büyük bir öpüşüyle gelişiyor.
Daha sonra, gittikçe toprağa yaklaşıyordu. Cana can katan o Nisan sabahında,
uçsuz bucaksız ovanın dört bir yanından derin bir uğultu yükseliyordu. İnsan
bitiyordu, topraktan.
Gelecek yüzyılda ürün vermek üzere yavaş yavaş filizlenen, pek yakında yer
küreyi sarsarak, baş verecek olan, kapkara bir insan ordusu boy atıyordu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder