21 Mart 2020 Cumartesi

ÜÇLEMELER


23 Şubat 2014
Eyvah Eyvah da seriye dönüştü, 3’ledi. Tabi, üçleme ya da seri ve devam filmi ayrı şeyler. Her üçleme seriye dönüşmediği gibi seri filmlerin de üçleme olması söz konusu olmaz. Dünya sinemasında da, bizde de “üçleme diye tanımlanan filmler yapılmıştır. Yönetmenin birbiriyle bir biçimiyle bağlantılı çektiği üçlü film grubu için kullanılan bu tanımlama içine bağlantısız filmlerin de dâhil edildiği olmuştur.
Tematik bir bütünlüğe sahip üçlemeler olduğu gibi, konuları birbirinden tamamen farklı üçlemeler de var. Üçleme olarak tanımlanan filmlerin çoğu aynı yönetmene aittir ve bir kısmı yönetmenin adıyla da anılır. Az sayıda da olsa yönetmenleri farklı üçlemeler de vardır. 
Dizi filmler benzeri devamlılık içeren üçlemeler olduğu gibi, birbirinden bağımsız tekil film olarak ya da üçü bir arada bir bütün halinde tek bir eser olarak değerlendirilebilen üçlemeler de vardır. Bazı üçlemeler farklı adlarla da tanımlanabilmektedir. Örneğin Metin Erksan’ın Yılanların Öcü, Susuz Yaz ve Kuyu filmleri kimine göre “köy üçlemesi” kimine göre de “mülkiyet üçlemesi”dir.
Üçlemeler gibi, ikili, dörtlü film gruplamaları da olduğunu söyleyebiliriz. Vurun Kahpeye örneğinde olduğu gibi aynı filmin aynı adla üç farklı zamanda üç farklı yönetmen tarafından çekildiği örnekler de vardır.
VURUN KAHPEYE
40’lı, 50’li yıllardan itibaren salonların ve gösterim olanaklarının artmasıyla, sinema kentten kırsala yönelirken, filmlerin kahramanları da köyün, kasabanın gerçekliklerine yönelir. İdealist devlet görevlileri dönemin filmlerinde başrollerdedir. Bu filmlerde öğretmenler, doktorlar köylere gelirler ve oradaki yaşamla yüzleşirler; ‘genç cumhuriyetin aydınlanmacı öncüleri olarak’ gericiliğe, cehalete, hastalıklara karşı mücadele ederler.
Reşat Nuri Güntekin’in eserinden uyarlanan, Turgut Demirağ’ın 1947 yılında yönettiği Bir Dağ Masalı adlı filmde, geri kalmış bir köye yerleşen, idealist bir öğretmenin öyküsü anlatılır.
Dönemin asıl önemli filmi, Lütfi Ö. Akad’ın 1949’da yönettiği ve Sezer Sezin’i de yıldızlığa taşıyan Vurun Kahpeye’dir.
Film Halide Edip Adıvar’ın aynı adlı eserinden uyarlanır. Bu film, bir sonraki dönemin köy filmlerinde iki yeni temanın yolunu açar; köylülerin bir millet duygusuyla kahramanlık gösterdiği anlatılar (Hürriyet Şarkısı, 1951, Bulgar Sadık, 1954) ve Anadolu’ya giden öğretmenler, doktorlar, ebelerin hikâyelerini anlatan filmler (Adak Tepe, 1952, Şafak Sökecek, 1951).
Vurun Kahpeye filminin üç kez sinemaya uyarlanmış olması da filmin ayrı bir özelliğidir. Vurun Kahpeye Halide Edip Adıvar’ın 1926 yılında yazdığı ve Kurtuluş Savası’nı anlattığı romanıdır. Kitabın kahramanı idealist bir öğretmen olan Aliye’dir. Halide Edip’in romanı 1949 yılında Lütfi Akad, 1964’te Orhan Aksoy, 1973’te Halit Refiğ tarafından sinemaya uyarlanmıştır. Üç filmin de yapımcısı Erman Film’dir.
Kapıcılar Kralı (1976), Çöpçüler Kralı (1977), Bekçiler Kralı (1979) Kemal Sunal’lı Şaban karakterinin Krallar serisini oluşturur. Şoför Nebahat, Şoför Nebahat ve Kızı, Şoför Nebahat Bizde Kabahat filmleri de Sezer Sezin’li seriye dönüşmüş filmlerdir. Yönetmen Melih Gülgen’in Komser Cemil’li, Cüneyt Arkın’lı Cemil, Cemil dönüyor ve Adalet filmleri üçlemesinden de söz edebiliriz.
Daha önce bu sayfada Cilalı İbo’lu, Ayşecik’li, Turist Ömer’li, Tayfur’lu, Küçük Hanımlı seri filmler üzerine yazmıştık.
ÜÇLEMELER
Yazı başlığındaki “üçleme” tanımına uygun filmlere, yönetmenlerine dönelim…
Lütfi Ö. Akad’ın “Göç Üçlemesi” Gelin (1973), Düğün (1973) Diyet (1974) filmlerinden oluşur. Akad, Yılmaz Güney’le birlikte çalıştığı Hudutların Kanunu filminde Anadolu’nun güneydoğu yöresini ve kaçakçılık konusunu ele alır. Arkasından kan davası temasını işleyen Ana’yı ve düşman aşiret çatışması içinde gelişen bir aşk öyküsünü anlatan Kızılırmak-Karakoyun’u çeker. Bu üç film Anadolu Üçlemesi; Vesikalı Yârim, Kader Böyle İstedi ve Seninle Ölmek filmleri de Kent Üçlemesi olarak adlandırılır.
Süreyya Duru, Vedat Türkali’yle (senaryo) birlikte Bedrana (1974), Kara Çarşaflı Gelin (1975) ve Güneşli Bataklık (1977) filmleriyle bir üçleme çeker. Zeki Ökten’in “Küçük Adam Üçlemesi” Kemal Sunal’lı Davacı (1986), Yoksul (1987) ve Düttürü Dünya (1988) filmlerinden oluşur.
Adı Vasfiye (1985),  Aaah Belinda (1986) ve Hayallerim, Aşkım ve Sen (1987)  filmleri Atıf Yılmaz’ın ‘kadın temalı düşsel fantazya üçlemesi olarak tanımlanabilir. Zeki Demirkubuz’un “Karanlık Üzerine Öyküler” üçlemesi Yazgı (2001), İtiraf (2001) ve Bekleme Odası (2003), Semih Kaplanoğlu’nun “Yusuf Üçlemesi” de Yumurta (2007), Süt (2008) ve Bal (2010) filmlerinden oluşur. Nuri Bilge Ceylan’ın Taşra Üçlemesi’nde Kasaba (1997), Mayıs Sıkıntısı (1999) ve Uzak (2002) vardır. Derviş Zaim, geleneksel Türk sanatlarını ele aldığı Cenneti Beklerken (2006), Nokta (2008) ve Gölgeler ve Suretler (2010) filmlerinden oluşan üçlemesi ile üslup arayışını sürdürür. Cemal Şan, imkânsız aşkın acısını ve bireyin yalnızlığını Zeynep’in Sekiz Günü, Dilber’in Sekiz Günü ve Ali’nin Sekiz Günü filmlerinden oluşan Aşk Üçlemesi’yle ele alır.
3’LEMELER
Son yıllarda gişe filmlerinin seriye dönüşmüş, “gişe başarısıyla ‘3’lemiş” örnekleri de çoğaldı. Maskeli Beşler, Recep İvedik, Kutsal Damacana Sümela’nın, Moskova’nın, Barcelona’nın Temel’li şifreleri, Kolpaçino filmlerini seriye dönüşmüş bu grup filmlere örnek olarak sayabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder