21 Mart 2020 Cumartesi

BÜYÜMEZ ÖLÜ ÇOCUKLAR


 20 Nisan 2014
Arabalı vapurdan denize araç düştü: 3 yaşındaki çocuk öldü.”Sirkeci’de arabalı vapura binen bir araç denize düştü. Araçta bulunan 4 kişi yaralı olarak denizden çıkarıldı. Yaralılardan 3 yaşındaki Ece Su Yılmaz hastanede yaşamını kaybetti.
- “4 yaşındaki Yusuf derede boğuldu.”
Van’da 4 yaşındaki Yusuf Baysal’ın evlerinin önünden geçen dere kenarında oynarken kaybolduğunu fark eden ailesi polise haber verdi. Minik Yusuf’un cesedi, 3 saat sonra derenin Van Gölü’ne döküldüğü bölgeye yakın bir alanda bulundu.
- “9 yaşındaki Mert’in cesedi bulundu.”
Kars’ta babasına yemek götürmek üzere evden çıkan 9 yaşındaki Mert Aydın’dan bir daha haber alınamadı. Polise, Karadağ Çöplüğü’nde bir çocuk cesedi bulunduğu ihbarı yapıldı. Bulunan çocuk cesedinin 9 yaşındaki Mert Aydın’a ait olduğu belirlendi.
 - “Küçük Pamir’den kötü haber geldi.”
İstanbul Sarıyer’de kaybolan 3,5 yaşındaki küçük Pamir’den kötü haber geldi. Yaklaşık 30 saat geniş bir çevrede aranan Pamir, yan villanın havuzunda ölü bulundu. Başbakan’a “3 çocuk diyorsunuz, biz bir çocuğa bakamadık” diyordu Pamir’in acılı babası. Çocukları, çocuklarımızı koruyamadık, koruyamıyoruz; ne devlet teröründen ne de zalimlerin zulmünden, katlinden.
Haberler hep ölüm söylüyor. Ölümle iç içe yaşıyoruz. Kadınlar öldürülüyor, çocuklar ölüyor-öldürülüyor. Emekçiler ‘iş kazası’ diye haber olan iş yeri cinayetlerinde hayatlarını kaybediyor.
“Evladınızı zalimlerden koruyun!” demişti Mevlüt Can. “Evladınızı çok iyi koruyun çünkü bu ülkede çok zalim var!” Onur Yaser Can, 28’inci yaş gününden bir gün önce 2 Haziran 2010’da gözaltına alınıp İstanbul Emniyeti Narkotik Şube’de sorgulandı. Burada “ince arama”dan geçirildi, çırılçıplak soyularak anüsüne dahi bakıldı, cinsel istismara uğradı, aşağılandı. İfade tutanağının tarihinde hata yapılmış denilerek yeniden çağırıldı. Emniyetin kafeteryasında önüne konulan tutanağı imzalaması istendi. “Böyle bir ifade vermedim” dese de imzaladı. 24 Haziran için yine ifadeye çağrıldı
23 Haziran’da, Ankara’daki ailesine telefonda “Başım dertte” diyebildi. Hemen yola çıktılar ama yetişemediler. Kendisini evinin penceresinden çırılçıplak, boşluğa bırakmıştı. Ölümünden 15 gün sonra Onur’a dava açıldı. Hukuk mücadelesi sürerken dört yılın sonunda anne Hatice Can’ın umudu tükenmişti. 2 Mart 2014 günü, oğlu gibi evinin penceresinden kendini boşluğa bıraktı. Mevlüt Can Onur Yaser Can’ın babasıydı. Zalimlerin zulmü oğlundan sonra eşini de hayattan koparmıştı.
KAYIP HAYATLAR
Bir de kayıp ölüler ülkesiyiz ki acıların en acısı belki de. Pamir’in annesi babası kayıp çocuklarının cansız bedenine sarılıp gözyaşı dökerken, Cumartesi Anneleri de 33 yıl önce kaybedilen Nurettin Yedigöl için toplanmıştı.
Zeycan Yedigöl “Tam 33 yıldır oğlumu arıyoruz. Oğlumu gözaltına alanlar belli, sorgulayan ekip belli, ona işkence yapanlar belli. Belli olmayan tek şey yavrumun akıbeti. Artık çok yaşlıyım, oğluma kavuşmadan, ölmek istemiyorum. Yavrumun kemikleri kucağımda huzur içinde gömülmek istiyorum” diyordu.
Politik nedenlerle kaybedilenlerin akıbeti bilinmiyor, hiçbir ize rastlanmıyor, sorumlulardan hesap sorulamıyor. Yıllardır yakınlarını arayanlar iz sürmeye devam ediyor, ilerlemiş yaşlarına, dinmez acılarına, hastalıklarına rağmen. “Bana çocuğumun ölüsünü verin, bir mezar taşı olsun hiç değilse” diye gözyaşı döken anneler umut nöbetinde tükettiler ömürlerini.
Ölümü diri mi bilinmez kayıplarımız da var bir de. Küçük Pamir’in kaybolduğu, aramaların sürdüğü saatlerde haberlere 6 bini çocuk 16 bin kayıp olduğu bilgisi yansıyordu. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, zihinsel-bedensel hastalığı olanlar kayboluyor, bir daha izine rastlanamıyordu.
Kayıp fotoğraflarıyla giydirilmiş, şehir şehir bütün ülkeyi dolaşarak kaybolanları arayan Umut Otobüsü’nü ve YAKAD’ın (Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği) yıllarca süren çabalarını hatırlayan çoktur.
6 Eylül 1992’de zekâ yaşı yedi olan 23 yaşındaki Abdülhamit Özbilici, evinin önünde bir ticari taksiye bindirilir. Araba hareket ettikten sonra ondan bir daha haber alınamaz.
Baba İsmet Özbilici, yüz binlerce el ilanı bastırarak bütün Türkiye’yi şehir şehir, köy köy dolaşır. Bir yıl sonra Abdülhamit’in küçük kardeşi Özgür, abisini beklediği pencerenin yanındaki yatakta ölü bulunur.
İsmet Özbilici, bu acı olay üzerine kendini kayıplara adar. Oğlunu ararken kendisi gibi yakını kaybolmuş pek çok insanla karşılaşır. Bu aileleri birleştirerek YAKAD’ı kurar. Amaç sadece kaybolanları bulmak değil, kaybolmaları da önlemektir. Özbilici’nin ömrü oğlunu bulmaya yetmez. Çalışmalarını oğlu Zafer Özbilici devralır.
O günlerde oluşturulan, Türkiye’yi tam üç kez dolaşan üzerinde 150’yi aşkın kayıp fotoğrafı bulunan Umut Otobüsü ve diğer çalışmalar sonucu 900 kişi bulunur fakat maddi zorluklar nedeniyle birçok etkinliği sürdüremezler. Bir süre sonra yakıt parası bulamayan otobüs dolaşamaz olur.
HİÇBİRYERDE
Tayfun Pirselimoğlu’nun 2001 yapımı filmi Hiçbiryerde, beyazperdede siyah fona düşen şu cümlelerle başlıyordu: “Türkiye’deki ‘kayıp’ insanların sayısının 3000 civarında olduğu sanılıyor. Bazıları bu sayının çok daha fazla olduğunu söylüyorlar. Bu insanlardan bazıları gözaltındayken kayboldular. Her yıl binden fazla insan ‘normal’ sebeplerden kayboluyor ve bunların sadece yarısı bulunabiliyor.”
Filmde, kocasının ölümünden sonra oğlu Veysel’le birlikte yaşayan Şükran’ın Veysel’in ortadan kaybolmasıyla yaşadığı acılar anlatılır. Şükran zamanında kocasının politik görüşleri yüzünden çok acı çektiği için oğlunu bu işlerden uzak tutmağa çalışmaktadır. Oğlunun kaybolması eski acılarını ortaya çıkarır.
Ölü Ozanlar Derneği filmiyle ilgili yazmak için oturup ölü çocuklar üzerine yazmak… Çünkü bu ülkede çocuklar kayboluyor, çocuklar ölüyor, öldürülüyor. Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Şaban Dayanan, Berkin Elvan gibi… Çünkü bu ülkede çocukları öldürülen gözü yaşlı analar, acılı babalar var. Pablo Neruda, Oğulları ölen analara türkü şiirinde “…Bunca yere düşmüşlerden,/Yenilmez bir hayat doğar:/Bir tek beden olur,/Analar, bayraklar, çocuklar,/Hayat gibi canlı tek bir beden …” demişti.
“Evladınızı çok iyi koruyun çünkü bu ülkede çok zalim var!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder