20 Mart 2020 Cuma

CİLALI İBO / TURİST ÖMER / ADANALI TAYFUR /

 10 Kasım 2013

CİLALI İBO
 “Yavyumm, şinek aykadaşım” seslenişiyle seyirciyi güldüren Cilalı İbo’nun Feridun Karakaya olarak portresi 1958 yılında İstanbul Fındıklı’da başlar. İlkokulu Fındıklı’da okur, ortaokula geldiğinde çok okul değiştirir Feridun Karakaya. Sebebi tiyatrodur. 1943 yılında ‘okul temsili’ verirlerken oyunu izleyen Necdet Mahfi Ayral tarafından ‘keşfedilir’.
Ayral’ın isteğiyle 1944 yılında Şehir Tiyatroları’nın Çocuk Tiyatrosu bölümüne girer Feridun Karakaya. Muhsin Ertuğrul’un yönettiği “Kızılırmak - Karakoyun” filminde figüranlık yapar. Lütfi Akad’ın yönettiği “Beyaz Mendil” filmindeki rolüyle başarılı bir kompozisyon çizer. Oyunu çok beğenilmiştir, “Rüyalarım gerçek oldu” diye düşünür; fakat aylar geçer kimse yeni bir film ve ‘iyi bir rol’ için çağırmaz Feridun Karakaya’yı.
1957 yılıdır; Kemal Film senaryosunu Sadık Şendil’in yazdığı ve Osman Seden’in yöneteceği “Berduş” filminin çekim hazırlıklarına başlamıştır. Başrolde Zeki Müren vardır. Filmde bir de ‘Boyacı İbrahim’ rolü vardır. Oyuncu ararlarken Sadık Şendil’in isteğiyle ve Zeki Müren’in de kabul etmesiyle rolü Karakaya’ya verirler. Elinde boya sandığı, yamalı pantolonu, üzerinde ‘Cilalı İbo’ yazan kepi ve peltek konuşmasıyla, 12 filmde daha hayat bulacak Cilalı İbo karakteri doğar böylece.
Kekeme ayakkabı boyacısı İbrahim’i, peltek “Cilalı İbo”ya çevirir oyuncu. Kepinin üstüne yazdığı “Cilalı İbo” yazısına yönetmen Osman Seden şiddetle karşı çıkar ve bütün ricalarına rağmen silmesini ister. Çekimler başlayınca tam silinmemiş yazıyı tekrar görünür hale sokar. Osman Seden çok kızsa da yapacak bir şeyi yoktur artık, film çekilmiştir. Zeki Müren’i izlemek için filme gidenler, “Cilalı İbo” isimli yeni bir karakteri tanırlar ve çok severler. Son derece sempatik, sevimli bir halk çocuğudur beyaz perdede izledikleri Cilalı İbo. Film çok başarılı olmuş, Feridun Karakaya da çok sevilmiştir.

Feridun Karakaya’nın sinema serüveni, çok küçük paralar alarak başladığı figüranlık döneminden sonra, neredeyse dönemin en yüksek paralarını alan Zeki Müren, Ayhan Işık ve Ayşecik gibi oyuncular kadar kazandığı Cilalı İbo filmleriyle sürer böylece.


TURİST ÖMER
“AMENEEEYY, Turist Ömer derler benim adıma, adıma / Pişman olur bakmayanlar tadıma amaneeey / Sabahları bir kadeh, akşamları beş kadeh / Neşemi de bulunca dalgama da bakarım amaneeeyy”
Onu en çok Turist Ömer olarak hatırladık, sevdik. Turist Ömer olarak yamyamların arasına gitti, boğa güreşçisi oldu, uzayda dolaştı. Ofsayt Osman oldu başka bir zaman ya da şipşak sokak fotoğrafçısı bestekâr Haşmet Bey olarak çıktı karşımıza. Ayhan Işık’ın has arkadaşıydı Küçük Hanımefendi serilerinde. Güldürürken düşündürdü, hüzünlendirdi. Kimi zaman izleyenlerin gözleri kan çanağına döndü ağlamaktan, kramp girdi çenelerine katıla katıla gülmekten kimi zaman. Sadri Alışık sanki izlediğimiz o filmlerin oyuncusu değil, mahallemizin en ‘güzel’, en bizden abisiydi.
İlk filmi Faruk Kenç’in yönettiği “Günahsızlar”dır. 1946 yılında askere gider. Orada tanıdığı disiplinsizlikten sürekli askerliği uzayan Ahmet Güzelce adlı bir asker vardır. Ne selamını doğru veriyor ne de künyesini doğru okuyordur. Turist Ömer filmleri başlayınca asker arkadaşının hareketlerini ve selamını kullanmaya başlar.
“Turist Ömer Dümenciler Kralı” (1965), “Turist Ömer Almanya’da” (1966), “Turist Ömer Arabistan’da” (1969), “Turist Ömer Yamyamlar Arasında” (1970), “Turist Ömer Boğa Güreşçisi” (1971) ve “Turist Ömer Uzay Yolunda” (1973) filmleriyle sürer seri…
“Ah Güzel İstanbul”, “Küçük Hanımefendi”, “Şakayla Karışık”, “Turist Ömer”, “Helal Olsun Ali Abi” gibi onlarca filmde oynamış sevilen bir aktör olmuştur Sadri Alışık.


‘YEŞŞEE… ABİDİK GUBİDİK’ YA DA ADANALI TAYFUR
FERİDUN Karakaya’yı Cilalı İbo, Sezer Sezin’i Şoför Nebahat, Neriman Köksal’ı Fosforlu Cevriye, Sadri Alışık’ı Turist Ömer, Belgin Doruk’u Küçük Hanımefendi olarak tanıdıysak, yine o yıllarda Adanalı Tayfur olarak tanımıştık Öztürk Serengil’i de. Serengil’in yolu Osman Seden’le çalışmaya başlamasıyla açılır. Seden’in salon güldürülerini de başlatan “Ne Şeker Şey” filminde Tayfur Pirinçeken ve “Badem Şekeri” filminde Tayfur rolleriyle dikkat çeker. Tayfur efsanesini doğuracak olan ilk örnekler olur bu yan roller. Bu tiplemenin ortaya çıkmasındaki en önemli ayrıntı, Öztürk Serengil’i ‘komik’ olarak öne çıkaran ve Tayfur tiplemesinin doğmasını sağlayanın bir dublaj başarısı, bir tiyatrocu/seslendirme sanatçısı Mücap Ofluoğlu katkısı olmasıdır. Ofluoğlu Öztürk Serengil ve Tayfur’un doğuşunu şöyle anlatır anılarında:
“Öztürk, ‘Yaman Gazeteci’ adlı bir filmde oynuyordu. Onunla konuşmam için beni çağırdılar, gittim. Seslendireceğim parçalara baktım. Öztürk’ün oyunu bana komik bir kişi olabilir gibi geldi ve ben de rolünü iyice komikleştirdim. Örneğin patron sözcüğünü ‘patrön’, evet sözlerini ‘bittabi’ yaptım. İşte Öztürk böyle başladı sinemada komik olmaya. (…) Bir filminde şoförlerin ağzında dolaşan, henüz herkesin dikkatini çekmemiş ‘yeşşeee’ sözcüğünü kullandım. Ama birkaç yerde ve tam şoför ağzıyla, genizden ‘yeşşeeee’ diye uzatarak. İşte bu ‘yeşşeee’den sonradır ki Öztürk ününün doruğuna çıktı. Giderek şapka şepke, ana ene, baba bebe, tamam temem olunca daha çok çocuklar bu sözcükleri kullanarak büyüklerini alaya almaya başladılar. Bu tuhaflıklara mangıraj, kelaj gibi sonlarına eklenmiş (j) Fransız dilini çağrıştıran uyduruk sözcükler de kullanılınca büyük küçük Öztürk’ün ağzıyla konuşmaya başladı.”
Evet, Osman Seden’in “Ne Şeker Şey” filminde Tayfur rolündeyken “yeşşeee” sözcüğü ilgi çeker. Seden Cilalı İbo’nun ardından bu kez de Adanalı Tayfur tiplemesi için kollarını sıvar.
Aynı yıl “Yaralı Aslan” ve “Sayın Bayan” filmlerinde de Tayfur olarak izleriz Serengil’i. Bu filmlerin senaryo yazarı ve yapımcısı Osman F. Seden’dir ve Öztürk Serengil Tayfur’luğa ısınmış, seyirci de bu yeni tipi sevmiştir. Bu kez Osman Seden senaryosunu yazdığı ve Öztürk Serengil’in Tayfur olarak başrole çıktığı “Adanalı Tayfur” filmini kendi firması adına Zafer Davutoğlu’na çektirir.
“Temem Bilakis”, “Abidik Gubidik” ve “Şepkemin Altındayım” gibi Mücap Ofluoğlu’nun seslendirme başarısından doğan, Öztürk Serengil’le özdeşleşen sözcüklere dayalı filmler de yapan Serengil 60’lardan sonra tüm sinema hayatı boyunca en çok Tayfur olarak anımsanır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder