01 Kasım
2015
12 Mart,
egemenler açısından ‘görece’ başarılamamış bir darbe olarak yeni baskı
süreçlerine, dahası yine ülke egemenleri ve küresel sermaye güçleri açısından
bütün toplumu yeniden yapılandıracak, uluslararası sisteme bağlayacak bir
darbeyle sonuçlanacak sürecin ara durağı olmuştu. Yükselen toplumsal muhalefeti
yok edebilmek, yönetemedikleri toplumu tasarımlamak ve içine düştükleri
ekonomik açmazlara karşı küresel kapitalizminin dayattığı politikaları,
ekonomik paketleri yürürlüğe sokabilecek ortamı darbeyle sağlayabilmek için 1
Mayıs 1977’de düğmeye basılır.
1970’lerin
ikinci yarısında zirve yapan toplumsal muhalefetin bastırılması, ekonomik ve
siyasal istikrarsızlığın giderilmesi devleti yönetenler açısından kolay
değildir. Yüz binler sokaktadır, işçiler ekmek, köylüler toprak, gençler özgür
demokratik eğitim, insanca hayat/iş koşulları istiyordur.
Süleyman
Demirel, daha sonra tarihe 24 Ocak kararları olarak geçen ‘ekonomik istikrar
programı’ hazırlama görevini, 1979 yılında Başbakanlık Müsteşarlığına getirdiği
Turgut Özal’a verir. IMF’nin daha önce yaptıramadığı isteklerini içeren,
Türkiye’yi tek taraflı olarak yabancı sermayeye açan bir programdır bu.
Sindirilen,
korkutulan, kurtarıcısını bekleyen sessiz yığınlara rağmen, kitleselleşebilen,
halk yığınlarıyla bütünleşen, yok edilmesi gereken sol örgütler, muhalif güçler
vardır. Onlar sokaktayken bu programı açıklamak, uygulamak zordur.
Derin ve
karanlık güçlerin hızla ‘kardeş kavgası’na sürüklediği, karmaşanın, sokak
çatışmalarının, kitlesel katliamların yaşandığı günlerde insanlar korkutulup,
sindirilir. Her gün 25-30 kişi öldürülüyordur. Can korkusuna kapılan, sokağa
çıkamayan geniş yığınlar artık bir kurtarıcı bekler duruma getirilmiştir.
Kurtarıcısını
bekleyen, sindirilmiş sessiz yığınları rahatlatacak, güvenini, desteğini
kazanacak fakat aynı zamanda solu, devrimci güçleri, muhalif aydınları yok
edecek adımı atmaya gelmiştir sıra. Bu adım 24 Ocak kararlarını da
dilediklerince uygulayabilecekleri ortamı da sağlayacaktır.
27 Aralık
1979’da Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve diğer kuvvet komutanlarının
imzalarını taşıyan ve ülkede yaşanan siyasal ve sosyal çalkantılar karşısında
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görüşünü içeren bir uyarı mektubu sunulur.
Cumhurbaşkanı Korutürk, 2 Ocak 1980 tarihinde, Başbakan ve Adalet Partisi Genel
Başkanı Süleyman Demirel ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent
Ecevit’i Çankaya Köşkü’ne birlikte davet ederek kendisine sunulan “Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Görüşü” başlıklı uyarı mektubunun suretini verir. Akabinde de
hükümetin Turgut Özal’a hazırlattığı istikrar programı 24 Ocak 1980’de
açıklanır.,
Kenan
Evren’in, 30 Ağustos 1980 tarihinde yayınladığı Zafer Bayramı mesajı da parmak
sallayan, yumruk, postal ve üniforma altından silah gösteren içeriktedir.
Sindirilen, korkutulan, ‘kurtarıcısını’ bekleyen sessiz yığınlar iyice
hazırlanmıştır artık.
Toplumun her
kesimine telafisi imkansız büyük acılar yaşatan, kanlı 12 Eylül faşist
darbesine özetle hatırlamaya çalıştığımız böylesine çalkantılı, acılı
süreçlerden geçilerek gelinmişti. Sonrasındaysa, daha evvel kimsenin hayal bile
edemeyeceği, algılayamayacağı, ‘alacakaranlık kuşağı’nı çağrıştıran büyük alt
üstlerin, köklü değişimlerin yaşandığı sonu karanlık, dönüşsüz bir yola
açılmıştı kapı. Toplum mühendisleri beş koldan çalışacak, büyük alt üstler,
köklü değişimler hayatın her alanına yansıyacaktı.
O ESNADA
SİNEMADA...
Yılmaz
Güney’in senaryosunu en küçük ayrıntısına kadar yazdığı Arife-Bayram (daha
sonra Şerif Gören’in yönetmenliğinde Yol adıyla çekilen) projesine başlayıp
anlaşmazlık nedeniyle ayrılan Erden Kıral, kısa film ve Osman F. Seden gibi
yönetmenlere asistanlık sonrasında 1978 yılında Yaşar Kemal’in Teneke adlı
yapıtından hareket ederek ilk uzun metraj sinema filmi Kanal’ı, 1979 yılında da
Orhan Kemal’in aynı adlı romanından uyarladığı Bereketli Topraklar Üzerinde
adlı filmi çeker.
Bereketli
Topraklar Üzerinde, 1981’de Strasbourg Film Şenliği Büyük Ödülü’nü kazanırken,
Kıral da aynı yıl Antalya Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülüne layık
görülür. Ayrıca, Nantes Film Festivali Seçiciler Kurulu Özel Ödülü ve Nantes
Film Festivali Sanat ve Deneme Filmleri Büyük Ödülü alan film, 1980’de 12 Eylül
darbesi nedeniyle düzenlenmeyen Altın Portakal Film Festivali’nin ardından,
1981 yılında En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu (Yaman Okay) ödüllerini
alır. Ancak En İyi Film ödülü, daha sonra filmin ‘muzur’ olduğu gerekçesiyle
geri alınır. Kararı protesto eden Kıral, En İyi Yönetmen Ödülü’nü almayı
reddeder.
Bu sırada,
filmin negatif kopyası depodan ‘çalınır’. Avrupa dâhil olmak üzere her yerde
filmi arayan Kıral’ın çabaları sonuçsuz kalır. Yıllar sonra, filmin
negatiflerinin İsviçre’de bir stüdyoda olduğunu haber alan bir yakını sayesinde
filmin izi bulunur. Filmin İsviçre’de bulunan negatifini, para vererek geri
alan Erden Kıral, “Bu duruma sevineyim mi, üzüleyim mi bilemiyorum, şaşkınlık
içindeyim. Bir yandan da seviniyorum. Çocuğuma ve yakınlarıma, ‘benden sonra bu
filmi mutlaka bulun ve gösterin’ demiştim. Şimdi ele geçirdik” diyor ve
ekliyor: “28 yıl sonra çocuğumu bulmuş gibiyim.”
Filmin çekimleri
de oldukça maceralı geçer. Film Yeşilçam’ın üretim ilişkileri dışında yapılır,
filmin sahipleri filmin ekibinden para yatıranlardır. Yıldız sistemine
dayanmaz. Bu yanlarıyla da 1970’li yıllarda üretilen ilk bağımsız sinema
örneklerindendir.
Erden Kıral,
1979 yılında da Ferit Edgü’nün O adlı romanından Onat Kutlar’ın yazdığı
senaryoyla Hakkari’de Bir Mevsim adlı filmi çeker, fakat film Türkiye’de ancak
1987’de gösterime girebilir.
Erden Kıral,
Yılmaz Güney’in Endişe filmindeki unutulmaz oyunculuğuyla bütün Türkiye’nin
tanıdığı efsane aktör, tiyatro oyuncusu Erkan Yücel’i Bereketli Topraklar
Üzerinde ve Hakkâri’de Bir Mevsim filmlerinde oynatır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder