19 Temmuz
2015
Dünyanın
birçok ülkesinde ‘yabancı’, ‘öteki’ olarak dışlanan, çeşitli ithamlarla
horlanan, küçümsenen, tüm bunlara karşın acılarını içlerine atıp neşelerini
dışa vuran, rengârenk yaşamlarını her koşulda sürdürmeye çalışan Çingenelerin
tarihsel yolculuklarından söz etmiş, Yugoslav yönetmen Emir Kusturica’nın
filmleriyle sinemada ‘Çingeneler Zamanı’na giriş yapmıştık geçen hafta.
Çingene
filmleri dendiğinde akla gelen bir başka isim de Cezayir doğumlu, anne
tarafından Çingene olan yönetmen Tony Gatlif. Gadjo Dilo (Çılgın Yabancı)
senarist, müzisyen ve oyuncu olarak da tanıdığımız Gatlif’in izlediğim ilk
filmiydi ve tabii ki bu keşiften sonra izlediğim diğer filmleri gibi teması
Çingene/lerdi.
Stephane adlı
genç Fransız, bilinmeyen bir şarkıcının izini sürmek için Romanya’ya gider.
Babasından kaldığı için manevi değeri de olan kasetteki sesin sahibi Çingene
şarkıcıyı bulup gün ışığına çıkarmak istiyordur. Elindeki tek ipucu kasetin
üzerinde yazılı isimdir: Nora Lurca. Dolaşırken, kırsal alanda Isidore’ye rastlar.
Çingenelerin bu yaşlı şefi ona sahip çıkar. Böylece Çingenelerin arasına
karışan bu deli dolu, cesur yabancı genç sevilir. Köyün genç kızlarından
Sabina, tutkulu karakteri ve duygusallığı ile Stephane’ın kalbini çalar.
Stephane, bir hayalin peşinden koşarken rengârenk, cıvıl cıvıl yeni bir hayatın
içinde kendini, aşkı bulur.
BU SİZİN
SAVAŞINIZ, BİZ HİÇ SAVAŞ BAŞLATMADIK
Çingenelerin
yaşam biçimlerini, Çingene ezgileri ve danslarıyla harmanladığı filmlerinde
çarpıcı biçimde sunan Tony Gatlif 2004 Cannes Film Festivali’nde Exils
(Sürgündekiler) filmiyle En İyi Yönetmen ödülünü alır. Filmlerinde müziğin
önemli bir yer tuttuğunu belirten Gatlif, Latcho Drom, Gadjo Dilo, Vengo ve
Swing filmlerinin müziklerini de kendisi bestelemiştir.
Asıl adı
Michel Dahmani olan Tony Gatlif, Cezayir’de geçen çocukluğunun ardından Cezayir
Bağımsızlık Savaşı sırasında 1960’ta, Fransa’ya gelir. 1966’da aktör Michel
Simon ile tanışan Gatlif piyeslerde rol alır ve 1975’te çektiği film ile ilk
yönetmenlik çalışmasını gerçekleştirir. 1981’den itibaren çektiği filmlerin
konusu Çingeneler olur.
1993 yapımı Latcho Drom (İyi Yolculuklar), adlı belgeselde de Hindistan’ın
Racasthan eyaletinden dünyanın çeşitli yerlerine göç eden Çingenelerin izini
sürer. Hindistan, Mısır, Türkiye, Romanya, Macaristan, Slovakya, Fransa ve
İspanya’daki Çingenelerden kesitler sunar. Yüz yıllardır göçebe bir hayat
sürdüren Çingeneler, kervanlarını hangi yöne doğrultsalar kenarda bırakılıyor,
‘öteki’, ‘yabancı’ sayılıyorlardır.
“Rachastan’ın
turuncu topraklarından İspanya’nın kızıl tuğlalı binalarına değin insanlığın
ötekiler listesinde daimi olarak anılan Çingenelerin sözcülüğünü ise bu bin
yıllık yolculukta biriken nice acı, tatlı deneyimin zulalandığı müzikler
yapıyordur.”
Tony Gatlif, gerçek olaylardan esinlendiği 2009 yapımı Korkoro’da İkinci Dünya Savaşı’nın en büyük acılarından biri, Çingene Soykırımı’nı, işler. Korkoro, (Liberté / Freedom / Özgürlük), 1943 yılının Nazi işgali altındaki Fransa’sında geçiyor. Hep ve her yerde dışlanmış olan Çingenelerin Avrupa’daki sayıları savaştan önce iki milyonu buluyordur. Bu sayının dörtte biriyle sekizde biri arasında (tam olarak bilinemeyen) bir kısmı, Naziler tarafından katledilir.
Tony Gatlif, gerçek olaylardan esinlendiği 2009 yapımı Korkoro’da İkinci Dünya Savaşı’nın en büyük acılarından biri, Çingene Soykırımı’nı, işler. Korkoro, (Liberté / Freedom / Özgürlük), 1943 yılının Nazi işgali altındaki Fransa’sında geçiyor. Hep ve her yerde dışlanmış olan Çingenelerin Avrupa’daki sayıları savaştan önce iki milyonu buluyordur. Bu sayının dörtte biriyle sekizde biri arasında (tam olarak bilinemeyen) bir kısmı, Naziler tarafından katledilir.
Film, at
arabaları üzerinde göç ederek hayatlarını sürdüren bir Çingene topluluğunun savaşta
ailesini kaybeden minik Claude ile yollarının kesişmesiyle başlar. Bu küçük
çocukla, ona kimsesiz anlamına da gelen “Çororo” adını takan, topluluğunun en
çılgın üyesi Taloş arasında bir dostluk başlar. Geçtikleri ormanda Naziler’i
görünce panik halinde saklanmak amacıyla St. Amend Köyü’ne gelen Çingeneler
Minik Claude’u, Belediye Başkanı Théodore Rosier’e teslim ederler. Ancak köyün
hemen dışında kamplarını kurar kurmaz, işlerin eskisi gibi yürümeyeceğini de
anlarlar.
Güvenlik
güçleri tarafından kendilerine önce Nazi kuklası Fransız Vichy Hükümeti’nin
yeni kanunu bildirilir; “Göçebelik artık yasaktır.” Çingeneler öyle istedikleri
gibi yollara dökülüp seyahat edemeyeceklerdir. Bu yasağı getiren faşistlerin
asıl amacı, topladıkları tüm göçerleri toplama kamplarına, orada sağ
kalabilenleri de imha kamplarına göndermektir.
Belediye görevlileri Çingenelerin kasabaya yerleşmesinin kanunlara aykırı olduğunu “Savaştayız, durum çok ciddi” sözleriyle aktarır. Topluluğun liderlerden biri “Bu sizin savaşınız, biz hiç savaş başlatmadık” diye yanıtlar görevliyi.
Belediye görevlileri Çingenelerin kasabaya yerleşmesinin kanunlara aykırı olduğunu “Savaştayız, durum çok ciddi” sözleriyle aktarır. Topluluğun liderlerden biri “Bu sizin savaşınız, biz hiç savaş başlatmadık” diye yanıtlar görevliyi.
Yıllardır
köylerine gelip giden Çingeneleri tanıyan Belediye Başkanı Théodore Rosier ile
köy okulunda öğretmenlik yapan Matmazel Lundi’nin aslında direniş örgütünün
sıkı bir destekçisi olduğunu, Çingenelere yardım eli uzatan yegâne köy
sakinleri olduklarını görürüz.
Nazilerle birlikte gelen güvenlik görevlileri Çingeneleri toplama kampına götürdüklerinde, yasadaki “tapulu bir evleri olursa, göçerler göçer sayılamayacaktır” boşluğunu yakalayan Théodore, göstermelik bir rakam karşılığında, dedesinin artık kullanılmayan, köyün ilk inşa edilmiş evini, Çingenelere satıp eve yerleştirerek, onları kurtarır.
Nazilerle birlikte gelen güvenlik görevlileri Çingeneleri toplama kampına götürdüklerinde, yasadaki “tapulu bir evleri olursa, göçerler göçer sayılamayacaktır” boşluğunu yakalayan Théodore, göstermelik bir rakam karşılığında, dedesinin artık kullanılmayan, köyün ilk inşa edilmiş evini, Çingenelere satıp eve yerleştirerek, onları kurtarır.
KİMSESİZ VE ÖZGÜR
Ancak
özgürlüğüne düşkün, yerleşik yaşam kurallarına boyun eğmeyen Çingeneleri dört
duvar arasına sokmak kolay değildir. Taloş çaresizliklerini ağlayarak “Neden
birden gacolar (Çingenelere göre Çingene olmayanlar) gibi dört duvar arasına
sıkıştık, yoksa artık gaco mu olduk?” diyerek dile getirir. Kimliğinin arasında
çiçekler kurutan, “Suyu özgür bırakmak gerek!” diyen Taloş karakteri
etkileyicidir.
Özgürlüklerin
kısıtlanmasını atlara el koyma dâhil birçok sahnede görürüz film boyunca.
Özgürlük kavramının simgeleştiği çarpıcı sahneyi ise filmin finaline
bırakmıştır yönetmen Tony Gatlif. Liberté/Korkoro, tarihin hüzünlü, acı verici,
gerçeğini (yaşanmışlıkları) müzik ve görsel şölen eşliğinde çarpıcı biçimde
aktaran bir başyapıt olarak ayrıcalıklı bir yer edinir kendine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder