(24 Ağustos
2013)
Umudun
tazelendiği, güzelliklerin çoğaldığı, vefanın, dostluğun, paylaşımın ‘orantısız
sevgi gücü’yle hayata geçtiği bir Türkiye Tiyatro Buluşması daha yaşadık. 7.
Türkiye Tiyatro Buluşması 15-18 Ağustos tarihleri arsında Dikili’de
gerçekleştirildi. Buluşmanın ana sloganı “Hayatı Savunmak için Sanat”tı; şehir
tiyatrolarında yönetmelik değişikliğine karşı, devlet tiyatrolarının yok
edilmesine karşı, özgürlük alanlarımızın kısıtlanmasına karşı, adaletsizliklere
karşı, özgürlüğümüz için, Hayatı Savunmak için 7. Türkiye Tiyatro Buluşması.
Buluşmanın
hakları, emeklerinin karşılığı kolay ödenemez iki büyük ekibi vardı; Orçun
Masatçı öncülüğünde İzmir Yenikapı Tiyatrosu’nun sanat emekçileri ve Dikili’ye
“Emeğin, Barışın, Sanatın Kenti” tanımlamasını/övgüsünü yıllardır sürdürdüğü
uygulamalarla, verdiği mücadeleyle kazandıran “efsane” Belediye Başkanı Osman
Özgüven ve ekibi. Kültür ve Sosyal İşler Müdiresi Gülay Demir, Belediye Meclisi
üyesi ve Kent Konseyi Başkanı Erdoğan Doğan’ın verdikleri destek ve katkı da
unutulur gibi değildi. Buluşma boyunca Dikili’nin her yeri sanat, her alanı
festivaldi. Hayatı savunmak için buluşanlar geniş bir muhalif yelpazede
itirazlarını, başkaldırılarını da dillendirerek gezi süreciyle başlayan
kalkışmanın/isyanın parçası olduklarını gösterdiler. Bir gazete yazısına
sığmayacak kadar çok şey paylaşıldı buluşmada, Dikili’de. Yalnızca benim
gözlemlerim ve şu an bilincimden akanlar bile bir kitap oluşturabilir.
Hangisinden başlayacağımı bilemesem de buluşmaya damgasını vuranların başında vefa,
dayanışma ve direniş ruhunun geldiğini söyleyebilirim.
Vefa dedim,
çünkü buluşma ödülleri de bunun ilk göstergesiydi, sonrasında programda yer
alan birçok adım gibi. Bu yıl Onur Ödülü tiyatronun ustalarından Yücel Erten’e,
Emek Ödülü bu satırların yazarına (duygularımı daha sonra yazarım), Barış Ödülü
daha yapacağı çok şey varken, devletin düşlerini/düşüncelerini dilediğince
yaşayabilmesine izin vermediği, ‘yok etmek’ için her yolu denediği Pınar
Selek’e, Çayan Birben Umut Ödülü ise Taksim Dayanışması ve Gezi parkı
tutukluları adına Ongun Yücel’e verildi.
Dikili
Belediye Tiyatrosu’nun hayatını genç yaşta kaybeden oyuncusu Mehmet Mutlu
Kandemir’i çok sevdiği tiyatro’da yaşatmak için onun adıyla genç yetenek ödülü
verilirken Mehmet Mutlu Kandemir fidanlığının açılışı da gerçekleştirildi. Türkiye
Tiyatro Buluşması bu toprakların değerlerini de unutmadı. Günlere isim verme
geleneği bu yıl da sürdürdü. 15 Ağustos, Ece Ayhan, 16 Ağustos, Can Yücel, 17
Ağustos, Metin Altıok, 18 Ağustos, Ahmed Arif adıyla anıldı.
Gezi
direnişinde yitirdiğimiz kardeşlerimiz de aramızdaydı, isimleri dillerdeydi,
alanlardaydı. Etkinlik alanları, atölyeler de onların adlarıyla anıldı.
Türkiye’nin gözaltındaki kayıplarının neredeyse ilki olarak görülen Sabahattin
Ali Atölyelere verilen ilk isimdi. Gezi Parkı eylemlerinde hayatını kaybeden
Medeni Yıldırım ve Zeynep Eryaşar’ın adları iki atölyeye verildi. Söyleşi alanı
ismi ise Mehmet Ayvalıtaş’ın adını aldı. Ethem Sarısülük’ün adı Dikili
meydandaki sahnede, Abdullah Cömert’in Bademli köyündeki sahnede ve Ali İsmail
Korkmaz’ın adı da Salihleraltı’ndaki sahnede hayat buldu.
Hayatın
garipliğini buluşmada da yaşadık; Yenikapı Tiyatrosu geçtiğimiz sezon Faşizmin
Korku ve Sefaleti oyununu sahnelemişti. Özellikle 1 Mayıs’tan başlayarak, Emek
Sineması direnişi ve ardından da Gezi ayaklanmasıyla süren günlerde bu korku ve
sefaleti bütün ülke/dünya görmüştü. Bu korku ve sefaletin yansımasını buluşmada
da yaşadık. Ali İsmail Korkmaz sahnesi iktidarın baskı aygıtlarınca hiçbir
geçerli neden olmadan kapatıldı, oyun oynanması, etkinlik yapılması yasaklandı.
Buluşmada
dayanışma ve direniş ruhu dedim; çünkü buluşma boyunca Gezi ruhu ülkenin birçok
kentinde olduğu gibi Dikili’deydi de. Açılış yürüyüşünden başlayarak her yer
Gezi, her yer direniş oldu. Tüm katılımcılar, sanata da, hayata da, isyana da
sahip çıktı. Özgür sanat için, özgür gelecek için, adalet için taleplerini de,
itirazlarını da haykırdılar.
Atölyelerde, seminer ve söyleşilerde bilgi paylaşımı yoğun katılımla, ilgiyle
gerçekleşirken sokak ve sahne oyunlarında, konserlerde de coşku ve katılım
yoğundu. Oyunculuk, fotoğraf, yazarlık, kil işleri, sokak tiyatrosu, sinema,
tango ve sirtaki, kısa film, yaratıcı drama atölyelerinin yanı sıra “Medyanın
Sanata ve Hayata Etkisi”, “Aşk, Sanat ve Sokak”, “Sokağın Sanatını Yaratmak”,
“Politika ile Tiyatronun İlişkisi”, Tiyatroda Yeniyi Yaratmak”, Endüstriyel
Futbol ve Taraftar Kültürü” başlıklı söyleşiler gerçekleştirildi. Sibel Özbudun
Gezi ayaklanmasından yola çıkarak üniversiteleri anti-kapitalist isyanları,
neo-liberal uygulamaları ve başkaldırı-itiraz kültürünü içeren bir seminer
verdi.
Dostluk da,
paylaşım da, sevgi de ‘orantısız’dı. Bütün yüzler birbirine dönük ve güleçti.
Katılımcıları arasında Prof. Dr. Özdemir Nutku, Prof. Dr. Nurhan Tekerek, Yücel
Erten, Haluk Işık, Tuncer Cücenoğlu, Üstün Akmen, Orhan Alkaya, Ragıp Yavuz,
Levent Öktem, Işıl Özgentürk, İhsan Eliaçık, Hakan Kirezci, Turgay Tanülkü,
Vecdi Sayar, Zeynep Altıok Akatlı, Vedat Zar gibi sanatçı, akademisyen, yazarın
olduğu buluşmanın diğer katılımcıları da (bireysel ve topluluk) tiyatro/sanat
emekçileriydi.
Metin
Altıok’un 1963 yılında yazdığı “Duygusuz Yenilgi” adlı oyunu da Orhan Alkaya
rejisi ve Çiğdem Erken ile Grup Gündoğarken’in canlı müzik performansı
eşliğinde sahnede binlerce seyirciyle buluştu. Oyundan önce Orhan Alkaya ve
Zeynep Altıok Akatlı Metin Altıok’un sanatı, kişiliği ve anılar üzerine bir
söyleşi gerçekleştirdi.
Etkinlik
boyunca Sayki, Çiğdem Erken, Ruşen Alkar&The Buskers ve Hüsnü Arkan
konserleri de meydanı dolduran kalabalık bir katılımla izlendi. Deniz kenarına
kurulan kamp alanında, çadırlarda kalan onlarca genç tiyatro emekçisi tüm
etkinliklere katılırken geceleri de sabahlara kadar süren sohbetlerde hayatı
paylaşmanın güzelliğini yaşadı. Sokak ve sanat birleştiriciydi.
Buluşma
katılımcısı olarak ben de, geçen yıllardan tanıdığım, birlikte güzellikleri ve
umudu çoğaltmaya çalıştığımız dostlarla bir kez daha bir araya gelmenin
mutluluğunu, coşkusunu yaşarken bir yandan da buluşma boyunca yardımlarını,
desteklerini (sevgilerini, övgülü sözlerini, güleç yüzlerini) gördüğüm yeni
genç arkadaşlar, kardeşler edindim.
Yine kazanımı çok bir buluşmaydı yaşadığımız. Yenikapı Tiyatrosu yaklaşık on
yıldır “Sanat Hayattır, Hayat Sokakta” diyordu. Uzunca bir süredir sanat da
sokakta, hayat da, insanlar da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder