20 Nisan
2014
Arabalı vapurdan denize araç düştü: 3 yaşındaki çocuk
öldü.”Sirkeci’de arabalı vapura binen bir araç denize düştü. Araçta bulunan 4
kişi yaralı olarak denizden çıkarıldı. Yaralılardan 3 yaşındaki Ece Su Yılmaz
hastanede yaşamını kaybetti.
- “4 yaşındaki Yusuf derede boğuldu.”
Van’da 4 yaşındaki Yusuf Baysal’ın evlerinin önünden
geçen dere kenarında oynarken kaybolduğunu fark eden ailesi polise haber verdi.
Minik Yusuf’un cesedi, 3 saat sonra derenin Van Gölü’ne döküldüğü bölgeye yakın
bir alanda bulundu.
- “9 yaşındaki Mert’in cesedi bulundu.”
Kars’ta babasına yemek götürmek üzere evden çıkan 9
yaşındaki Mert Aydın’dan bir daha haber alınamadı. Polise, Karadağ Çöplüğü’nde
bir çocuk cesedi bulunduğu ihbarı yapıldı. Bulunan çocuk cesedinin 9 yaşındaki
Mert Aydın’a ait olduğu belirlendi.
- “Küçük Pamir’den kötü haber geldi.”
İstanbul Sarıyer’de kaybolan 3,5 yaşındaki küçük
Pamir’den kötü haber geldi. Yaklaşık 30 saat geniş bir çevrede aranan Pamir,
yan villanın havuzunda ölü bulundu. Başbakan’a “3 çocuk diyorsunuz, biz bir çocuğa bakamadık” diyordu Pamir’in
acılı babası. Çocukları, çocuklarımızı koruyamadık, koruyamıyoruz; ne devlet teröründen ne de
zalimlerin zulmünden, katlinden.
Haberler hep ölüm söylüyor. Ölümle iç içe yaşıyoruz.
Kadınlar öldürülüyor, çocuklar ölüyor-öldürülüyor. Emekçiler ‘iş kazası’ diye
haber olan iş yeri cinayetlerinde hayatlarını kaybediyor.
“Evladınızı zalimlerden koruyun!” demişti Mevlüt Can.
“Evladınızı çok iyi koruyun çünkü bu ülkede çok zalim var!” Onur Yaser Can,
28’inci yaş gününden bir gün önce 2 Haziran 2010’da gözaltına alınıp İstanbul
Emniyeti Narkotik Şube’de sorgulandı. Burada “ince arama”dan geçirildi,
çırılçıplak soyularak anüsüne dahi bakıldı, cinsel istismara uğradı,
aşağılandı. İfade tutanağının tarihinde hata yapılmış denilerek yeniden
çağırıldı. Emniyetin kafeteryasında önüne konulan tutanağı imzalaması istendi.
“Böyle bir ifade vermedim” dese de imzaladı. 24 Haziran için yine ifadeye
çağrıldı
23 Haziran’da, Ankara’daki ailesine telefonda “Başım
dertte” diyebildi. Hemen yola çıktılar ama yetişemediler. Kendisini evinin
penceresinden çırılçıplak, boşluğa bırakmıştı. Ölümünden 15 gün sonra Onur’a
dava açıldı. Hukuk mücadelesi sürerken dört yılın sonunda anne Hatice Can’ın
umudu tükenmişti. 2 Mart 2014 günü, oğlu gibi evinin penceresinden kendini
boşluğa bıraktı. Mevlüt Can Onur Yaser Can’ın babasıydı. Zalimlerin zulmü
oğlundan sonra eşini de hayattan koparmıştı.
KAYIP HAYATLAR
Bir de kayıp ölüler ülkesiyiz ki acıların en acısı
belki de. Pamir’in annesi babası kayıp çocuklarının cansız bedenine sarılıp
gözyaşı dökerken, Cumartesi Anneleri de 33 yıl önce kaybedilen Nurettin Yedigöl
için toplanmıştı.
Zeycan Yedigöl “Tam 33 yıldır oğlumu arıyoruz. Oğlumu
gözaltına alanlar belli, sorgulayan ekip belli, ona işkence yapanlar belli.
Belli olmayan tek şey yavrumun akıbeti. Artık çok yaşlıyım, oğluma kavuşmadan,
ölmek istemiyorum. Yavrumun kemikleri kucağımda huzur içinde gömülmek
istiyorum” diyordu.
Politik nedenlerle kaybedilenlerin akıbeti bilinmiyor,
hiçbir ize rastlanmıyor, sorumlulardan hesap sorulamıyor. Yıllardır yakınlarını
arayanlar iz sürmeye devam ediyor, ilerlemiş yaşlarına, dinmez acılarına,
hastalıklarına rağmen. “Bana çocuğumun ölüsünü verin, bir mezar taşı olsun hiç
değilse” diye gözyaşı döken anneler umut nöbetinde tükettiler ömürlerini.
Ölümü diri mi bilinmez kayıplarımız da var bir de.
Küçük Pamir’in kaybolduğu, aramaların sürdüğü saatlerde haberlere 6 bini çocuk
16 bin kayıp olduğu bilgisi yansıyordu. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, zihinsel-bedensel
hastalığı olanlar kayboluyor, bir daha izine rastlanamıyordu.
Kayıp fotoğraflarıyla giydirilmiş, şehir şehir bütün
ülkeyi dolaşarak kaybolanları arayan Umut Otobüsü’nü ve YAKAD’ın (Yakınlarını
Kaybetmiş Aileler Derneği) yıllarca süren çabalarını hatırlayan çoktur.
6 Eylül 1992’de zekâ yaşı yedi olan 23 yaşındaki
Abdülhamit Özbilici, evinin önünde bir ticari taksiye bindirilir. Araba hareket
ettikten sonra ondan bir daha haber alınamaz.
Baba İsmet Özbilici, yüz binlerce el ilanı bastırarak bütün Türkiye’yi şehir şehir, köy köy dolaşır. Bir yıl sonra Abdülhamit’in küçük kardeşi Özgür, abisini beklediği pencerenin yanındaki yatakta ölü bulunur.
Baba İsmet Özbilici, yüz binlerce el ilanı bastırarak bütün Türkiye’yi şehir şehir, köy köy dolaşır. Bir yıl sonra Abdülhamit’in küçük kardeşi Özgür, abisini beklediği pencerenin yanındaki yatakta ölü bulunur.
İsmet Özbilici, bu acı olay üzerine kendini kayıplara
adar. Oğlunu ararken kendisi gibi yakını kaybolmuş pek çok insanla karşılaşır.
Bu aileleri birleştirerek YAKAD’ı kurar. Amaç sadece kaybolanları bulmak değil,
kaybolmaları da önlemektir. Özbilici’nin ömrü oğlunu bulmaya yetmez.
Çalışmalarını oğlu Zafer Özbilici devralır.
O günlerde oluşturulan, Türkiye’yi tam üç kez dolaşan
üzerinde 150’yi aşkın kayıp fotoğrafı bulunan Umut Otobüsü ve diğer çalışmalar
sonucu 900 kişi bulunur fakat maddi zorluklar nedeniyle birçok etkinliği
sürdüremezler. Bir süre sonra yakıt parası bulamayan otobüs dolaşamaz olur.
HİÇBİRYERDE
Tayfun Pirselimoğlu’nun 2001 yapımı filmi Hiçbiryerde,
beyazperdede siyah fona düşen şu cümlelerle başlıyordu: “Türkiye’deki ‘kayıp’
insanların sayısının 3000 civarında olduğu sanılıyor. Bazıları bu sayının çok
daha fazla olduğunu söylüyorlar. Bu insanlardan bazıları gözaltındayken
kayboldular. Her yıl binden fazla insan ‘normal’ sebeplerden kayboluyor ve
bunların sadece yarısı bulunabiliyor.”
Filmde, kocasının ölümünden sonra oğlu Veysel’le
birlikte yaşayan Şükran’ın Veysel’in ortadan kaybolmasıyla yaşadığı acılar
anlatılır. Şükran zamanında kocasının politik görüşleri yüzünden çok acı
çektiği için oğlunu bu işlerden uzak tutmağa çalışmaktadır. Oğlunun kaybolması
eski acılarını ortaya çıkarır.
Ölü Ozanlar Derneği filmiyle ilgili yazmak için oturup
ölü çocuklar üzerine yazmak… Çünkü bu ülkede çocuklar kayboluyor, çocuklar
ölüyor, öldürülüyor. Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Şaban Dayanan, Berkin Elvan
gibi… Çünkü bu ülkede çocukları öldürülen gözü yaşlı analar, acılı babalar var.
Pablo Neruda, Oğulları ölen analara türkü şiirinde “…Bunca yere
düşmüşlerden,/Yenilmez bir hayat doğar:/Bir tek beden olur,/Analar, bayraklar,
çocuklar,/Hayat gibi canlı tek bir beden …” demişti.
“Evladınızı çok iyi koruyun çünkü bu ülkede çok zalim
var!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder