20 Mart 2020 Cuma

KUŞLAR TOPLANMIŞ GÖÇÜYORLAR


 9 Ocak 2014
Yazının başlığı Cemal Süreya’dan. “Hayat kısa, kuşlar uçuyor” da demişti usta ve 9 Ocak 1990 yılında uçmuştu aramızdan sonsuzluğa. Üstelik giderken, “Ölüyorum tanrım /Bu da oldu işte./ Her ölüm erken ölümdür/ Biliyorum tanrım./ Ama, ayrıca, aldığın şu hayat/ Fena değildir/ Üstü kalsın...” demişti.
2013 yılında acı kayıplar yaşamış, kültür sanat dünyasından çok değerli insanlarımızı yitirmiştik arka arkaya. 2014 de acılarla, ölümlerle geldi; yaprak dökümü sürüyor. Her gün ölüm haberleri, her gün felaket. Her gün değerli bir kayıp. “Ölüm adın kalleş olsun.”

Bazı ölümlerden haberimiz bile olamıyor. Örneğin pantomim sanatının öncüsü olarak kabul edilen Erdinç Dinçer 20 Ağustos 2013’te hayatını kaybetmiş; yeni öğreniyorum. 2013 yılının ilk acı haberi (4 Ocak 2013) söz yazarı-yorumcu Şenay Yüzbaşıoğlu’dan gelmişti. “Sev Kardeşim” ve “Hayat Bayram Olsa” şarkılarını bilmeyenimiz yoktur. Yaşam öyküsünün anlatıldığı metinlerde şu cümleler yazılıdır:
“Dönemin pop müzik şarkıcılarının aksine, sözlerini kendi yazdığı şarkılarında hümanist konulardan bahseder, daha aydın bir tavır takınır. Fiziksel görünümü de dönemin alaturka, yırtmaçlı, ağır makyajlı popçularından farklıdır, punk havalı sürrealist bir görüntüsü vardır. Müzik hayatını plak ve konserlerle sürdürür ve magazinden uzak durur. Bülent Ecevit’in “Karaoğlan” lakabıyla büyük zafer kazandığı seçimlerden önce, mitinglerde Ecevit’ten önce sahne alır “Sev Kardeşim” ve “Hayat Bayram Olsa”yı söyler. Siyasi mitinglerde sahne alan ilk sanatçıdır. Bir dönem şarkı sözleri TRT tarafından solcu bulunur ve Selda Bağcan, Cem Karaca, Melike Demirağ, Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil gibi kara listeye alınır.”
ÜŞÜR ÖLÜM, ÖLÜM BİLE
13 Ocak 2013’te tiyatro ve sinema oyuncusu Alev Sururi,16 Ocak’ta dünyaca tanınan Ressam Burhan Doğançay, 23 Ocak’ta sinema-tiyatro oyuncusu, yönetmen Savaş Akova hayatını kaybetmişti. Yıl boyu sürdü yaprak dökümü: Ahmet Erhan, Gül Yalaz, Güzin Dino, Dinçer Çekmez, Halim Spatar, İsmet Kür, İsmet Hürmüzlü, Leyla Erbil, Mehmet Ali Birand, Metin Kaçan, Metin Serezli, Müslüm Gürses, Nejat Uygur, Peride Celal, Savaş Ay, Şahin Gök, Tekin Akmansoy, Toktamış Ateş, Tomris Oğuzalp, Tuncel Kurtiz, Turgut Özakman, Yaşar Güner.
2013’ü kötü anılarla, acı kayıplarla uğurlarken yeni yılın güzelliklerle gelmesini dilemiştik ama öyle olmadı. Önüm arkam, sağım solum ölüm! “Bir soğuk yel eser üşür ölüm, ölüm bile.”
Ölüm yıldönümünde Kuşadası’nda da anmıştık Erdal Eren’i; geçtiğimiz günlerde. Emek Partisi’nden ve Emek Geçliği’nden arkadaşların düzenlediği etkinlikte Tevfik Taş’ın Tunç Erenkuş’la birlikte hazırladığı 12 Eylül 1980 darbesinin ardından henüz 17 yaşındayken yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in hayatını anlatan “Oğlunuz Erdal” belgeseli gösterildi. Bir kez daha izledik içimiz burkularak. Gözlerimiz dolarak. Kısa ama mücadeleyle, umutla, dirençle dolu bir ömrün hikâyesiydi anlatılan. Yılgınlıkla değil ama umudu ve direnci çoğaltarak ayrıldık anmadan.
Belgeseli girişine de alınan dizelerinde şöyle diyordu Onat Kutlar:
“Düşünüyorum nasıl budandık bahara ulaşmak için.
Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz
ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından
ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım
durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için.”
ÖRGÜTLEMİŞLER BAHARI
2014 de acının, ölümün yıkıcı haberleriyle geldi, tıpkı öneki yıllar gibi. ‘Baharı örgütleyenler’, hayatı güzelleştirmek, dönüştürmek için sanata sarılanlar birer birer ayrılıyorlar aramızdan. Yaprak dökümü sürüyor tüm acımasızlığıyla. Her ölümle biz biraz daha yalnızlaşıyoruz, hayat biraz daha ‘ıssızlaşıyor.’ Umuda ve isyana güç katan Umuda Ezgi’nin kurucularından olan Nihat Aydın’ın ölüm haberi geldi yılın ilk günlerinde.
“Gömdüğümüz kitaplar çiçeklenmiş/ Örgütlemişler baharı/ Karakolların önü/ Lacivert yeşil sarı/ Unuttum adlarını adları neydi/ İdris miydi Nuray mıydı Eren mi?
Girmişler saksılara adları sarmaşık/ Evreni yontuyorlar sırça parmaklarıyla/ Kırlarda bayırlarda papatyalarda telaş/ Gömdüğümüz kitaplar çiçeklenmiş/ Örgütlemişler baharı”
Geçtiğimiz haftalarda bu sayfada Yeşilçam’ın ‘kötü adamları’ üzerine iki yazı yazmıştım. Yazılardan ilkinin başlığı şöyleydi: Film icabı kötü adamlar ve Sütçü.
“Avantür filmlerin, vurdulu-kırdılı sahnelerin en önemli ve unutulmaz oyuncularından biri de, başrollerde de oynayan ve adı “sütçü”ye çıkan film icabı kötü adamı Süheyl Eğriboz’dur. En çok Cüneyt Arkın’lı filmlerin kötü adamı, kavgacı adamıdır o. Geçtiğimiz günlerde ortak tanıdıklarımız Süheyl ağabeyle ilgili üzücü haberi duyurmuştu; Süheyl Eğriboz beyin damarındaki tıkanıklık neticesinde felç geçirerek hastaneye kaldırıldı.” demiştik yazıda.
Süheyl Eğriboz ne yazık ki hayatını kaybetti. Kötü haberler gelmeye devam ediyordu. Marmaris’te geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanan 26 yaşındaki Huban Öztoprak tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.
Armutalan beldesi Seyirtepesi mevkisinde 28 Aralık 2013’te, Datça’ya gösteri için giden İstanbul Kumbara Görsel Tiyatrosu ekibini taşıyan minibüs ile hafriyat kamyonunun çarpışması sonucu 26 yaşındaki Huban Öztoprak ağır yaralanmış, Marmaris Yücelen Hastanesi yoğun bakım ünitesinde tedaviye alınmıştı. Huban Öztoprak’ın ardından Selçuk Uluergüven ağabeyden de kötü haber gelmişti. Aynı güne sığan iki acı. Ölüm dur durak bilmiyordu. Geçtiğimiz günlerde şair, sinemacı değerli arkadaşımız Adnan Azar’ı da yitirdik.
“O iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder