21 Mart 2020 Cumartesi

TECAVÜZE UĞRAYAN DA AKLANMAK ZORUNDA KALAN DA SENSİN


 27 Nisan 2014
Niye kabul görmeyi bekleyen ben oluyorum ki, niye başımı eğeyim? Niye böyle bir mücadele vermek zorunda olayım? Benim ne yaşadığımdan haberleri yok. Uzaktan insanların acısını izlemek bu kadar mı kolay geliyor? Hepsi beni kendinde yargılıyor, benim hakkımda kendi karar veriyor.
Bir ben değilim tabii, onu da biliyorum. Benim durumumda birçok kız çevresinden aynı tavrı görüyor. Çektiğimiz yetmez gibi bir de böyle acıtıyorlar canımızı.”
Fatmagül’ün Suçu Ne dizisinde tecavüze uğradıktan sonra her yerde olduğu gibi yeni taşındıkları mahallede de dışlanan, psikolojik ve fiili taciz-şiddet gören Fatmagül, “Hepsi teker teker gelecek Fatmagül, göreceksin. Bak Esma bir tane tabakla geldi, yarın başka biri bir saksı çiçek alacak eline, başka biri kurabiye getirecek, biri kolonya. Hiç getirmeyen gülümsemesini getirecek.” diye moral destek olmaya çalışan Ebe Nine’ye söyler girişte alıntıladığım cümleleri.
Özdemir Asaf Onarmak Zordur şiirinde Bir yürek üşümüş/Kapamış kapılarını,/Onarmak zordur.” demişti. Camdan Kalp filminde de yönetmen Fehmi Yaşar kahramanına “Kalp camdandır, kırıldı mı yapıştırsan da izi kalır” dedirtmişti. Parçalanmış hayatları, örselenmiş ruhları, kırılan kalpleri onarmak zordur.
Yangınlar içinde yürüyor kadınlar, çocuklar parçalanmış, kırık dökük hayatlarıyla. Yalnızca kadınlara değil, çocuklara da tecavüz edecek kadar zalimleşen, vicdanını yitiren bir dünyada yaşıyoruz. Dayak cennetten çıkmadır anlayışının egemen olduğu, 12 Eylül darbesinden günümüze dek süren neo-liberal /ileri demokrasi cilalı muhafazakâr iktidarlarla daha da muhafazakârlaşan toplumunda şiddet kaçınılmazsa tecavüz et, öldür cinnet aşamasına geldik. Her gün bir kadın şiddet görüyor, öldürülüyor, iki çocuk kaçırılıyor; kadınlara, çocuklara tecavüz ediliyor. Devlet katili de tecavüzcüyü de koruyor.
SADECE BİR RAKAM DEĞİL YİTİP GİDEN HAYATLAR
Kimileri için yalnızca bir istatistik olan rakamlar hayatları temsil ediyor ve çok korkunç, çok ürkütücü boyutlarda.
- Türkiye’de geçen yıl yaşam hakkı elinden alınan çocuk sayısı ürkütücü boyuta ulaştı, utanç rakamı: 633. Son 3,5 ayda öldürülen kadın sayısı 61.
Bu satırları yazdığım anda bile medyaya Eskişehir’de bir kadının öldürüldüğü haberi yansıyor. Haberler ölüm söylemeye devam ediyor. Numaratörü sürekli büyüyerek değişen ve içinden sürekli kan damlayan bir sayaç canlanıyor gözümün önünde. İçim burkuluyor, kötü oluyorum. Yazarken ellerim titriyor.
“Eskişehir’de 60 yaşındaki 2 çocuk babası Özcan İpek, kuaför olan sevgilisi 3 çocuk annesi 42 yaşındaki Nuray Yıldız’ı sokak ortasında av tüfeği ile öldürdükten sonra evinin banyosunda intihar etti.”
“Adana’da 46 yaşındaki anne Nazan Şimşek ile 15 yaşındaki kızı Ladin Şimşek’in silahla vurularak öldürüldükten sonra battaniyeye sarılmış cesetleri bulundu. Katil baba, ormanlık alanda intihar etmeye çalışırken polis tarafından yakalandı. ”Türkiye’de 2014 yılında 65 kadın gördüğü şiddet sonucu yaşamını yitirmişti. Anne kızın ölümüyle bu sayı 67’ye çıktı.
- Adalet Bakanlığı verileri ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu raporuna göre Türkiye’de 2002 ile 2011’in ilk altı ayı arasında resmî rakamlara göre tam 4 bin 410 kadın öldürüldü. Katiller ya kocaları, ya babaları, ya çocukları ya da sevgilileri oldu kadınların. 2002’de 66 olan öldürülen kadın sayısı dile kolay, tam yüzde 1400’lük artışla 2009 yılında bin 126’ya yükseldi.
- Cinsel şiddet de hız kesmiyor: Araştırmalar kadınların cinsel şiddet, taciz ve tecavüz kâbusunu da yaşadıklarını ortaya koyuyor. Sadece 2010 yılında tacize uğrayan kadın ve çocukların sayısı 381. Tecavüze uğrayan kadın ve çocukların sayısı ise 207. Yine 2010 yılında 18 yaşından küçükken tacize uğrayanların oranı ise yüzde 82,5. Çalışmanın en düşündürücü saptamalarından biri ise 2010 yılında tanıdıkları bir erkek tarafından tecavüze uğrayan kadın ve çocukların oranının yüzde 91,3’e ulaşması.
Yanlış toplumsal sistemin biçimlendirdiği bilinç ve onun ürettiği ‘ahlak’ kadına, her cinsten ve yaştan mağdura cellâdına sığınmayı öneriyor. Cinsler arası ‘çatışma’ya hemcinslerden gelen zarar da ekleniyor. Kadınlar, erkeklerin verdiği yıkım kadar olmasa da anne teyze, hala, abla, komşu kadın gibi diğer kadınların verdiği zararla da karşı karşıya kalıyor.
PEKİ, FATMAGÜL’LERİN SUÇU NE
Süreyya Duru’nun yönettiği, senaryosunu Vedat Türkali’nin yazdığı Fatmagül’ün Suçu Ne? (1986) filminde bir kıyı kasabasında kendi halinde yaşayan köylü kızı Fatmagül’ün hikâyesi anlatılır. Filmin diğer adı da Umutsuz Şafaklar’dır. Fatmagül bir gün deniz kenarında çamaşır yıkarken, sarhoş beş gencin tecavüzüne uğrar. Bu toplu saldırıdan sonra gençler yakalanırlar. Gençlerden dördünün ailesi varlıklıdır. Kerim ise Fatmagül gibi yoksuldur. Zengin aileler çocuklarını kurtarmak için Kerim’i parayla ‘ikna edip’ Fatmagül’le evlenmesini sağlarlar. Böylece çocuklar hapse girmekten kurtulur. Fatmagül’ün yoksul ve “yarım akıllı” abisi de parayla ikna edilmiştir.
Fatmagül için kâbus bitmez. Kerim evlenip ‘evine alsa da’ benimsemez, sahiplenmez, dışlar. Dışarıda insanlar, evin içinde Kerim dışlıyor, şiddet uyguluyordur Fatmagül’e. Demirci Kerim de dışlanıyordur. Ne yapacağını bilemeyen Kerim hıncını, öfkesini Fatmagül’den çıkarır. Ustası Galip Usta (Filmde, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun unutulmaz oyuncularından Ayberk Çölok canlandırır Galip Usta’yı) Kerim’e “Ya kaç git buralardan, elin yetimi sokağa düşsün ya da bas bağrına” der.
Kerim: Olur mu?
Galip Usta: Olmaz mı? İstersen iyi bir şey yaparsın oğlum.
Bu konuşma sonrası Kerim, Fatmagül’ü bağrına basar. Yan koydaki kulübeyi onarıp, orada, insanlardan uzakta yaşamaya başlarlar. Fakat kötüler ve kötülükler peşlerini bırakmaz.
Filmin ilk bölümü 16 Eylül 2010 tarihinde yayınlanan dizi versiyonunda da dört adamın tecavüzüne uğrayan ve tecavüzcülerinden biriyle evlenmek zorunda bırakılan Fatmagül’ün ve onunla evlenmek zorunda kalan Kerim’in hikâyesi anlatılır. 80 bölüme yayılan hikâyede vahşetin ve yaşanan dramın boyutları ürperten, iliklerimize işleyen biçimde verilir.

Fatmagül, sonradan Kerim’in ona tecavüz etmediğini öğrenince ve birbirlerini tanıdıkça aşık olurlar. 
Süreyya Duru’nun yönettiği filmde başrolleri Hülya Avşar ve Aytaç Arman oynamıştı. Dizide ise Beren Saat ve Engin Akyürek vardır başrollerde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder