18 Mart 2020 Çarşamba

BELGİN DORUK


BİR YALNIZLIK ŞARKISI SÖYLER SAZIM…
Hayatın daha naif, daha sahici olduğu, dostluğun, dayanışmanın ‘insanlık’ sayıldığı ve karşılıksız, çıkarsız yaşandığı yıllar geride kalmıştı artık. Sinemaların yıkılmasıyla yıkılmaya başlamıştı birçok şey. Belgin Doruk’un hayatının değişmeye başlaması, yalnızlaşması ve acı dolu öyküsü de bu yıllara denk gelir.
Belgin Doruk, Yıldız dergisinin 1951 yılında açtığı yarışmayı Ayhan Işık ve Mahir Özerdem’le birlikte kazanarak gelir Yeşilçam’a. Başlangıçta her şey peri masalı gibidir. Küçük Hanımefendi’nin Belgin Doruk olarak öyküsü 28 Haziran 1936 yılında Ankara’da başlar. Dedesi, Fizan mutasarrıfı Süleyman Asaf Bey’dir. Baba Hasan Doruk Ziraat Mühendisi’dir. Anne Refet Hanım Greta Gabro hayranıdır ve kızının ona benzemesini ister. Bir de gamzeli olmasını istiyordur ki, ayva yenirse bebek gamzeli doğar inancıyla kilolarca ayva yer hamileliğinde. Dileği gerçekleşir. Belgin 2 yaşındayken İstanbul’a, Yeşilköy’e yerleşirler. O günlerde kardeşi Oya da doğmuştur. Belgin Doruk’un çocukluğu çok şanslı ve güzel geçiyordur. Refet Hanım, resimler yapan, şiirler yazan kendini geliştirmiş bir annedir ve çocuklarını da ‘kültürel alanda besler’.
YILDIZ YARIŞMASI!
Genç kızlığa adım atmanın coşkusunu yaşadığı günlerde öğrenir Yıldız dergisinin açtığı yarışmayı. Evdekilerden gizli başvurduğu, öğrendiklerinde de şiddetle karşı çıktıkları yarışmanın birincisi olur. Jüride, daha sonraki yıllarda hayatları birçok kez çakışacak olan yönetmen ve yapımcı Faruk Kenç de vardır. 16 yaşındadır ve ortaokul son sınıfa gidiyordur. Filmlerde oynayacaktır fakat bu durum okulda hoş karşılanmaz. Aşağılandığını düşünen Belgin Doruk okuldan ayrılır ve bir daha da okula gitmez.
İlk filmi ‘Çakırcalı Mehmet Efendi’nin Definesi’dir. Arkasından yine Faruk Kenç’in yönettiği ‘Kanlı Çiftlik’ ve ‘Köroğlu’nda oynar. Osman Seden, ‘Öldüren Şehir’ filminde Ayhan Işık ve Turan Seyfioğlu’yla birlikte oynamasını ister. Yönetmen Ö. Lütfi Akad’dır. Bu filmle yıldızı parlar Belgin Doruk’un. 17 yaşında bu filmdeki rolüyle, ilk ödülünü alır. O günlerde Türkiye Güzellik Yarışması’na katılır ve ikinci seçilir. Arkasından katıldığı Avrupa Güzeli yarışmasında da Monte Carlo güzeliyle üçüncülüğü paylaşır.
Artık film tekliflerinin yanı sıra “parlak izdivaç teklifleri” de alıyordur. Fakat o, ilk filmlerinin yönetmeni Faruk Kenç’e âşık olmuştur ve annesinin karşı çıkmasına rağmen, “rüştünü ispatladığı gün” sade bir törenle evlenirler. Her şey rüya gibidir başlangıçta. Çok değerli antikaların, tabloların ve eşyaların olduğu evlerinde, lüks bir hayatları vardır. Belgin Doruk film çalışmalarını sürdürüyordur bir yandan. Zeki Müren’le birlikte çektikleri filmler, oluşturdukları ikili çok tutulur. 1956 yılında kızı Gül dünyaya gelir. Hamilelik döneminde epey kilo almıştır. Hayatı boyunca kâbusa dönüşecek bu değişim, mutsuz ve kötü günlerin habercisidir. Zayıflama hapları almaya başlamıştır.
Nevzat Pesen, Samanyolu filminde oynamasını önerir. Rol arkadaşı Göksel Arsoy’dur. Film çok büyük iş yapar. Halkın ve yapımcıların aradığı, çok iş yapan filmlerin başarılı ikilisi olmuşlardır. Arka arkaya filmler yaparlar. Zirvededir Belgin Doruk. Fakat büyük yıldız Belgin Doruk’un evlilik hayatı yolunda gitmiyordur. Büyü bozulmuş, hayatın gerçekleri kendini dayatmıştır. Faruk Kenç çok kibar ve iyi bir insandır. Aradaki yaş farkı da sorun olmaya başlar. Belgin Doruk beklediği, aradığı aşkı bulamadığını düşünür. O günlerde Birsel Film hesabına çekecekleri “Yeşil Köşkün Lambası” adlı filmin çalışmaları sırasında tanıştığı, çekimlerde de görüştüğü, kaçamak bakışlarla kendisiyle ilgilenen Özdemir Birsel’e âşık olur. Aklında hep yıldırım aşkla tutulduğu Özdemir Bey vardır artık. Bunu Faruk Kenç’e açıklar ve ayrılmak istediğini söyler. Faruk Bey de farkındadır olan bitenin, anlayışla karşılar ve mutlu olmasını diler. Faruk Kenç’ten ayrılan Belgin Doruk, Özdemir Birsel’le evlenir. 60’lı yıllar başlamıştır.
Ayhan Işık’la birlikte oynadıkları Küçük Hanımefendi filmi de çok iyi iş yapmış, gişe rekorları kırmıştır. Arka arkaya Küçük Hanımefendi’li filmler çekilir. Daha çok, salon filmlerinin zengin aile kızını, varlıklı hayatların ailesine bağlı, yaşadığı hayatı kabullenmiş ev kadınını ya da kutsal anneyi oynayan Belgin Doruk, her filminde şık ve zariftir. Seçtiği hayatın dışında başka hayat yok gibidir ve Belgin Doruk’un perdeye yansıyan görüntüsü dışarıdaki hayattan etkilenmez, kirlenmez. İçlidir, iç dünyası pırıl pırıldır. Esas kadındır, baştan çıkarmaz, ihanet etmez.
Belgin Doruk’un gerçek hayattaki öyküsü, perdeden bizlere akan bu görüntülerle benzerlikler taşısa da çok önemli bir fark vardır: Küçük Hanımefendi’nin Belgin Doruk olarak öyküsü, oynadığı filmlerdeki gibi mutlu sona doğru yol almıyordur. Her şey yine başlangıçta peri masalı gibidir, fakat hayat soğuk ve acımasız gerçek yüzünü göstermekte gecikmez. Özdemir Bey tam bir işkoliktir. Aradığı aşkı bulamamış, gittikçe kendini daha yalnız hissetmeye başlamıştır Belgin Doruk.
Kilolarını fazlaca dert ediyor ve bağımlılığa dönüşen zayıflama haplarını almayı bilinçsizce sürdürüyordur. Buna bir de sevgisizlik ve yalnızlık eklenince “yüksek seviyedeki bir sinirsel hastalık ünlü yıldızın yaşamını altüst ettiği gibi,” aile ilişkilerini de etkiler.
Filmlerde, ağdalı melodramlarda özenilesi aşklar, mutlu birlikteler yaşayan yıldız, eve döndüğünde mutsuz, yapayalnız bir kadındır. Hastaneler, doktorlar dolaşılır, ölüm soğukluğundaki hastane odalarında şok tedaviler uygulanır. İstediği sadece biraz sevgi ve şefkattir oysa Belgin Doruk’un.
Belgin Hanım, açmazlarına yenik düştüğü, umutsuzluğa kapıldığı bir gece ölmek ister. “Beni affedin. Yaşamak istemiyorum. Ben artık bu yaşamın yükünü kaldıramıyorum.” diye not yazar ve bir kutu hap içerek ölmeyi dener. Kurtarırlar. Zor günlerinin en büyük dostu, çocukluğunda izlediği ve çok etkilendiği “Vurun Kahpeye” filminin yıldızı Sezer Sezin’dir. Maddi, manevi, her anlamda destek oluyordur Belgin Doruk’a. Yeşilçam’ın Küçük Hanımefendisi Belgin Doruk, 26 Mart 1995 tarihinde, acılı yüreğiyle yine yapayalnız çıkar son yolculuğuna.

1 yorum: