23 Mart 2020 Pazartesi

KANLI TARİH VE TEKERRÜR (3)


 01 Kasım 2015
12 Mart, egemenler açısından ‘görece’ başarılamamış bir darbe olarak yeni baskı süreçlerine, dahası yine ülke egemenleri ve küresel sermaye güçleri açısından bütün toplumu yeniden yapılandıracak, uluslararası sisteme bağlayacak bir darbeyle sonuçlanacak sürecin ara durağı olmuştu. Yükselen toplumsal muhalefeti yok edebilmek, yönetemedikleri toplumu tasarımlamak ve içine düştükleri ekonomik açmazlara karşı küresel kapitalizminin dayattığı politikaları, ekonomik paketleri yürürlüğe sokabilecek ortamı darbeyle sağlayabilmek için 1 Mayıs 1977’de düğmeye basılır. 
1970’lerin ikinci yarısında zirve yapan toplumsal muhalefetin bastırılması, ekonomik ve siyasal istikrarsızlığın giderilmesi devleti yönetenler açısından kolay değildir. Yüz binler sokaktadır, işçiler ekmek, köylüler toprak, gençler özgür demokratik eğitim, insanca hayat/iş koşulları istiyordur. 
Süleyman Demirel, daha sonra tarihe 24 Ocak kararları olarak geçen ‘ekonomik istikrar programı’ hazırlama görevini, 1979 yılında Başbakanlık Müsteşarlığına getirdiği Turgut Özal’a verir. IMF’nin daha önce yaptıramadığı isteklerini içeren, Türkiye’yi tek taraflı olarak yabancı sermayeye açan bir programdır bu. 
Sindirilen, korkutulan, kurtarıcısını bekleyen sessiz yığınlara rağmen, kitleselleşebilen, halk yığınlarıyla bütünleşen, yok edilmesi gereken sol örgütler, muhalif güçler vardır. Onlar sokaktayken bu programı açıklamak, uygulamak zordur.
Derin ve karanlık güçlerin hızla ‘kardeş kavgası’na sürüklediği, karmaşanın, sokak çatışmalarının, kitlesel katliamların yaşandığı günlerde insanlar korkutulup, sindirilir. Her gün 25-30 kişi öldürülüyordur. Can korkusuna kapılan, sokağa çıkamayan geniş yığınlar artık bir kurtarıcı bekler duruma getirilmiştir.
Kurtarıcısını bekleyen, sindirilmiş sessiz yığınları rahatlatacak, güvenini, desteğini kazanacak fakat aynı zamanda solu, devrimci güçleri, muhalif aydınları yok edecek adımı atmaya gelmiştir sıra. Bu adım 24 Ocak kararlarını da dilediklerince uygulayabilecekleri ortamı da sağlayacaktır. 
27 Aralık 1979’da Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve diğer kuvvet komutanlarının imzalarını taşıyan ve ülkede yaşanan siyasal ve sosyal çalkantılar karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görüşünü içeren bir uyarı mektubu sunulur. Cumhurbaşkanı Korutürk, 2 Ocak 1980 tarihinde, Başbakan ve Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit’i Çankaya Köşkü’ne birlikte davet ederek kendisine sunulan “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Görüşü” başlıklı uyarı mektubunun suretini verir. Akabinde de hükümetin Turgut Özal’a hazırlattığı istikrar programı 24 Ocak 1980’de açıklanır.,
Kenan Evren’in, 30 Ağustos 1980 tarihinde yayınladığı Zafer Bayramı mesajı da parmak sallayan, yumruk, postal ve üniforma altından silah gösteren içeriktedir. Sindirilen, korkutulan, ‘kurtarıcısını’ bekleyen sessiz yığınlar iyice hazırlanmıştır artık.
Toplumun her kesimine telafisi imkansız büyük acılar yaşatan, kanlı 12 Eylül faşist darbesine özetle hatırlamaya çalıştığımız böylesine çalkantılı, acılı süreçlerden geçilerek gelinmişti. Sonrasındaysa, daha evvel kimsenin hayal bile edemeyeceği, algılayamayacağı, ‘alacakaranlık kuşağı’nı çağrıştıran büyük alt üstlerin, köklü değişimlerin yaşandığı sonu karanlık, dönüşsüz bir yola açılmıştı kapı. Toplum mühendisleri beş koldan çalışacak, büyük alt üstler, köklü değişimler hayatın her alanına yansıyacaktı.
O ESNADA SİNEMADA...
Yılmaz Güney’in senaryosunu en küçük ayrıntısına kadar yazdığı Arife-Bayram (daha sonra Şerif Gören’in yönetmenliğinde Yol adıyla çekilen) projesine başlayıp anlaşmazlık nedeniyle ayrılan Erden Kıral, kısa film ve Osman F. Seden gibi yönetmenlere asistanlık sonrasında 1978 yılında Yaşar Kemal’in Teneke adlı yapıtından hareket ederek ilk uzun metraj sinema filmi Kanal’ı, 1979 yılında da Orhan Kemal’in aynı adlı romanından uyarladığı Bereketli Topraklar Üzerinde adlı filmi çeker. 
Bereketli Topraklar Üzerinde, 1981’de Strasbourg Film Şenliği Büyük Ödülü’nü kazanırken, Kıral da aynı yıl Antalya Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülüne layık görülür. Ayrıca, Nantes Film Festivali Seçiciler Kurulu Özel Ödülü ve Nantes Film Festivali Sanat ve Deneme Filmleri Büyük Ödülü alan film, 1980’de 12 Eylül darbesi nedeniyle düzenlenmeyen Altın Portakal Film Festivali’nin ardından, 1981 yılında En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu (Yaman Okay) ödüllerini alır. Ancak En İyi Film ödülü, daha sonra filmin ‘muzur’ olduğu gerekçesiyle geri alınır. Kararı protesto eden Kıral, En İyi Yönetmen Ödülü’nü almayı reddeder.
Bu sırada, filmin negatif kopyası depodan ‘çalınır’. Avrupa dâhil olmak üzere her yerde filmi arayan Kıral’ın çabaları sonuçsuz kalır. Yıllar sonra, filmin negatiflerinin İsviçre’de bir stüdyoda olduğunu haber alan bir yakını sayesinde filmin izi bulunur. Filmin İsviçre’de bulunan negatifini, para vererek geri alan Erden Kıral, “Bu duruma sevineyim mi, üzüleyim mi bilemiyorum, şaşkınlık içindeyim. Bir yandan da seviniyorum. Çocuğuma ve yakınlarıma, ‘benden sonra bu filmi mutlaka bulun ve gösterin’ demiştim. Şimdi ele geçirdik” diyor ve ekliyor: “28 yıl sonra çocuğumu bulmuş gibiyim.”
Filmin çekimleri de oldukça maceralı geçer. Film Yeşilçam’ın üretim ilişkileri dışında yapılır, filmin sahipleri filmin ekibinden para yatıranlardır. Yıldız sistemine dayanmaz. Bu yanlarıyla da 1970’li yıllarda üretilen ilk bağımsız sinema örneklerindendir.
Erden Kıral, 1979 yılında da Ferit Edgü’nün O adlı romanından Onat Kutlar’ın yazdığı senaryoyla Hakkari’de Bir Mevsim adlı filmi çeker, fakat film Türkiye’de ancak 1987’de gösterime girebilir. 
Erden Kıral, Yılmaz Güney’in Endişe filmindeki unutulmaz oyunculuğuyla bütün Türkiye’nin tanıdığı efsane aktör, tiyatro oyuncusu Erkan Yücel’i Bereketli Topraklar Üzerinde ve Hakkâri’de Bir Mevsim filmlerinde oynatır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder